
Akılla çözülemeyen, fantastik ögeler içeren, mantıkla anlaşılamayan gerçeklikler edebiyat ve sinema terimlerinde ‘Büyülü Gerçekçilik’ olarak adlandırılmaktadır. Özellikle Türk masallarında ve anonim olan çoğu hikâyede bu akımın etkileri görünmektedir. Oluşturulan bu anlatımlarda mistik ve tuhaf atmosferlerde bütün olan gerçeklik düşüncesi bozulur.
Öğretiler ve değer yargıları değişir; paradokslar, ironiler, mecazlar iç içedir. Oluşturulan bu yeni gerçeklik durumu masal anlatıcılığı olarak da değerlendirilebilir. Ancak masal anlatıcılığı ile büyülü gerçekçiliği birbirinden ayıran en belirgin özellik; birinde doğal olmayan şeylerin (devler-periler vb.) açık bir şekilde belirtilmesiyken, diğerinde hikâyenin içine yedirilerek inandırıcılığının yüksek tutulmasıdır. Bu nedenle kurgusallık büyülü gerçekçilik akımında önemli bir yer tutmaktadır.
Edebiyatta Büyülü Gerçekçilik
Terim olarak ilk kez Alman tarihçisi ve sanat eleştirmeni Franz Roh tarafından Alman ressamların, temaları ve konuları fantastik, hayal ürünü olan çalışmalarını adlandırmak amacıyla kullanılmıştır. Edebiyatta ise ilk kez İtalyan eleştirmen ve yazar Massimo Bontempelli tarafından dile getirilmiştir. Edebiyatta bu terimin ilk örneği Arjantinli yazar Jorge Luis Borges tarafından yazılan “Alçaklığın Evrensel Tarihi” isimli kısa hikâyelerden oluşan kitap olarak kabul edilmektedir. Latin Amerikalı yazarlar bu türün ilk ve en önemli eserlerini vermiştir.
Bu akıma tabi olan eserler okuyucunun aşina oldukları ortamları konu aldığı için gerçekçi bir kurguya sahiptir. Fantastik ögeleri ve masalsı anlatımları normalleştirerek okuyuculara sunmaktadırlar. Hikâyelerde bahsi geçen büyülerin günlük yaşamın parçası olduğu fikrini güçlendirmek için sınırlı bilgi verilip açıklama yapılmamaktadır. Anlatımlarda ironi kullanılarak karakterler; psikolojik, ahlaki özellikleri dışında gerçekleştirmiş oldukları eylemlerle tanıtılmaktadır. Kurgusal olarak bakıldığında ise; masallar, düşler, destanlar veya çağrışımlarla ilerleyen bu tür hikâyelerde normal edebi metinlerin dışına çıkılarak giriş – gelişme – sonuç bölümlerini içermezler.
Geçmiş, şimdi ve gelecek iç içe geçirilerek hikâyenin diriliğini ve daha derin okuma yapılmasını sağlarlar. Gabriel Garcia Marquez, Salman Rushdie, Isabel Allende, Toni Morrison ve Haruki Murakami gibi birçok yabancı yazar büyülü gerçekçilik türünde eserler vermiştir. Ülkemizde de Latife Tekin, İhsan Oktay Anar, Hasan Ali Toptaş, Nazlı Eray gibi isimler bu türde eserler yaratmışlardır.
Sinemada Büyülü Gerçekçilik
Edebiyat dünyasında ortaya çıkan büyülü gerçekçilik akımından esinlenilerek yazılan senaryolar, sinemada görselliğe hitap ederek yeni bir soluk getirmiştir. Masalsı anlatım; rengârenk, büyülü ve gerçekliğe yedirilmiş haliyle beyaz perdede sanat eserleri oluşturulmasını sağlamıştır. Bu tarz filmlerde mantık hatası aranmamaktadır. Bunun en önemli nedeni ise izleyicilere ilginç şekillerde daha önce hayatın herhangi bir alanında karşılaştıkları, tanıdık olan ve yadırganmayacak şekilde sunulmasıdır. Yabancı filmlerdeki örnekleri; Amelie, Big Fish, Çingeneler Zamanı, Paris’te Gece Yarısı, Pan’ın Labirenti, Ruhların Kaçışı (animasyon), Liar Liar. Türkiye’de ise; Ulak, Sen Aydınlatırsın Geceyi ve Gölgesizler filmleri çekim teknikleri ve senaryoları itibariyle büyülü gerçekçilik akımına örnek olarak gösterilebilir.
Sinemanın görselliği haricinde senaryolarının da önemli olduğu düşünülürse yazımla başlamış olan büyülü gerçekçilik akımı sinemaya da bu yolla dâhil edilmiştir. Günümüzde yazarlar ve yönetmenler hem kendi iç dünyalarında yaşadıkları farklı deneyimleri, hem eleştirilerini hem de halk dilinde yer edinen hikâyeleri gerçeklik olgusu ile buluşturarak bizlere sunmaktadır. İşin aslı ise Gabriel Garcia Marquez’in bir röportajında ‘’19 yaşında hukuk fakültesi 1. Sınıf öğrencisiyken Kafka’nın Dönüşüm kitabında giriş cümlesini hatırlıyorum – Bir sabah sıkıntılı rüyalardan uyanan Gregor Samsa kendini yatağın içinde dev bir böcek olarak bulur. – Okurken ‘Lanet olsun’ diye mırıldanırken buldum kendimi. Kimse bana böyle bir şeyin yapılabileceğini ve mümkün olduğunu söylememişti. Demek olabiliyormuş. Babaannem de böyle anlatırdı hikâyelerini. En saçma masalları gerçekmiş gibi.’’ Belirttiği şekildedir. En eski zamanlardan bizlere miras olarak kalan masal ve hikâye anlatıcılığı büyülü gerçekçilik akımının temelini oluşturmaktadır.
YAZAR: TUĞÇE EREK

Sıkça Sorulan Sorular
Edebiyatta büyülü gerçekçilik nedir ve hangi yazarlar bu akıma örnek olarak gösterilir?
Büyülü gerçekçilik Kavramı
Edebiyatta büyülü , gerçek ve fantastik öğelerin kaynaştığı, gerçeküstü unsurların olağan kabul edildiği bir akımdır. Bu tarz eserlerde, yazarlar günlük yaşamı anlatırken doğaüstü özellikler taşıyan olay ve karakterlerle karşılaşabiliriz.
Büyülü Gerçekçiliğin Ortaya Çıkışı
Bu kavram, 20. yüzyılın ortalarında Latin Amerika edebiyatında ortaya çıkmış ve dünya çapında büyük ilgi görmüştür. Büyülü gerçekçi anlatım, sömürgecilik sonrası dönemde yaşanan toplumsal ve kültürel değişimleri yansıtmıştır.
Öncü Yazarlar ve Eserler
Büyülü akımının başlıca temsilcileri arasında Kolombiyalı yazar Gabriel García Márquez, Meksikalı yazar Juan Rulfo ve Arjantinli yazar Julio Cortázar sayılabilir. García Márquez'in 'Yüz Yıllık Yalnızlık' adlı romanı, akımın en bilinen örneklerindendir. Ayrıca Juan Rulfo'nun 'Pedro Páramo' adlı eseri de büyülü akımının başyapıtları arasındadır. Julio Cortázar'ın 'Kıyıdaki Ev' öyküsü ise fantastik öğelerle gerçek dünyayı ustaca harmanlayan bir başka örnek olarak öne çıkmaktad.
Türk Edebiyatında Büyülü
Türk edebiyatında da büyülü akımının etkisi görülür. Sevim Burçak'ın 'Evliya Çelebi' adlı romanı, Osmanlı döneminde yaşanan gerçek olaylarla fantastik unsurları kaynaştıran önemli bir örnektir. Ayrıca Latife Tekin'in 'Sevgili Arsız Ölüm' eseri de gerçeküstü olayların günlük yaşama aktığı bir anlatımla dikkat çeker.
Sonuç
Edebiyatta büyülü , gerçek ve fantastik öğelerin iç içe geçtiği, sürrealist bir yaklaşımla kaleme alınan eserlerle temsil edilir. Bu akımın öncüsü sayılan Gabriel García Márquez, Juan Rulfo ve Julio Cortázar gibi yazarların yanı sıra Türk edebiyatında da Sevim Burçak ve Latife Tekin gibi isimler büyülü gerçekçilik akımının örnekleri arasında yer alır.

Kırmızı Pazartesi hangi edebi akım içerisinde değerlendirilir ve bu akımın yaygınlaşmasına katkıda bulunan diğer eserler nelerdir?
Kırmızı Pazartesi'nin Edebi Akımı
Kırmızı Pazartesi, Latin Amerikalı yazar Gabriel García Márquez'in başyapıtı olarak kabul edilen ve büyülü gerçekçilik akımına örnek gösterilen bir romandır. Büyülü gerçekçilik, gerçeklikle fantastik unsurları harmanlayarak okuyucuya olağanüstü bir deneyim sunmayı amaçlar.
Büyülü Gerçekçiliğin Diğer Örnekleri
Bu akımın yaygınlaşmasına katkıda bulunan diğer eserler arasında, Márquez'in başka bir önemli yapıtı olan Yüz Yıllık Yalnızlık da yer alır. Ayrıca, İsabel Allende'nin Ruhlar Evi, Salman Rushdie'nin Şeytan Ayetleri, ve Mia Couto'nun Yaşamın Adı Fiilden Gelir gibi öne çıkan büyülü gerçekçi romanlar da edebiyat dünyasında önemli bir etki yaratmıştır.
Márquez'in Öncüleri ve Etkilendiği Yazarlar
Gabriel García Márquez, büyülü gerçekçilik akımının öncülerinden biri olarak kabul edilse de, akımın temelini oluşturan fikirlerin kaynaklarını Jorge Luis Borges, Julio Cortázar ve Alejo Carpentier gibi Latin Amerikalı yazarlarda bulabiliriz. Bu yazarların eserleri, büyülü gerçekçilik akımının formlaşması ve yayılmasına büyük katkı sağlamıştır.
Büyülü Gerçekçiliğin Etkileri ve Mirası
Kırmızı Pazartesi ve büyülü gerçekçilik akımının diğer örnekleri, dünya edebiyatında ve popüler kültürde önemli etkiler yaratmıştır. Bu akım, anlatı teknikleri bakımından postmodernizm ve diğer edebi akımlarla benzerlikler gösterirken, kültürel ve tarihsel öğelerle yoğrulan özgün bir yapıya sahiptir. Bu bağlamda, büyülü gerçekçiliğin yaygınlaşması, Latin Amerika kültürünün ve toplumsal sorunlarının dünya çapında daha geniş bir okuyucu kitlesi tarafından tanınmasına ve anlaşılmasına önemli katkılar sağlamıştır.
Sonuç olarak, Kırmızı Pazartesi, büyülü gerçekçilik akımı içerisinde değerlendirilebilir ve bu akımın yaygınlaşmasında önemli bir rol oynamıştır. Márquez ve büyülü gerçekçilik akımının etkisi, dünya edebiyatının ve ün zenginleşmesine katkıda bulunarak, farklı kültür ve tarihlerin küresel bir perspektifte anlaşılmasını ve takdir edilmesini sağlamıştır.

Fantastik gerçekçilik ile büyülü gerçekçilik arasındaki temel farklar nelerdir ve Sevgili Arsız Ölüm bu akımlardan hangisine dahildir?
Fantastik Gerçekçilik ve Büyülü Gerçekçilik Arasındaki Farklar
Fantastik gerçekçilik ve büyülü gerçekçilik, edebiyat türleri olarak benzer özelliklere sahip olsa da temel farklılıkları bulunmaktadır. İlk olarak, fantastik gerçekçilik, doğaüstü ve gerçekçi öğelerin birleştirilerek anlatıldığı bir türdür. Öte yandan, büyülü gerçekçilik, olağandışı durumların ve olayların gündelik yaşamında doğal bir şekilde ele alındığı bir edebiyat akımıdır.
Gerçekçilik ve Doğaüstü Öğelerin Kullanımı
Fantastik gerçekçilik içerisinde, doğaüstü unsurlar daha belirgin ve hikayenin ana temasına sıkı sıkıya bağlıdır. Bu nedenle anlatılan olayların fantastik olduğu açıkça görülür. Büyülü gerçekçilikte ise doğaüstü öğeler, gündelik yaşamın sıradan bir parçası olarak kabul edilmekte ve bunlar karakterler tarafından şaşkınlıkla karşılanmamaktadır.
Dil ve Anlatım Teknikleri
Hangi akımın kullanıldığının belirlenmesinde dil ve anlatım teknikleri de önemli bir rol oynamaktadır. Fantastik gerçekçilikte dil, gerçekçilik ve doğaüstü öğeler arasındaki dengeyi sağlamak için daha açık ve net bir yapıya sahiptir. Büyülü gerçekçilikte ise anlatım, şiirsel ve metaforik özellikler içerebilir ve nesnel gerçeklikle öznel algıları başarılı bir şekilde harmanlar.
Sevgili Arsız Ölüm: Hangi Akıma Dahildir?
Latife Tekin'in 'Sevgili Arsız Ölüm' adlı eseri, büyülü gerçekçilik akımına dahil edilebilir. Çünkü kitapta, fantastik olanın ve gerçekçi olanın harmanlanmasıyla gerçeküstü bir atmosfer yaratılırken, olaylar ve karakterler olağandışı durumlarla başa çıkmak zorunda kalmaktadır. Ayrıca, eserde dil ve anlatımın şiirsel ve metaforik yapısı, büyülü gerçekçiliğin değerlerine uyum sağlamaktadır.
Sonuç olarak, fantastik gerçekçilik ve büyülü gerçekçilik arasındaki temel farklar doğaüstü öğelerin kullanımı, gerçekçilik yaklaşımı ve dilin anlatım teknikleridir. Latife Tekin'in 'Sevgili Arsız Ölüm' adlı eseri, büyülü gerçekçilik akımının özelliklerini taşıdığından, bu akıma dahil olduğu söylenebilir.

İlgili Kurslar

Düğün Fotoğrafçılığı Eğitimi
Düğün fotoğrafçılığında iş akışı: planlama, çekim, ışık ve teslim. Müşteri deneyimini güçlendiren detaylar.

3D Studio Max Eğitimi
3ds Max’te modelleme, malzeme, ışık ve render. Üretkenlik için sağlam iş akışları.

İşletmelerde Karar Verme Teknikleri Eğitimi
İşletmelerde karar verme: veri, sezgi ve yapılandırılmış yöntemleri dengeleyin. Senaryo ve risk analizleri.


