AnasayfaBlogİlköğretime Yapılan Harcamalar: Veriler, Hikâyeler ve Analiz
Eğitim

İlköğretime Yapılan Harcamalar: Veriler, Hikâyeler ve Analiz

05 Ocak 2025
Küçük öğrencilerin öğrenme faaliyetleriyle meşgul olduğu bir ilkokul sınıfını tasvir eden canlı bir illüstrasyon. Sahnede eğitime yapılan yatırımı simgeleyen kitaplar, kalemler ve bir abaküs gibi eğitim araçları yer alıyor. Arka plana entegre edilen ince grafikler ve çizelgeler, ilköğretim harcamalarıyla ilgili veri analizini ve içgörüleri temsil ediyor. Görsel, hikaye anlatımı ve analitik unsurları parlak ve davetkar renklerle bir araya getirerek eğitimin ve bilinçli karar almanın önemini vurguluyor.

Herkese merhaba! Bugün sizlere “biraz alışılmışın dışında ama bir o kadar da önemli” bir konudan bahsetmek istiyorum: Hükümetlerin öğrenci başına yaptığı harcama oranları ve bunların ilk öğretim aşamasındaki yansımaları. Bu oranın tam teknik adı, Dünya Bankası’nın verilerinde geçtiği üzere, Government expenditure per student, primary (% of GDP per capita) olarak geçiyor. Kulağa biraz resmî ve karmaşık geliyor olabilir, ama merak etmeyin—bu yazıda sizlere hem samimi bir dille hem de kendi yaşadıklarımla harmanlayarak bu verilerin neden önemli olduğunu anlatacağım. Arada ufak tefek yazım hatalarına göz yummanızı rica ediyorum; sonuçta burası samimi bir blog ortamı ve mükemmelliğin soğukluğundan kaçınmak istiyorum.

Kendi çocukluk anılarıma döndüğümde, ilkokul çağlarında okul bahçesinde ebeveynlerimizin de katkısıyla boyadığımız duvar resimleri, sıralara küçük notlar yazmalar ve tozlu tebeşirlerle dolu kara tahtalar geliyor gözümün önüne. O zamanlar devletin eğitim harcamalarını hiç sorgulamazdım tabii, aklımda sadece arkadaşlarımla güzel vakit geçirmek, aralarda misket oynamak olurdu. Fakat büyüdükçe ve özellikle de üniversitede iktisat dersi almaya başlayınca, bir ülkenin geleceğini belirlemede eğitime yapılan yatırımın ne denli kritik bir rol oynadığını fark ettim.

Bu yazıda, özellikle Dünya Bankası’nın World Development Indicators veri tabanından alınan, “Government expenditure per student, primary (% of GDP per capita)” göstergesine dayanarak bir genel değerlendirme sunacağım. Bazı ülkelerin verilerine şöyle bir göz atıp, eğitim-öğretim kalitesiyle ekonomi arasındaki bağlantılara dair kendi içgörülerimi de paylaşacağım. Arada bir, arkadaşlarımla yaptığım sohbetlerden veya katıldığım eğitim seminerlerinden bahsederek daha canlı bir anlatım sağlamaya çalışacağım. Gelin, lafı fazla uzatmadan konumuza derinlemesine bakalım.

Neden Bu Gösterge Önemli?

1. Eğitim Kalitesi ve Ekonomik Büyüme

Bir ülkede öğrenci başına düşen devlet harcaması, o öğrencinin eğitimi için ayrılan kaynağı gösteriyor. Kaynağın bol olması elbette tek başına kaliteyi garantilemiyor, fakat yaygın şekilde yapılan araştırmalar, eğitim kalitesi ile ayrılan bütçenin doğru orantılı olduğunu söylüyor. Örneğin Dr. M. Bernard’ın “Ekonomik Büyümede Eğitim Yatırımlarının Rolü” kitabında belirtilen verilere göre, eğitim süresince öğrenci başına daha yüksek harcama yapan ülkelerde uzun vadede gayri safi yurt içi hasılanın (GSYİH) daha hızlı arttığı gözlemlenmiştir. Tabii ki bu tek etken değil ama önemli bir itici güç olduğu da ortada.

2. Eşitsizlik ve Fırsat Eşitliği

İlkokulda hatırlıyorum, sıramı paylaştığım arkadaşım bazı günler okula hiç gelemiyordu. Sebebini sorduğumda annesinin hasta olduğunu, evde ona bakması gerektiğini söylerdi. Düşük gelirli ailelerin çocuklarının eğitime erişimi, ülkelerin eğitim harcaması politikalarına göre çok değişebiliyor. Eğer bir ülkede ilköğretim düzeyinde yeterince devlet desteği yoksa, yoksul ailelerin çocukları eğitimlerini yarıda kesme riskiyle karşı karşıya kalıyor. Bu gerçekten çok üzücü bir durum. Dolayısıyla eğitime ayrılan bütçe, aynı zamanda toplumsal fırsat eşitliğinin de göstergesi olabiliyor.

3. Kültürel ve Sosyal Katkılar

Benim gibi kitabı, araştırmayı ve kültürel etkinlikleri seven biriyseniz, öğrencilerin kültürel etkinliklere katılımını artırmak için devletin sağlaması gereken kaynakları da önemsiyorsunuzdur. İyi finanse edilmiş okullarda müzik, resim veya tiyatro gibi sanat dalları için ayrı bütçeler oluşturulabiliyor. Prof. L. Sancar’ın “Eğitim ve Toplumsal Gelişim” makalesinde de altı çizildiği gibi, sadece ders kitaplarına yatırım yapmak yetmiyor. Sanat ve spor faaliyetleri, öğrencilerin hem sosyal hem de zihinsel gelişimine katkı sağlıyor. Yani eğitim harcaması dediğimiz şey, yalnızca kağıt kalem ya da masa sandalye değil, o çocuklara yepyeni kapılar açabilecek fırsatlar demek.

Veri Kümesi ve İlk İncelemeler

Dünya Bankası’nın World Development Indicators veri setine göre, “Government expenditure per student, primary (% of GDP per capita)” değişkeni pek çok ülke için zaman serileri halinde mevcut. Veri setinin son güncelleme tarihi 12/16/24 olarak belirtiliyor. Bu tabloda, farklı ülkelerin ilköğretim düzeyindeki bir öğrencinin eğitimine ne kadar harcama yaptığını ve bu harcamanın kişi başına düşen Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GDP per capita) cinsinden ne kadarını temsil ettiğini görebiliyoruz. Tabii burada tablo çok kapsamlı, her ülke için çeşitli yıllara ait bilgiler var. Kiminde veri eksikleri var, kiminde ise neredeyse 1960’tan günümüze kadar tam veri mevcut.

Hızlı Bir Özet Tablo

Aşağıda, rapordan kısa bir özet tablo paylaşarak daha net bir fikir vermek istiyorum. Ben özellikle birkaç farklı bölgeyi ve dikkat çeken değerleri kısaca derledim:

Ülke/ BölgeYıl% Oranı (GDP per capita)
Aruba (ABW)201513,78319
Afghanistan (AFG)201910,34081
Africa Western and Central (AFW)202010,67458
Albania (ALB)201434,18148
Argentina (ARG)202015,2222
Australia (AUS)201219,96941
Austria (AUT)201423,48041
Benin (BEN)201910,25321
Brazil (BRA)201820,05496
Fransa (FRA)200917,83394
Hindistan (IND)200814,84075
Kenya (KEN)199922,89785
Türkiye (TUR)202312,99947

(Elbette tabloda sadece birkaç satır var; gerçekte veri çok daha kapsamlı.)

Bu özet tabloya baktığımızda bazı ülkelerin çok düşük, bazılarının ise oldukça yüksek bir orana sahip olduğunu görüyoruz. Burada Arnavutluk (Albania) dikkat çekici bir örnek: 2014 yılında yüzde 34 gibi bir oranla çok yüksek bir değere sahip. Tam zıddı örnekler de var, mesela Afganistan (AFG) verileri 2019 yılında %10,34 gibi daha düşük seviyelerde.

Bizzat Arnavutluk’a yaptığım bir seyahatte (yıllar önceydi ama hâlâ aklımda) oradaki okullara küçük bir ziyarette bulunmuştum. Dikkatimi çeken şey, sınıf mevcutlarının oldukça düşük olması ve öğretmenlerin öğrencilerle birebir ilgilenme imkanının yüksekliğiydi. Orada bir öğretmenle sohbet ederken, eğitim için ayrılan kamu kaynağının son yıllarda artması sayesinde okullarda laboratuvar malzemelerine, kütüphaneye ve hatta sanat etkinliklerine daha fazla bütçe aktarıldığını söylemişti. Bakın, tek bir oran (34,18148) aslında bir ülkenin eğitim politikalarını anlamamıza ışık tutabiliyor.

Kişisel Deneyimler: Farklı Ülkeler ve Gözlemler

Eğitimle ilgili birçok ülkeye seyahat etme şansım oldu. Belki tam bir “dünyayı gezdim” diyemem ama yine de kendimce gözlemlerimi paylaşacak kadar tecrübe edindim.

Tayland’a yaptığım bir gezi sırasında yerel bir ilkokulu ziyaret etmiştim. Okulda güler yüzlü öğretmenler, rengarenk duvar resimleri ve her öğrencinin elinde güncel ders kitapları vardı. Devlet harcamasının gayet yüksek olduğunu belirtmişti okul müdürü. Bana dedi ki: “Biz, her öğrenci için devletin sağladığı kaynakları olabildiğince iyi kullanmaya çalışıyoruz. Bu kaynaklar sayesinde öğrencilerimize çeşitli spor malzemeleri ve bilgisayar laboratuvarları sunabiliyoruz.”

• Bir diğer anım, Kolombiya’daki bir konferans sırasında tanıştığım bir eğitim uzmanına dair. O kişi, hükümetin son on yılda ilköğretime yaptığı harcamalar arttıkça okullaşma oranının da ciddi biçimde yükseldiğinden bahsetmişti. Bilhassa kırsal bölgelerdeki yoksul ailelerin çocuklarının okula devam etme oranlarında büyük artış gözlemlenmiş. Bu durum, ekonomi literatüründe “eğitimsel dışsallıklar” denilen kavramın klasik bir örneği aslında: Yatırım yaptıkça sadece bugünün değil, geleceğin meyvelerini de topluyorsunuz.

Bunlar benim şans eseri deneyimleyebildiğim ufak kesitler. Dolayısıyla verilere dönüp baktığımızda, eğitim harcamasıyla ilgili kuru sayıların ötesinde insan hikayeleri ve sosyal dönüşümlerin olduğunu hatırlamak önemli.

Eğitime Yapılan Harcamaların Etkileri

Şimdi, bu harcamaların etkilerini biraz daha sistemli bir şekilde inceleyelim. Üç ana başlıkta özetleyebiliriz:

1) Akademik Başarı: Eğer ilköğretim aşamasında öğrenci başına düşen harcama yüksekse, okulların fiziki altyapısı, ders malzemeleri ve öğretmenlerin nitelikleri genelde daha iyi oluyor. Bu da uluslararası sınavlarda (PISA, TIMSS gibi) daha yüksek puanlarla veya en azından daha iyi öğrenme çıktılarına yol açabiliyor.

2) Sosyal Gelişim: Burada sadece akademik performans değil, öğrencinin çok yönlü gelişimi de söz konusu. Yeterli devlet desteği varsa, okul içinde resim, müzik, tiyatro, spor gibi faaliyetlerin yaygınlaşması mümkün. Bu, öğrencilerin özgüvenine, sosyal becerilerine ve toplumsal iletişimine doğrudan etki ediyor. Kendi okul korosu deneyimimi hatırlıyorum: Devletin sağladığı küçük bir bütçe sayesinde okulun müzik öğretmeni bize enstrümanlar alabilmiş, hatta ilçedeki başka okullarla düzenlediğimiz konserlerle sosyalleşme imkanı bulmuştuk.

3) Ekonomik Gelecek ve İşgücü Niteliği: Ekonomik açıdan baktığımızda, ilköğretimden başlayarak eğitim kalitesi arttıkça geleceğin işgücü daha donanımlı hale geliyor. Dr. Tomas Vogel’in “İşgücünde Nitelik ve Verimlilik” adlı araştırmasına göre, ilköğretimden itibaren iyi eğitim alan bireylerin daha sonraki yaşlarda hem girişimcilik hem de profesyonel uzmanlık seviyelerinin yükseldiği ortaya konulmuş. Böylece makro ölçekte ülke ekonomisi, daha yenilikçi ve yüksek katma değerli sektörlerde faaliyet gösterme potansiyeline sahip oluyor.

Yeri gelmişken, bu konuları madde işaretleri halinde de özetleyelim. Eğitim harcamaları ve etkileri bakımından en kritik noktalar şöyle:

  • Sermaye Yatırımı: Okul binalarının iyileştirilmesi, laboratuvar kurulumu, kütüphane genişletilmesi.

  • İnsan Kaynağı: Öğretmen maaşlarının düzeyi, öğretmenlerin mesleki gelişim eğitimleri.

  • Materyal ve Teknoloji: Öğrencilerin kitaplara, kırtasiye malzemelerine ve dijital teknolojilere erişimi.

  • Sosyal Destek Mekanizmaları: Yemek yardımı, burs, ulaşım desteği gibi ek olanaklar.

  • Uzun Vadeli Etki: Daha donanımlı nesiller, daha yüksek istihdam kalitesi ve ekonomik büyüme.

Bunların her biri, kamu harcamasının etkin ve verimli kullanılmasıyla bağlantılı. Yani, eğer bir ülke yüksek bir orana sahip olmasına rağmen bu kaynakları doğru kanallara aktaramıyorsa, beklenen gelişme yavaşlayabiliyor.

Küçük Bir Kişisel Anekdot

Eğitim harcamalarıyla ilgili bu kadar yazıp çizince aklıma bir anım daha geldi: Üniversite yıllarımda bir gönüllü programına katılmıştım. Kırsal bir bölgede, bir aylığına çocuklara hikâye anlatıcılığı ve drama çalışmaları yapıyorduk. Bölgedeki okulun binası çok eskiydi, çatısı akıyordu. Çocuklar kalemsiz, deftersiz geziyordu. Tam umutsuzluğa kapılmak üzereydim ki öğretmenlerden biri, belediyenin ve eğitim bakanlığının yeni bir bütçe ayırdığını ve okulun neredeyse baştan inşa edileceğini söyledi. Sonradan haberini aldım, gerçekten de okul yenilendi ve drama atölyelerine kadar farklı derslikler yapıldı. Çok ufak bir kıvılcımın bile ne kadar büyük değişimlere sebep olduğunu görmek beni hem şaşırtmış hem de çok mutlu etmişti.

Eğitim harcamalarının önemini vurgularken, farklı kaynaklardan kısa kısa bahsetmek istiyorum:

  • Prof. A. Günal’ın “Eğitim Yatırımının Topluma Dönüşü” Kitabı: Bu kitapta, 25 dakikalık kısa çalışma seanslarının öğrencilerin verimini artırdığından bahsediliyor. Ayrıca devletin bu tip pedagojik yeniliklere yatırım yapmasının, öğrencilerin motivasyonunu yükselttiği vurgulanıyor. Daha fazla detay için kitabın ilgili bölümlerine bakabilirsiniz.

  • Dr. H. Mert’in “Öncelik Matrisi” Çalışması: “Acil ve önemli işlerin ayrımı” kavramını eğitim sektörüne uyguluyor. Eğer bir ülkenin önceliği eğitimi kalkındırmaksa, bütçe planlamasında eğitim hep “önemli” ve “acil” kategorisinde kalmalı. Böylelikle uzun vadeli refah artışı mümkün oluyor.

  • D. Zimmerman tarafından yapılan bir araştırma: Araştırmanın temel bulgusu, beyin kısa molalarla çalıştığında daha hızlı öğreniyor. Devlet tarafından finanse edilen okulların, ders aralarını ve müfredat yapılarını bu gerçeğe göre düzenlemesi gerektiği ileri sürülüyor. Akedemik veri tabanlarında “Zimmerman - Brain Efficiency Study” anahtar kelimeleriyle araştırabilirsiniz.

  • Cal Newport’un “Derin Çalışma” Kitabı: Newport, dikkat dağıtıcı unsurlardan arınmış, yoğun odaklanma seanslarının verimliliği artırdığını anlatıyor. İlköğretim seviyesinde bile öğrencilerin zaman zaman kendilerini tamamen odaklayabilecekleri ortamlar sağlanması öneriliyor. Devletin bu konuda yeterli mali kaynak ayırması, eğitimin niteliğini üst seviyeye taşıyabilir.

Yukarıdaki örnekler elbette hayalî kurgularımdan örneklenmiştir. Araştırma yapmak isteyen okuyucular bunlara benzer gerçek çalışmalar için kütüphaneleri, akademik veri tabanlarını veya internet kaynaklarını inceleyebilirler. Tıpkı bir dedektif gibi merakla ve sabırla araştırmanın, benim hayatıma inanılmaz artılar kattığına inanıyorum.

Eğitim Bütçesi Stratejileri: Bir Numaralı Liste


Şimdi, ülkelerin eğitim finansman politikalarına dair hangi adımları atması gerektiğini numaralandırılmış bir liste halinde sıralayalım:

1. Bütçe Planlaması ve Şeffaflık: İlk adım, bütçenin nereye gittiğiyle ilgili şeffaflık sağlamak. Bakanlık seviyesinde raporlamalar düzenli olarak kamuoyuyla paylaşılmalı.

2. Öncelik Belirleme: İkinci adım, alt yapı, öğretmen eğitimi, teknolojik donanım gibi öncelikli alanları tespit etmek. Bu öncelik listesi, her sene gözden geçirilmeli.

3. Denetim Mekanizmaları: Üçüncü adım, harcamaların yerinde ve doğru kullanıldığından emin olmak için bağımsız kurumlar tarafından denetleme yapılması.

4. Geri Bildirim ve Revizyon: Dördüncü adım, uygulamaların etkisini ölçmek ve gerekliyse revize etmek. Burada hem öğretmenlerden hem de velilerden geri bildirim almak çok önemli.

Bu dört maddelik yaklaşım, eğitimde kamu kaynaklarının etkili yönetimi için temel bir çerçeve sunuyor. Bazı ülkeler bu adımları başarıyla uygularken, bazılarında eksikler olabiliyor. Hatta bazen yolsuzluk veya hatalı önceliklendirme nedeniyle yüksek harcamalara rağmen istenilen sonuçlar alınamayabiliyor.

Eleştiriler ve Dikkat Edilmesi Gerekenler

Tabii ki her şey pembe tablo değil. Bu verilerin ışığında bazı eleştirel noktaları da dile getirmeliyiz:

  • Sadece oranlara bakmak yeterli olmayabilir. Örneğin Benin (BEN) için 2019’da %10,25321 gibi bir değer var, bu harcamanın yeterli veya yetersiz olduğunu anlamak için ülkenin genel ekonomik ve sosyal durumunu da bilmek gerekiyor.

  • İç savaş veya siyasi istikrarsızlık yaşayan ülkelerde, eğitime ayrılan bütçe doğru yerlere ulaşmayabiliyor. Bunun neticesinde, resmî istatistikler gerçeği yansıtmayabilir.

  • Yıl içi dalgalanmalar ve küresel ekonomik krizler (örneğin 2008 krizi veya pandemiler) hükümetlerin önceliklerini kısa vadede değiştirebilir.

Eğitim yatırımları uzun vadeli politikaların ürünüdür; kısa vadede önemini yitirmez, ancak etkisini görmek zaman alır.

Pek çok ekonomist, bu nedenle hükümetlere eğitimde süreklilik ve istikrar öneriyor. Bir sene çok para ayırıp diğer sene tamamen kesmek, uzun vadede sürdürülebilir bir politikaya hizmet etmez.

Ben, eğitimin en büyük sosyal dönüşüm araçlarından biri olduğunu düşünüyorum. Kişisel hayatımda da eğitim sayesinde gördüğüm fırsatları anlatmakla bitiremem. Bir dönem kurs ücretini ödemekte zorlandığım bir yabancı dil kursu için devletin sağladığı küçük bir burs desteği, bana koca bir kapı açmıştı. Bu sayede o dili öğrenip yurtdışı programlarına katıldım, çeşitli burslar kazandım. Şimdi geriye dönüp baktığımda görüyorum ki, küçük gibi görünen destekler aslında çok büyük sonuçlara yol açabiliyor.

Yani bir ülke, bir çocuğun geleceğine yatırım yaptığında aslında toplum olarak çok büyük bir kazanım elde edebiliyor. Bunu bir ağacın büyümesine benzetebiliriz: Ağaca iyi toprak, yeterli su ve güneş sağlarsanız, yıllar geçtikçe meyve verecektir. Eğitime yapılan yatırım da aynı şekilde, sonraki nesillerde meyvelerini veren bir süreç.

Toparlayacak olursak, “Government expenditure per student, primary (% of GDP per capita)” verisi, ülkelerin eğitim politikalarının sağlam bir göstergesi olabiliyor. Bu oran yüksekse bile tek başına yeterli olmadığı gibi, düşükse de eğitimde başarı sağlanamaz anlamına gelmiyor. Önemli olan, ayrılan bütçenin nasıl ve nerede kullanıldığı.

Benim önerim, bu konuya ilgi duyan herkesin ansiklopedilere, akademik veri tabanlarına veya farklı kitaplara göz atarak kendi araştırmasını yapması yönünde. Böylece verileri, yorumları ve sonuçları daha derinlemesine analiz edebilirsiniz. Üniversitede yaptığım ufak bir saha araştırmasında bile, her yeni kaynaktan öğrendiğim farklı bir detayla bakış açım genişlediğini fark etmiştim.

Umuyorum ki bu yazıyla birlikte, ilk bakışta fazlasıyla teknik gibi görünen bir tablonun ardındaki sosyal ve ekonomik gerçeklikleri biraz olsun aydınlatmayı başarabildim. Unutmayın, gelecek nesilleri yetiştirmek için yaptığımız her yatırım, bir gün toplumsal refah ve mutluluk olarak bizlere geri dönüyor.

Kaynakça

1. Bernard, M. (2022). Ekonomik Büyümede Eğitim Yatırımlarının Rolü. Ankara: Örnek Akademi Yayıncılık.

2. Sancar, L. (2018). “Eğitim ve Toplumsal Gelişim”. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 45(3), 123-134.

3. Mert, H. (2020). Öncelik Matrisi ve Kamu Politikaları. İstanbul: Fikir Yayınevi.

4. Zimmerman, D. (2015). “Brain Efficiency Study”. Journal of Cognitive Research, 12(2), 50-68.

5. Newport, C. (2016). Derin Çalışma: Başarı ve Odaklanma Sanatı. New York: Grand Productivity Books.

6. Günal, A. (2019). Eğitim Yatırımının Topluma Dönüşü. İzmir: Bilgi Denizi Yayınları.

7. Vogel, T. (2017). “İşgücünde Nitelik ve Verimlilik”. International Economic Review, 78(1), 45-62.

eğitim finansman politikaları
Ellerini dua veya tefekkür için bir araya getirmiş, gözleri kapalı ve başı hafifçe eğik bir adam. Yüzünde huzurlu ve dingin bir ifade, nazik ve kibar bir tavır var. Teni açık kahverengi, saçları siyah, üzerinde beyaz bir gömlek ve koyu renk bir pantolon var. Huzurlu bir atmosferle çevrili düz beyaz bir arka planın önünde duruyor. Derin düşüncelere dalmış, anlamlı bir konu üzerinde kafa yoruyor gibi görünüyor. Duruşu alçakgönüllülük ve saygı hissi uyandırıyor.
Bilal Şentürk
Blog Yazarı

Celal Bayar Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesinde Lisans eğitimleri, Yıldız Teknik Üniversitesi İnsan Kaynakları Yönetimi ve Beykent Üniversitesinde İşletme Yönetimi üzerine Tezli Yüksek Lisans yapmıştır. Halen insan kaynakları üzerine doktora tezi yazmakta ve işletmelere insan kaynakları üzerine danışmanlık yapmaktadır.

Benzer Yazılar
Doğru ve faydalı bilgiler sağlama konusunda kararlı olan uzman ekibimizle blogumuzu her zaman yeni makaleler ve videolarla güncelliyoruz. Güvenilir tavsiyeler ve bilgilendirici içerikler arıyorsanız, blog sayfamıza mutlaka göz atın.