Nedir?

Sinemanın Türkiye'de Başlangıç Yılları

Dr. Özgür Yılmazkol
Güncellendi:
10 dk okuma
Bu görüntü, iki film makarası bulunan bir film projektörünün yakın çekimini göstermektedir. Projektör siyah ve gümüş renklidir ve metalden yapılmış gibi görünmektedir. Ortasında büyük bir mercek ve her iki yanında üzerinde siyah yazılar bulunan iki gümüş makara vardır. Makaralar plastikten yapılmış gibi görünüyor ve metal bir braketle yerinde tutuluyor. Projektörün üst kısmında birkaç düğme, ışık ve topuzun bulunduğu küçük bir panel vardır. Projektörün sağında bir duvarın yakın çekimi, solunda ise birkaç küçük düğme ve topuzun bulunduğu bir makinenin yakın çekimi yer alıyor. Görüntüdeki renkler siyahtan gümüş ve beyaza kadar değişmektedir.
Yılİlgili OlayDetaylar
20.yy'ın başlarıSinemanın Türkiye'ye girişiSinematograf Türkiye'ye giriş yaptı, ancak görüntülerin peliküle kaydedilmesi için 20 yıl beklenildi.
14 Kasım 1914İlk Türk filmiFuat Bey'in Ayestafanos'ta Rus Anıtı'nın yıkılışını görüntülemesi ilk Türk filmi olarak kabul edilir.
1915Merkez Ordu Sinema Dairesi'nin kurulması1. Dünya Savaşı sırasında Enver Paşa'nın talimatıyla Osmanlı ordusunda sinema kolunun kurulması
1917İlk konulu Türk filmiMolier'in 'Zoraki Nikah' adlı eserinden uyarlanan Himmet Ağa'nın İzdivacı kayda geçmiştir.
Aynı dönemlerMüdafaa-i Milliye Cemiyeti çalışmalarıCemiyetin Sedat Simavi ve Hikmet Hamdi çabalarıyla film çekim çalışmalarına başlaması.
1919İlk roman uyarlamasıHüseyin Rahmi Gürpınar'ın yazdığı, Ahmet Fehim Efendi'nin yönettiği 'Mürebbiye' filmi
1918İlk tarihsel film denemesiGazeteci Sedat Simavi'nin yönettiği 'Alemdar Mustafa Paşa' filmi
1917-1922Malul Gaziler Cemiyeti dönemiSavaş sebebiyle ekpimanın Malul Gaziler Cemiyeti'ne devredilmesi, 'Mürebbiye' filmi
1919İlk sansürlenen filmAhmet Fehim Efendi’nin yönettiği Mürebbiye filmi işgal kuvvetlerinin sansürüne uğrayarak yasaklandı
20.yüzyılın ilk yarısıTürk sinemasında uyarlamalarFaruk Kenç, Turgut Demirağ, gibi yönetmenlerin çeşitli yazarların eserlerini sinemaya uyarlaması
10 satır ve 3 sütunlu tablo
Tüm sütunları görmek için yatay kaydırın →

Türk Sineması olarak pelikülün üzerine görüntünün kaydedilmesi için, sinematografın ülkemize girişinden sonra yirmi yıla yakın bir süre beklemek gerekmiştir. Bu bekleyişin çeşitli sebepleri vardır kuşkusuz. Bu sebepler arasında sinemaya kurumsal bir anlayışla yaklaşılıp bu şekilde bakılmaması, yerleşik bir salon düzenine geçilmemesi ve sinemacılığın/sinema etkinliğinin bir azınlık etkinliği olarak algılanması sayılabilir. Tüm bunların yanında asıl etken, sinemanın batı merkezli bir eğlence tarzı olduğu için, toplumun bazı kesimlerince olumsuz çağrışımlara sebep olmasıdır.

İlk Türk Filmi Sorunsalı

İlk Türk filmi, genel bir anlayışa göre bir belge filmidir ve 1. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla çekilir. Osmanlı İmparatorluğu Almanya ile birlikte savaşa girer ve Rusların 1876-1877 savaşları anısına Yeşilköy’de (Ayestafanos) diktikleri anıt, o günlerin coşkusu ve heyecanı ile yıkılır. Daha önce sinema salonu işletmeciliği yapan Fuat Bey (Uzkınay), bu esnada yedek subay olarak askerliğini yapmaktadır. Anıtın yıkılışını 14 Kasım 1914’te kayda alır ve böylece: “Ayestafanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı” filmi ortaya çıkar.

Bu filmin peliküldeki varlığından ziyade bir isim olarak sadece kağıt üzerindeki varlığı, yıllar sürecek şaibeli bir ilk film olma tartışmasının da fitilini ateşler. Bu şaibeli anlayışı besleyen ve güçlendiren düşünce ise; bazı sinema tarihçilerinin filmin çekilmiş olduğuna dair net bir bilginin olmadığını belirtmeleri, filmin hiçbir kopyasına ulaşamama ayrıca Manaki kardeşlerin çekmiş olduğu çeşitli filmlerin bugün halen Selanik’te bir arşivde bulunuyor olması olarak sayılabilir.

Tüm bu belirsizlikler ve bilinmeyenlere rağmen Türk Sineması’nın başlangıcı olarak ilk filmin tarihi olan 14 Kasım 1914 tarihi kabul edilir. Sinema yazarı Burçak Evren, filmin somut olarak bulunmamış olmasına rağmen, filmin yapıldığı yılın sembolik de olsa Türk Sinemasının başlangıcı olarak kabul edildiğini ifade eder.



1.Dünya Savaşı yıllarında Alman ordusundaki sinema kolunun yaptığı etkinliklerin propaganda konusundaki gücünü farkeden Enver Paşa, aynı sistemi Osmanlı ordusunda da uygulamak ister. Böylece 1915 yılında kurulan “Merkez Ordu Sinema Dairesi”, Sigmund Weinberg’in başkanlığında çalışmalarına başlar. Bu arada Fuat Uzkınay da Weinberg’in yardımcılığına getirilir. İlk zamanlar belge filmleri çekilir. Sonradan konulu filmlere geçilir. Gerekli izinler alındıktan sonra Molier’in ‘Zoraki Nikah’ adlı eserinden uyarlanan ‘Himmet Ağa’nın İzdivacı’ (1917), ilk konulu Türk filmi olarak kayda geçer.

Müdafaa-i Milliye Cemiyeti

Aynı tarihlerde ‘Müdafaa-i Milliye Cemiyeti’ de Almanya’dan çeşitli teknik ekipmanlar getirterek film çekim çalışmalarına başlar. Cemiyet, Sedat Simavi ve Hikmet Hamdi’nin çabalarıyla Mehmet Rauf’un piyesinden bir uyarlama yapım "Pençe" ve hakkında çok fazla bilgiye sahip olunmayan "Casus" adlı birer film çekerler. Muhsin Ertuğrul’un "Her Türk vatandaşını utandırdı" diye yorumladığı söz konusu bu film, içinde cinsellik unsurunu kullanan ilk yapım olarak da kabul edilir.

Malul Gaziler Cemiyeti

Ateşkes sebebiyle cemiyetin malvarlığının düşmanın eline geçme olasılığı doğunca, tüm sinema ekipmanları, "Malul Gaziler Cemiyeti" isimli bir başka derneğe devredilir. Fuat Uzkınay’ın kameramanlığını, Ahmet Fehim Efendi’nin de yönetmenliğini yaptığı "Mürebbiye" filmi, bu dönemde çekildi. Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın aynı adlı eserinden uyarlanan film, ahlak dışı davranışlar sergileyen batılı/ecnebi bir kadın etrafında şekilleniyordu. Böylesi bir dönemde kötü resmedilen bir kadın üzerinden işgal kuvvetlerine karşı gizli de olsa bir tepkinin görsel ifadesi kullanılınca; filmin Anadolu’da gösterimi işgal kuvvetlerinin sansürüyle karşılaşarak yasaklandı. Böylece "Mürebbiye" filmi, sansüre uğrayan ilk filmlerden birisi olarak sinema tarihine geçti. Bu sebepten dolayı ‘Mürebbiye’ filmi, Anadolu seyircisi ile hiçbir zaman buluşamadı.



Türk Sinemasında İlkler

İlk roman uyarlaması Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın yazdığı, Ahmet Fehim’in 1919 yılında yönettiği “Mürebbiye” filmidir. Mürebbiye uyarlaması çok tiyatral olduğu için eleştirilmiştir. Bu haklı eleştiri, yapımın ilk uyarlama olduğu gerçeğini değiştirmese de, sinema sanatından ziyade tiyatroya daha yakın duran bir yapım olarak öne çıkmaktadır.

Faruk Kenç’in Vala Nurettin’den uyarladığı “Yılmaz Ali “ve Turgut Demirağ’ın Reşat Nuri Güntekin’den uyarladığı “Bir Dağ Masalı” filmleri, Muhsin Ertuğrul’un çalışmalarına kıyasla sinemasal anlatıma daha yakın durmaktadır. Kerime Nadir-Halide Edip Adıvar-Esat Mahmut Karakurt -Muazzez Tahsin Berkant - Reşat Nuri Güntekin-Vala Nurettin eserleri senaryolaştırılıp filme alınan yazarlardan bazılarıdır.

Türk sinemasında Osmanlı’yı içeren ilk tarihsel film denemesi olarak, 1918 yılında gazeteci Sedat Simavi’nin yönettiği “Alemdar Mustafa Paşa” filmi karşımıza çıkar. O yıllarda bir tiyatro sanatçısı olan Muhsin Ertuğrul, tarihi kişiliklerin sinemaya uyarlanmasına karşı çıkmaktadır. Filmin çekimlere başlandığı ilk günlerinde Simavi’yi arayarak: “Medarı iftarımız olan büyüklerimizin ruhunu incitmesek” der. Ayrıca 1919 yılında tiyatrocu Ahmet Fehim ve Fazlı Necip’in yönettikleri “Binnaz” filmi de, Osmanlı döneminde çekilen bir diğer tarihsel filmdir.

Dünya sinemasında olduğu gibi güldürü filmlerinin serüveni, Türk sinemasının ilk yıllarında ortaya çıkar. Türkiye’ye gelen Romanya uyruklu Polonya yahudisi Sigmund Weinberg tarafından 1916’da çekimine başlanıp 1918 yılında Fuat Uzkınay’ın tamamladığı “Himmet Ağanın İzdivacı” ile çekimi yarım kalan “Leblebici Horhor Ağa”, Türk sinemasının ilk güldürü denemeleridir.

Cemiyetin çevirdiği bir diğer film, 1919 yılında Yusuf Ziya Ortaç’ın bir oyunundan uyarlanan ‘Binnaz’dır. Dernek daha sonra, bir Fransız tiyatro oyununun Türkiye uyarlamasını çekti. Beceriksiz bir memur tiplemesi olarak Bican Efendi rolünü canlandıran aktör, Şadi Karagözoğlu ardarda üç film çekti: ‘Bican Efendi Mektep Hocası’, ‘Bican Efendi Vekilharç’ ve ‘Bican Efendi’nin Rüyası’ (1921). Böylece Türk Sineması ilk tipini yaratmış oldu. ‘Şarlo’yu andıran ‘Bican Efendi’ tipi halk tarafından tutulup sevildi.

Ordu Film Alma Dairesi Kuruluyor…

Kurtuluş Savaşı’nın sonuna doğru Ankara Hükümeti yeni Türk Ordusu bünyesinde bir ‘Ordu Film Alma Dairesi’ oluşturdu. Malül Gaziler Cemiyeti’nin elinde bulunan teknik ekipmanlar, kurulan yeni yapıya aktarıldı. Ordu Film Alma Dairesi, düşmanın kaçarken yaptığı zulmü ve vahşeti filme aldı ve sonra çekilen görüntüler kurgulanarak 1922 tarihli ‘İstiklal’ belgeseli ortaya çıktı.

1914-1922 yılları arasındaki Türk Sinemasının temelini oluşturan yapımlara genel olarak bakıldığında, dönemin yapım özelliklerini şu şekilde sıralamak mümkündür:

  1. Filme alınan eserlerin tamamına yakını edebiyattan ya da tiyatro eserlerinden uyarlamadır. Bu sebepten dolayı sinemanın kendine özgü anlatı dilini bulabilmesi zaman almıştır.

  2. Üstüste yaşanan savaş gerçeği sadece ekonomik olarak değil kültürel olarak da geri kalmışlık duygusunu doğurmuş, Müslüman yapıdan kaynaklı batıya ve batıdan gelen herşeye şüpheyle yaklaşma dürtüsü, sinemanın daha ilk yıllarında sansür gerçeğiyle karşılaşmasına neden olmuştur.

  3. Teknolojik gelişmeleri çok geriden takip eden savaş ertesi zamanlarda üretilen filmler, içerik konusunda olduğu gibi biçim olarak da (teknik detaylar, görsel zenginlik vb.) eksikleri olan yapımlardır.

Türk Sinema Tarihine Bakıldığında İlk Türk Filmi Hangisidir?

Fuat Uzkınay’ın 1914 tarihinde filme aldığı ‘Ayestafanos’taki Rus Abidesi’nin Yıkılışı’ isimli belge filmi ilk Türk film olarak kabul edilir. Sinema yazarı Burçak Evren, filmin somut olarak bulunmamış olmasına rağmen, filmin yapıldığı yılın sembolik de olsa Türk Sinemasının başlangıcı olarak kabul edildiğini ifade eder.

Eserleri Filme Uyarlanan Yazarlar Hangileridir?

Kerime Nadir-Halide Edip Adıvar-Esat Mahmut Karakurt -Muazzez Tahsin Berkant- Reşat Nuri Güntekin-Vala Nurettin eserleri filme alınan yazarlardan bazılarıdır.

İlk Roman Uyarlaması Film Hangisidir?

İlk roman uyarlaması Hüseyin Rahmi Gürpınar ile başlar. Ahmet Fehim’in 1919 yılında yönettiği “Mürebbiye” filmidir.

Dr. Özgür Yılmazkol

Sıkça Sorulan Sorular

Türk Sinema Tarihine Bakıldığında İlk Türk Filmi Hangisidir?

Fuat Uzkınay’ın 1914 tarihinde filme aldığı ‘Ayestafanos’taki Rus Abidesi’nin Yıkılışı’ isimli belge filmi ilk Türk film olarak kabul edilir. Sinema yazarı Burçak Evren, filmin somut olarak bulunmamış olmasına rağmen, filmin yapıldığı yılın sembolik de olsa Türk Sinemasının başlangıcı olarak kabul edildiğini ifade eder.

Eserleri Filme Uyarlanan Yazarlar Hangileridir?

Kerime Nadir-Halide Edip Adıvar-Esat Mahmut Karakurt -Muazzez Tahsin Berkant- Reşat Nuri Güntekin-Vala Nurettin eserleri filme alınan yazarlardan bazılarıdır.

İlk Roman Uyarlaması Film Hangisidir?

İlk roman uyarlaması Hüseyin Rahmi Gürpınar ile başlar. Ahmet Fehim’in 1919 yılında yönettiği “Mürebbiye” filmidir.

Türk sinema tarihinin başlangıcında Batı merkezli eğlence algısının toplumun hangi kesimlerinde olumsuz çağrışımlara yol açtığı düşünülmektedir?

Türk Sinemasının Başlangıcında Batı Merkezli Eğlence Algısının Toplumun Hangi Kesimlerinde Olumsuz Çağrışımlara Yol Açtığı

Sinematografın ülkemize girişinin ardından yirmi yıl süren bekleyiş sonucunda Türk sinemasının temelleri atılmaya başlandı. Bu süreçteki gecikmelerin temel sebeplerinden biri sinemanın batı merkezli bir eğlence tarzı olarak kabul edilmesi ve bu nedenle toplumun bazı kesimlerinde olumsuz çağrışımlar yaratmasıydı. Bu yazıda, Türk sinema tarihinin başlangıcında hangi toplum kesimlerinde olumsuz çağrışımların oluştuğu ve bu durumun Türk sinemasının gelişimini nasıl etkilediğini inceleyeceğiz.

İlk Türk Filminin Ortaya Çıkışı ve Olumsuz Çağrışımları

1914 yılındaki “Ayestafanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı” isimli belge filmi Türk sinemasının başlangıcı kabul edilirken, filmle ilgili belirsizlikler ve muğlaklıklar da mevcuttur. Türk sinemasının batı kaynaklı olmasından ötürü, toplumun bazı kesimlerinde eleştiri ve şüphelere sebep olduğu görülür. Bu durum, sinema tarihçilerinin filmin çekilmiş olduğuna dair net bir bilginin olmaması ve filmin hiçbir kopyasının bulunamaması ile destekleniyor.

Toplum Katmanlarında Etkiler ve Gösterim Yerleri

Sinemanın Türkiye'deki başlangıcında ele alındığında, toplumun muhafazakar kesimleri üzerinde sürekli olarak olumsuz etkileşim yaratmıştır. Bu durum, filmlerin ahlaki değerlere ve toplum yapısına aykırı olduğu yönündeki düşüncelerle beslenmiştir. Özellikle, toplumda yerleşik bir sinema salonu kültürü olmaması, sinemacılığın ve sinema etkinliklerinin bir azınlık etkinliği olarak görülmesi, bu olumsuz çağrışımın daha da büyümesine neden olmuştur.

Savaş Dönemi ve Propaganda

1915 yılında kurulan 'Merkez Ordu Sinema Dairesi' ve diğer propaganda çalışmalarıyla Türk sineması daha fazla dikkat çekmeye başlamıştır. Buna rağmen moral değerler ve toplumsal düzen açısından eleştirilere maruz kalan yapım ve etkinlikler yapılmıştır. Dönemin bazı filmleri cinsellik unsuru içermesi ve muhafazakar toplumla çelişir düşünceleri filme aktarmaları sebebiyle sürekli hedef gösterilmiştir.

Sonuç olarak, Türk sinemasının başlangıcından itibaren batı merkezli eğlence algısı, muhafazakar toplum kesimleri tarafından olumsuz çağrışımlarla karşılaşmıştır. Sinema sektörünün daha fazla gelişmesini sağlayacak kurumsal değişimler ve etkinliklerin gerçekleştirilmesi ise zaman içerisinde bu olumsuz çağrışımları yenmeye yardımcı olmuştur. Bu süreç, Türk sinemasının daha üst düzeyde seyirciye ulaşması ve yapımların daha geniş kitlelerle paylaşılması için önemli bir dönüm noktası olmuştur.

Türkiye'de kurulan ilk sinema salonunu işletmeci kimdir ve bu salonun açılma sürecinde hangi eksikliklerin olduğu belirtilmiştir?

Türkiye'de ilk sinema salonunu işletmeci, Fuat Bey (Uzkınay) olmuştur. Uzkınay, sinematografi mesleğine adım atan ilk Türklerden biri olduğu kadar, sinema salonu işletmeciliğine adım atan da ilk kişidir. İlginç bir tesadüf olacak ki, ilk Türk filmini de Uzkınay çekmiştir: 'Ayestafanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı'. Ancak bu ilk sinema salonunun açılma sürecinde bazı eksiklikler bulunmaktaydı.

Öncelikle, sinema salonunda henüz yerleşik bir salon düzeni bulunmamaktaydı. Bu da, sinema gösterimlerinin düzenli bir şekilde organize edilememesine neden oluyordu. Ayrıca, sinemaya kurumsal bir anlayışla yaklaşılmaması, sinemanın halk arasında henüz tam olarak anlaşılmamış ve benimsenmemiş bir etkinlik olarak algılanması da diğer bir eksiklikti. Bu nedenle, sinemanın işletilmesi halka daha iyi bir şekilde sunulmalı ve tanıtılmalıydı.

Bununla birlikte, sinemanın batı merkezli bir eğlence tarzı olarak görülmesi de, toplumun bazı kesimleri tarafından olumsuz algılanmasına sebep oluyordu. Bu sebeplerle, sinema salonunun açılması ve işletilmesi biraz zaman aldı ve bu süre zarfında bazı eksiklikler ortaya çıktı. Ancak, tüm bu zorluklara rağmen, Türkiye'nin ilk sinema salonunun açılması ve işletilmesi, Türk sinema tarihinde önemli bir adım olmuştur. Her ne kadar bu başlangıç zorluklarla dolu olsa da, sinemanın Türkiye'deki gelişim süreci için atılan bu ilk adım, Türk sinema tarihinin şekillenmesinde büyük bir rol oynamıştır. Bu bile, tüm zorluklara rağmen sinema salonunun açılmasının ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.

Türk Sineması'nın temel dönemleri ve bu dönemlerde gözlemlenen sinema anlayışı ile konuların gelişimi nasıl bir seyir izlemiştir?

Türk Sineması'nın ilk dönemlere bakıldığında, sinemanın kurumsal bir anlayışla yaklaşılmadığı, yerleşik bir salon düzenine geçilmediği ve sinema etkinliğinin bir azınlık etkinliği olarak algılanması gibi durumlar dikkat çekmektedir. Özellikle Batı merkezli bir eğlence tarzı olması sebebiyle toplumun bazı kesimlerince olumsuz çağrışımlara sebep olması, Türk Sineması'nın gelişimini etkileyen önemli faktörlerden biridir.

1. Dünya Savaşı'nın patlak vermesi ile birlikte 1914'te çekilen ilk Türk filmi olan 'Ayestafanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı' filmi, Türk Sineması'nın başlangıcını simgelemektedir. Bu film, bir isim olarak sadece kağıt üzerinde varlığını sürdürmekte olup, filmin varlığına dair net bir bilgi olmadığı için yıllar süren tartışmaları beraberinde getirmiştir.

1915 yılında kurulan 'Merkez Ordu Sinema Dairesi', propagandanın etkili olduğu bir dönemde faaliyet göstermiş ve Osmanlı ordusunda sinema etkinliklerini başlatmıştır. Burada çekilen filmler arasında ilk belgesellerden Molier'in 'Zoraki Nikah' eserinden uyarlanan 'Himmet Ağa'nın İzdivacı' filmi, ilk konulu Türk filmi olarak kaydedilmiştir.

Bu dönemlerde faaliyet gösteren 'Müdafaa-i Milliye Cemiyeti' de sinema faaliyetlerine başlamış ve Mehmet Rauf'un piyesinden bir uyarlama 'Pençe' ve 'Casus' adlı filmleri çekmiştir. Bu filmler, Türk Sineması'nın ilk dönemlerinde çekilen en önemli yapım olarak kabul edilir.

Özetle, Türk Sineması'nın temel dönemlerinde sinemanın kurumsal bir anlayışla yaklaşılmaması, yerleşik bir salon düzenine geçilmemesi ve sinema etkinliğinin bir azınlık etkinliği olarak algılanması gibi sebeplerle sinema anlayışı ve konuların gelişimi süreci zamanla şekillenmiştir.

Türk Sinemasının İlk Yıllarında Hangi Türlerin Öne Çıktığını Görüyoruz?

Türk sinemasının ilk yıllarında, melodram, komedi ve aksiyon türleri öne çıktı. 1950'lerde ülkedeki sinema tekniğinin gelişmesiyle birlikte, animasyon ve western filmleri de popüler hale geldi. 1960'larda ise, daha fazla sosyal ve politik konulara odaklanılarak, duygusal filmler ve tarihsel filmler çekildi. 1990'larda ise, daha çok fantastik ve bilim kurgu filmleri öne çıktı.

Türk Sinemasının İlk Yıllarında Hangi Konuların İşlendiği Söylenebilir?

Türk sinemasının ilk yıllarında, özellikle 1930 ve 1940'lar arasında, klasik Türk melodramları, komediler, dini ve aşk filmleri, silahlı filmler, müzikaller ve öykü filmleri gibi konular işlenmiştir. Sinema, bu dönemde, kültürel ve toplumsal değerleri yansıtmak için kullanılmıştır. Türk sineması, bu dönemde, özellikle toplumsal değişimlerin ve gelişmelerin ses getirebileceğini ve Türkiye'nin kültürel çeşitliliğini gösterebileceğini göstermiştir. 1930 ve 1940'lar arasında, Türk sinemasında, özellikle İstanbul hakkındaki filmler yoğunluk kazanmıştır. Özellikle bu dönemde, İstanbullu kadınların yaşamlarını anlatan filmler çekilmiştir. Ayrıca, bu dönemde, Türk sineması, tarihi ve kültürel olayları anlamaya yönelik olarak farklı filmler çekmiştir.

Türk Sinemasının İlk Yıllarında Hangi Yönetmenlerin Eserleri Dikkat Çekmiştir?

Türk Sinemasının ilk yıllarında, yönetmenler olarak İstanbul'daki Beyoğlu Sineması çevresinde oluşan hareketlenme öne çıkmıştır. Bunların başında, muhsin ertuğrul, Lütfi Akad, Kemal Felek, Memduh Ün, Hüseyin Sezgin, Fikret Hakan ve Feyzi Akkaya gibi isimler gelmektedir. Bu yönetmenlerin eserleri, klasik Türk Sinemasına ilk adımı atmış ve çok beğenilmiştir.