Nedir?

Sağlık Sistemlerinde Refah Devleti Kavramı

Nevzat Yüksel
Güncellendi:
11 dk okuma
Bir kişi parmağıyla bir bilgisayar ekranına dokunuyor. Ekranda, ortasında mikroskop bulunan büyük mavi beyaz bir daire görülmektedir. Solunda, içinden nabız çizgisi geçen kalp şeklinde bir simge vardır. Altında, üzerinde DNA sembolü bulunan mavi bir daire vardır. Bunun yanında, içinde birkaç test tüpü bulunan mavi ve beyaz bir daire var. Daha sağda ise mavi dalga sembolü olan beyaz bir daire var. Tüm bu simgeler çok sayıda küçük sembolle çevrelenmiştir. Kişi dikkatle ekrana odaklanmış, parmağı simgelerin üzerinde geziniyor.
Refah Devleti ModelleriModelin ÖzellikleriUygulandığı Bölge
Liberal Refah RejimiDevletin sağladığı refahlık sınırlıdır. Bireyin refah sorumluluğu devletin ve piyasanın kontrolündedir.İngiltere, Kanada, Avustralya ve ABD
Muhafazakar-Korporatist Refah RejimleriAilenin rolü oldukça önemlidir, erkek ekmeğini kazanma anlayışı hakimdir. Sosyal hizmetlerden ve sağlık hizmetlerinden faydalanma, çalışma ve gelir durumuna bağlıdır.Kıta Avrupa
Sosyal Demokrat Refah RejimiDevlete en çok sorumlulukların yüklendiği rejimdir. Bürokrasi sistemi yoğundur, sınıf ve gelir dengesizliklerinin ortadan kaldırılmasına çalışılır.İskandinav Ülkeleri
Bismarck ModeliSağlık harcamalarının tamamen hane halkı ve bireylerden karşılandığı modeldir.Almanya
Beveridge ModeliUlusal sağlık sisteminin kurulduğu modeldir.İngiltere
Medicare ProgramıBismarck ve Beveridge sağlık sistemlerinin karışımlarıdır. Gelirleri tam olarak çalışanlardan ve federal hükümetin toplamış olduğu vergilerden yapılan kesintilerle sağlanmaktadır.Amerika Birleşik Devleti
6 satır ve 3 sütunlu tablo
Tüm sütunları görmek için yatay kaydırın →

Değişen dünyada yaşanan yenilikler sanayileşmeyi beraberinde getirmiştir. Sanayileşmenin başlamasıyla beraber refahı sağlayan geleneksel yapılar olarak isimlendirilen gönüllü kuruluşlar, kilise etkinlikleri, yerel örgütler yetersiz olmaya başlamışlardır. Bununla birlikte demokrasinin sürekli bir gelişim evresinde ilerlemesi iktidara gelen hükümetlerin toplumun oy potansiyelini sağlama adına farklı kesimlere, özellikle dezavantajlı ve düşük gelir sahiplerine yönelik çalışmalarda bulunmaya yönlendirilmiştir.

Bu çerçevede refah devleti kavramı, kapitalist olan devletin kurtarıcısı haline gelmiştir. Refah devleti kavramı, burada ağırlıklı olarak devletin vatandaşa ve ekonomiye nasıl müdahalede bulunacağının sonucuna göre kurulmuştur. refah devlet kavramının ilk göstergeleri ise 1883 yılında almanya'da bismarck modeliyle ortaya atılmıştır.

Refah Kapitalizmin Üç dünyası (The Three Words of Welfare Capitalism) adlı kitap da yazar Esping Andersen refah devletini sınıflandırmaya tabi tutmuştur. Sınıflandırmasında üç faktörü göz önüne almıştır. Buna göre;

  1. Sosyal sınıflandırma; sosyal sınıf ayrımını indirgeme düzeyi

  2. Kamu-özel karışım faaliyetleri; ailenin, devletin ve gönüllü kurumların piyasanın refah oluşturmadaki çalışmaları

  3. Dekomüdifikasyon seviyesi; Halkın refah sağlamadaki devlet tarafından oluşturulma düzeyi

Esping’in sınıflandırılması ile refah düzeyinin üç temel gruba ayrılmıştır. Bunlar muhafazakar-korporatist refah rejimleri, sosyal demokrat refah düzeyleri ve liberal refah rejimleri şeklindedir.

Liberal refah düzeylerinde devletin sağlamış olduğu refahlık oldukça sınırlıdır. Bireyin refah sorumluluğu devletin ve piyasanın kontrolündedir. Protestan inancın ahlak etikleri ağır basarken yapılan sağlık ve sosyal yardımları gelir testine bırakılmıştır. İngiltere, Kanada, Avustralya ve ABD devletleri liberal devler kategorisinde yer alır. İngiltere devleti Ulusal Sağlık Hizmetleri olan NHS (National Healthy Services) kullandığından dolayı liberal devletler kategorisinde bir adım ayrılmaktadır.

Hristiyan demokrat ülkeleri olarak gösterilen Bismarck ülkeleri ve Muhafazakar-korporatis rejimler Katolik kilisenin etkisiyle Kıta Avrupasında gelişme göstermiştir. Refahı elde etmede ailenin rolü oldukça önemli iken emeğini ve ekmeğini kazanmada erkek (bread winning) anlayışı hakimdir. Durum böyle olunca sınıfsal farklılıklar meydana oluşmuştur. Sosyal hizmetlerden ve sağlık hizmetlerinden faydalanma, çalışma ve gelir durumuna bağlıdır. Bu anlayışın muhafazakar olarak değerlendirilmesinin en önemli sebepleri ise geçmişe dayanan hiyerarşik düzeni koruma isteği ve imparatorluk anlayışın dan geliyor olmasıdır.



Sosyal demokrat refah rejimleri ise devlete en çok sorumlulukların yüklendiği rejimler olmaktadır. Devletin zamanla büyümesi vatandaşlar üzerinde hakimiyet ve vergi gücünüde artırdığı bilinen bir gerçektir. Bu durum yoğun bir bürokrasi sistemini beraberinde getirirken sınıf ve gelir dengesizliklerinde meydana gelen açıkları da ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. Bu model İskandinav ülkeleri tarafından daha çok kullanılmasına istinaden İskandinav modeli olarak da bilinir. İstihdama çalışmalarına yönelik faaliyetler oldukça fazladır. Sendikaların güçlü olduğu toplum tarafından hissedilmektedir. Bu durumda sistemin faal bir şekilde işlenmesi yüksek vergilere ve bu vergilerin toplanmasında çalışan nüfusa bağlı olduğu görülür.

Refah Devleti ve Sağlık Sistemi Arasındaki İlişki

Devletlerin kullanmış oldukları sağlık sistemlerinde çok sayıda değişken bulunur. Sağlık sistemleri yakından incelenirken bu değişken unsurlardan birini görüp diğerlerini görmemezlikten gelmek son derece yanlış bir davranış olacaktır. Sağlık sistemleri unsurlarını göz önünde bulundurulurken kamunun ve özel sektörün sistem içerisindeki sağlık harcamalarına ait payı ve rolü, finansman kaynakları ve hizmet sunumları gibi faktörler dikkate alınmalıdır.

Batı Avrupa ülkeleri sağlık hizmetleri sunumu ve finansmanı noktasında 19. yüzyıldan beri baskın olan Bismarck ve Beveridge modellerinin etkisi altındadır. İngiltere 1948 yılında Beveridge Ulusal Sağlık Sistemini kurarken Almanya Bismarck modeli ile 1883 yılında sağlık sistemini kurmuştur. Her iki sistem yıllar içinde bir takım reform çalışmaları yapılarak farklı ülkelerde farklı şekillerde kullanılmaya başlanmıştır. Her iki programı tek bir program şeklinde uygulayan ülke de olmuştur. Örneğin Amerika Birleşik Devleti’nde uygulanan Medicare programı hem Bismarck hem de Beveridge sağlık sistemlerinin karışımlarıdır. Gelirleri tam olarak çalışanlardan ve federal hükümetin toplamış olduğu vergilerden yapılan kesintilerle sağlanmaktadır.



Ağırlıklı olarak sağlık harcamalarının tamamı hane halkından ve bireylerden gelmektedir. Bu gelirlerin elde edilmesinde birçok farklı model gösterilebilir. Cepten ödemeler, sosyal sigorta katkıları, özel sigorta katkıları genel vergiler ve bağışlar şeklindedir. Birçok OECD ülkeleri sağlık harcamalarına ayırdıkları gelirlerini sağlık sigortası ödemelerinde ve genel vergilerden elde etmektedirler. Farklı ülkelerin tarihleri yaşam tarzları, inançları, bulunmuş oldukları coğrafyalar ve gelenek görenekleri itibariyle farklı sağlık sistemlerini uygulamaktadırlar. Bilimsel araştırmacılar geçmişten günümüze kadar çeşitli ülkelerin uyguladıkları sağlık sistemlerine yönelik bir sınıflandırma çalışmasına gitmeye çalışmışlardır. Elde edilen çalışmalar sonucunda meydana gelmiş olan sağlık sistemlerini sınıflandırmaları gerçekleşmiştir. Bu açıdan Roomer’in 1993 yılında yaptığı sınıflandırma dört de ayrılmaktadır.

  • Refah yönelimli sağlık sistemi

  • Kapsayıcı tip sağlık sistemi

  • Kolektivist tip sağlık sistemleri

  • Serbest piyasa tipi sağlık sistemleri şeklinde dört de ayırabiliriz.

Refah Yönelimli Sağlık Sistemi

Almanya, Arjantin, Endonezya, Fransa, Güney Kore, Portekiz, Meksika, Türkiye, Yunanistan.

Bu model Bismarck modeli sağlık sistemi olarak da isimlendirilir. Temelinde sosyal sigorta primlerim gelirlerine dayanmaktadır. Hem işverenlerin hem de çalışanların pirim ödedikleri ağırlıklı hastalık sigortası modelidir. Hizmetlerin sunumu kamu özel teşebbüs sektörleri tarafından sağlanır. Bütün vatandaşların yarı direkt bireysel denilebilecek ödeme niteliğindeki prim ödemeleriyle zorunlu hastalık sigortası adı altında değerlendirilmesi temelini oluşturmaktadır. Burada bireyler primlerle beraber yarı katkı şeklinde gösterilebilen ödemelerde de bulunabilirler. 

  • Kapsayıcı Tip Sağlık Sistemi

Danimarka, Finlandiya, İngiltere, İspanya, İtalya, Ukrayna, Norveç.

İkinci dünya savaşı sonrası İngiltere de ortaya çıkan bir sağlık hizmeti modelidir. Bu model Beveridge olarak gösterilmektedir. Sağlık hizmetlerinin finansmanın ve sunumunun devletin elinde yer aldığı ve ağırlıklı olarak harcamaların büyük bir kısmını genel vergilerden karşılandığı bir sistemdir. İngiltere de kullanılan bu sağlık sistemi Ulusal Sağlık Sistemi ( NSH ) olarak da bilinir. Hizmetlerde ağırlıklı olarak kısıtlamalar yer aldığı gibi vergi oranlarında çok yüksektir. Sevk zinciri işletilmeye çalışılmaktadır.

  • Serbest Piyasa Sağlık Sistemi

Brezilya, ABD.

Serbest piyasa sağlık sisteminde talep ve arza göre gerçek oyuncu özel sektördür. Burada kamuya ait sağlık hizmetlerinde payının oldukça az olduğu görülmektedir. Sistemin temel uygulamaları birey direkt ödemeleri, hastalık ve sağlık sigortaları oluşturmaktadır. Hizmeti talep edenler, sigorta şirketleri ve hizmet sunucuları herhangi bir zorlama olmaksızın piyasada karşılaşırlar. Kişiler sigorta kapsamına istedikleri zaman girebilirler. Sigorta yaptırmayan bireyler talep de bulunmaları halinde direkt cepten ödeme yapmaları gerekecektir. Sistem en iyi sağlık hizmetini uygun olabilecek en iyi sağlık poliçesi ile vermeye çalışır.

  • Kolektivist Tip Sağlık Sistemi

Küba, Yeni Zelanda.

Özel sektörün yerinin olmadığı bir sağlık sistemi olan Kolektivist Tip Sağlık Sistemleri, Sağlık hizmetlerinin üretiminden sunumuna, finansmanından dağıtımına varıncaya kadar kamuya ait bir sağlık sistemidir. Tedavi edici, geliştirici, toplumsal ve bireysel koruyucu sağlık hizmetlerinin tamamı için direkt ya da dolaylı yollarla herhangi bir ödeme gerçekleştirilmez. Bu sağlık sisteminde birey verilen değer diğer sistemlere göre daha kapsamlı görülmektedir.

Sıkça Sorulan Sorular

Refah devleti kavramının, aşağıdaki ülkelerden hangisi için uygulamacısı olduğu söylenebilir: İngiltere, Kanada, Avustralya, ABD?

Refah devleti, güçlü bir sosyal politika regülasyon sistemine sahip devletler için kullanılan bir terimdir. Refah devleti kavramının, birçok farklı ülkenin politik ve sosyal yapılarına uygulanabilirliği söz konusudur. Bahsi geçen İngiltere, Kanada, Avustralya ve ABD örneklerinde durum biraz daha karmaşıktır. Bu ülkelerin her biri, kendi özel siyasi ve sosyal koşullarına göre belirli bir refah devleti modeli benimsemekte ve bu modeli uygulamaktadır.

Öncelikle, İngiltere'de refah devletini, 1945 sonrasında İşçi Partisi'nin iktidara gelmesiyle resmi olarak başlamıştır. Bu süreçte, devletin ekonomiye müdahalesi ve halkın refahının artırılması amacıyla birçok sosyal politika uygulanmıştır. Özellikle sağlık ve eğitim alanlarına yoğun bir devlet müdahalesi söz konusu olmuştur. İngiltere'nin Ulusal Sağlık Hizmetleri (NHS), bu politikaların en bilinen örneklerindendir ve İngiltere'nin liberal devletler kategorisinde değerlendirilirken bir istisna oluşturur.

Kanada ve Avustralya'da ise refah devleti, genellikle liberal modelin daha belirgin olduğu ülkeler arasında yer alır. İki ülkede de devletin ekonomiye müdahalesi ve sosyal politikalarının uygulanması, genellikle daha sınırlıdır. Bireylerin sağlık ve sosyal hizmetlere erişimleri, büyük ölçüde kişisel gelir durumlarına ve özel sektörün faaliyetlerine bağlıdır.

ABD, genellikle refah devleti kavramının uygulanmasında daha farklı bir yol izlemiştir. Ülkede, liberal modelin belirgin olduğu yönünde genel bir görüş bulunmakla birlikte, devletin ekonomiye müdahalesi ve sosyal politikaları konusunda belirgin farklılıklar gözlemlenir. Özellikle 1960'lar ve 1970'lerde uygulanan Özgürlükler Savaşı (War on Poverty) ve Medeni Haklar hareketleri, ABD'nin refah devleti uygulamalarında önemlidir.

Sonuç olarak, refah devleti kavramının hangi ülke için uygulanır olduğunu söylemek, bu ülkelerin sosyal politika tercihleri ve devlet müdahalesi seviyelerine bağlıdır. Yukarıda bahsi geçen ülkelerden İngiltere, Kanada, Avustralya ve ABD'nin her biri, kendi koşulları ve ihtiyaçları doğrultusunda belirli bir refah devleti modelini benimsemiş ve uygulamıştır. İlgili ülkelerin hepsi belirli bir düzeyde refah devleti uygulamalarına ev sahipliği yapsa da, bu uygulamaların kapsamı ve yoğunluğu ülkeden ülkeye değişiklik gösterir.

İngiltere'nin Ulusal Sağlık Hizmetleri olan NHS kullanması, hangi refah devleti kategorisinde yer almasını sağlamaktadır?

İngiltere'nin Ulusal Sağlık Hizmetleri, NHS'nin Kullanımı ve Sağladığı Refah

NHS'nin, İngiltere'nin refah devleti kategorisini belirleyen bir etken olduğu görülmektedir. İngiltere, grosso modo, liberal devletler kategorisinde yer alır. Ancak, Ulusal Sağlık Hizmetleri olan NHS kullanımı, bu devletin liberal devletler kategorisinden bir adım öteye geçmesini sağlamaktadır. Üstelik NHS, vatandaşlara sosyal güvence sağlama hususunda devletin aktif rol aldığı bir model örneği sunmaktadır.

Özellikle dezavantajlı ve düşük gelir sahiplerine yönelik çalışmalar ve sağlık yardımları, liberal devlet anlayışını bir nebze aşarak, daha fazla sosyal desteğin sağlandığı bir modelin uygulanmasını gerektirir. Bu çalışmaların sonucunda İngiltere'nin, liberal devletten ziyade sosyal devlet özellikleri gösterdiğini söylemek mümkün olacaktır.

İngiltere'nin refah düzeyinin sınıflandırılması, Esping Andersen'in sınıflandırmasında da belirgin bir şekilde görülür. Andersen'in üç faktörü göz önünde bulundurarak yaptığı sınıflandırmada İngiltere, liberal refah rejiminden öte sosyal demokrat refah düzeyini benimsemiştir. Bireyin refah sorumluluğunun devlet ve piyasa tarafından paylaşıldığı, sosyal yardımların gelir testine tabi olmadığı bir sistem söz konusudur.

Öyle ki, bismarck modeline göre , kapitalist bir devletin kurtarıcısı haline gelen refah devleti kavramı, İngiltere'de kendi vatandaşına ve ekonomisine nasıl müdahale edeceği konusunda yol göstermiştir. Bu durum, sağlık hizmetlerine erişimde, çalışma ve gelir durumuna bağlı olarak, İngiltere'nin sosyalist kavramları benimseyerek bir adım öne çıktığını göstermektedir.

Sonuç olarak, İngiltere'nin Ulusal Sağlık Hizmetleri olan NHS kullanması, liberal devlet anlayışının ötesine geçerek, sosyal demokrat refah düzeyi kategorisinde yer almasını sağlamaktadır. Bu durum, İngiltere'nin vatandaşlarının refahını sağlama konusunda daha aktif bir role büründüğünü ve sosyal güvence sağlama anlamında devletin rolünün ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Bu nedenle, NHS'nin kullanılması, İngiltere'nin refah devleti kategorisini belirlerken önemli bir etken olmuştur.

Refah devleti teorisi ve uygulaması üzerinde Esping Andersen'in sınıflandırması ne gibi etkiler yaratmıştır?

Esping Andersen’in Refah Devleti Sınıflandırması

Esping Andersen’in sınıflandırması, refah devleti teorisi ve uygulaması üzerinde ciddi anlamda etkiler yaratmıştır. Onun teoriye katkıları, refah rejimlerinin analizinin çeşitli boyutlarını ve çeşitli şekillerde örgütlenme biçimlerini anlamada önemli bir çerçeve sağlamıştır. Özellikle devletin, vatandaşa ve ekonomiye müdahalesinin boyutunu değerlendirmek ve sınıflandırmak için önerdiği liberal, korporatist-muhafazakar ve sosyal demokrat rejimler hala refah rejimlerini analiz etme konusunda yaygın bir yaklaşım haline gelmiştir.

Esping Andersen’in sınıflandırılmasının etkisi, her rejimin kendi özgül karakteristiklerini ve devletin refahı sağlama şekillerinin farklılıklarını ön plana çıkartmıştır. Örneğin, liberal rejimler piyasa mekanizmalarına ve bireysel çaba ve girişime dayalı bir refah anlayışı öne sürerler, devletin sağladığı refahlık ciddi anlamda sınırlıdır. Bu rejimlerde özellikle İngiltere, Kanada, Avustralya ve ABD örnek olarak gösterilir.

Muhafazakar-korporatist rejimler, aile ve emeğe dayalı bir refah anlayışı benimser. Bu rejimler, Katolik kilisenin etkisiyle, özellikle Kıta Avrupası ülkelerinde gelişmiştir. Devlet eğer kişi çalışmıyorsa yeterli refahı sağlamada aksadığı için sınıfsal farklılıklar bu rejimlerde oldukça belirgindir.

Sosyal demokrat rejimler, refah devletine en geniş yükümlülükleri yükleyen rejimlerdir. Bu rejimde devlet, vatandaşlarını refaha ulaştırmak için geniş çaplı müdahalelerde bulunur ve bu durum yoğun bir bürokrasi sistemini beraberinden getirir. Bu rejimler genellikle İskandinav ülkelerinde öne çıkmaktadır.

Böylelikle, Esping Andersen’in sınıflandırması, refah devleti kavramını ve uygulamalarını derinlemesine anlama ve analiz etme konusunda gelişmeler sağlamıştır. Bu sınıflandırma, refah rejimlerinin anlaşılmasına önemli katkılarda bulunurken, bu konuya ilişkin araştırmalar ve tartışmalar için de bir temel olmuştur. Her rejimin değerlendirilmesi ve anlaşılması, refah devleti politikalarının ve uygulamalarının etkinliği konusunda bilgiler sağlar. Bu nedenle, Esping Andersen'in sınıflandırma yaklaşımı, refah devleti teorisi ve uygulamasına büyük bir katkı yapmıştır.