Nedir?

Doğudan Yükselen Özgün Anlatı: İran Sineması

Dr. Özgür Yılmazkol
Güncellendi:
10 dk okuma
Bu görüntü, başında eşarp olan bir kadın ve sakallı bir adama aittir. Kadının uzun kızıl saçları vardır ve eşarbı siyahtır. Adamın ise dolgun, kalın bir sakalı var. İkisi de uzaktaki bir şeye bakmaktadır. Kadının başı hafifçe eğik ve gözleri odaklanmış. Adamın yüzünde ciddi bir ifade var. Sağ alt köşede siyah bir kumaşın yakın çekimi var. Ortada, dudakları hafifçe ayrılmış bir kişinin ağzının yakın çekimi var. Resmin renkleri çoğunlukla koyu ve sessiz, kasvetli bir his veriyor. Eşarplı kadın ve sakallı adam resmin odak noktalarıdır.
ÖzelliğiAçıklamasıÖnemli İsimler
Özgünlükİran Sineması, özgün sinema dili ve farklı, deneysel anlatı yapısı kullanımı ile öne çıkmaktadır.Daryuş Mehrcui, Abbas Kiarostami, Muhsin Makhmalbaf
Kültürel ZenginlikGeçmişten bugüne birçok farklı medeniyetin etkisi altında kalarak çok renkli bir kültür mirası oluşturmuştur. Bu zenginlik, filmlere derin bir kültürel arka plan sağlar.-
Baskıcı Zihniyet ve SansürAğır İslami yapının etkisindeki baskıcı zihniyet ve devlet eliyle sürdürülen sansür mekanizması, İran Sinemasını farklı arayışlara yönlendirmiştir.-
Çocuk Merkezli AnlatılarDini ve toplumsal baskılara direnç olarak çocukların masum, saf ve temiz dünyaları üzerinden hikayeler anlatılır.-
Dolaylı Anlatım Yollarıİranlı sanatçılar, mitler, simgeler, imgeler ve dolaylı anlatım yollarını kullanarak sansür mekanizmasını aşmaktadır. Bu, sanatın önünde baskıların sınır olmayacağının bir işaretidir.-
Gerçekçilikİran sineması, hikayelerini gerçekçi bir dil ve sade bir görsellikle anlatma eğilimindedir.Daryuş Mehrcui
Uluslararası Başarıİran Sineması, hem içerik hem de estetik yönleri ile uluslararası alanda büyük başarılar elde etmiştir.Daryuş Mehrcui, Abbas Kiarostami
Politik TavırBazı İranlı sanatçılar, politik tavrını açıkça ortaya koymuştur. Bu durum, sanat ve politika arasında bir diyalog oluşturmaktadır.Muhsin Makhmalbaf
Edebiyat İlhamıİran sineması, hikayelerini oluştururken edebiyattan büyük ölçüde ilham almaktadır. Bu durum, filmlerin derinliğini ve anlamını artırmaktadır.Muhsin Makhmalbaf
9 satır ve 3 sütunlu tablo
Tüm sütunları görmek için yatay kaydırın →

Sinema, anlattığı hikayeler ile dünyanın tüm coğrafyalarına ulaşmayı başaran etkili ve güçlü bir sanat dalı. Biçim ve içeriğindeki unsurların yeni teknolojilerle hızlı uyumu, sinema sektörünü her daim yenilenen ve gelişen bir yapıda konumlandırır. Anaakım sinema olarak adlandırılan Hollywood, sinema sektörünün ilk adresi ve merkezi durumundadır. Özellikle nicelik açısından yoğun üretim yapması ve pre-prodüksiyon, prodüksiyon ve post-prodüksiyon aşamalarının hiçbirinin atlanmadan bir süreç içerisinde takip edilmesi ve pek tabii dağıtım kanallarının hızlı çalışması ve etkili PR çalışmalarının yapılmasından dolayı, anaakım sineması diğer ülke/bölge/kıta sinemalarına da film üretiminin her aşamasında öncülük eder pozisyondadır.

Elbette sektörel olarak güçlü olmasından dolayı sinema alanında söz sahibi olan Hollywood; son zamanlarda özellikle anlatı/konu/içerik başlıklarında kendini tekrar eden ve özgün yapımlar ortaya koyamayan bir yapıya bürünmüştür. Böylesi tıkanmışlık durumlarında Hollywood, kimi zaman remake denilen ilk çevrimi beğenilmiş ve sinema izleyicisinde farkındalık yaratmış filmlerin yeniden çevrimi ile varlığını sürdürür ya da kimi zamansa anaakım sineması dışındaki ülke sinemalarının başarılı yönetmenlerine, kendi imkanlarını sunarak, ülkesine davet edip film yapması için gerekli ortamı oluşturur. Tüm bu alternatiflerin gerçekleşebilmesi için sinema alanında sektör olabilmek ve maliyetleri yüksek olan yapımlara destek olabilmek için ekonomik olarak da güçlü olmak gerekmektedir. Açmazlarına bu şekilde yol bulmaya çalışan Hollywood, öteden beri beslendiği edebiyattan da destek almaya devam etmektedir. 

Hollywood’un hikâye anlatma tekniği ve anlatı içinde kullandığı klişelere ve ezberlere karşı çıkarak daha bağımsız ve özgür bir anlatı dilini tercih eden yapımlar da, günümüzün gelişen ve genişleyen yayın platformları nedeniyle daha görünür olmaya başlamış ve anaakım sinemanın dominant yapılanmasının gölgesinde kalan yapımlar, daha çok beğenilir, takip edilir ve merakla beklenir olmuşlardır. Sinema sektöründeki bu alternatif yönelimlerin başında hiç kuşkusuz; özgün sinema dili ve farklı ve kimi zaman deneysel anlatı yapısı kullanımı ile öne çıkan İran Sinemasıdır.



İran Sineması

Ortadoğu coğrafyasının köklü ve kadim bir kültüre sahip ülkesi İran, geçmişten bugüne farklı medeniyetlerin, imparatorlukların ve ülkelerin egemenliğinde olduğu için, renkli bir kültürel dokuya sahip önemli bir yapıdır. Topraklarından gelip geçen her toplumun farklı bir renk ve iz bıraktığı İran; bu çok renklilik yanında ağır İslami yapının yaşamın her katmanına sızdığı baskıcı bir zihniyet ile yoğrulmuştur. Bir yanda birçok sanatın varlığı ve gelişmesi için var olan kültürel zenginlik, diğer yanda ise dini baskılar İran’daki sanatı farklı bir kulvara itmiştir. Yaşamın her alanında etkili olan bu baskıcı zihniyeti ve özellikle devlet eliyle sürdürülen sansür mekanizmasını aşmak isteyen sanatçılar; sanatın hangi dalı olursa olsun, mitler, simgeler, imgeler ve dolaylı anlatım yollarını kullanarak sanatlarını inşa etme yoluna gitmişlerdir. Söz konusu bu çıkış yolu, sanatın önünde baskıların sınır olamayacağı ve sanatçının sanatını herşeye rağmen yapma aşkının mutlaka bir çıkar yol bulacağının göstergesi olarak okunabilir. 

İran Sinemasının ilk yıllarından bugüne hız kesmeyen sansür mekanizması ve baskıcı zihniyet, film üreten kişileri de (senarist-yönetmen-yapımcı) farklı arayışlara itmiştir. Sözgelimi, kadınların dini perspektiften çok görünür olmadıkları toplumsal yapıda, filmlerde de çok yoğun kadın teması ya da görseli kullanılmaz. Yine kadın-erkek arasındaki ilişkileri vermek sakıncalı görüldüğü için, filmlerin çoğunlukla anlatısının merkezinde çocuklar yer alır. Yönetmenler ve senaristler, çocukların masum, saf ve temiz dünyaları üzerinden hem de meşru bir zeminde küçük hikayeler anlatarak aslında gösterilemeyeni ya da asıl gösterilmek isteneni dolaylı yönden göstermenin yolunu bulurlar. 



İranlı Yönetmenler

1939 Tahran doğumlu Daryuş Mehrcui, İran’ın uluslararası alandaki ilk başarısı olarak görülen ‘İnek’ filmini 1969 yılında çekmiştir. Mehrcui, fakir bir köylünün çok sevdiği ineği ile olan ilişkisini son derece gerçekçi bir dil ve sade bir görsellikle anlatmıştır. Film, devletten maddi destek almasına rağmen yine de bitiminde sansüre takılmıştır. 

1940 Tahran doğumlu bir başka yönetmen Abbas Kiarostami, İran Sinemasının dünya çapında en çok bilinen isimlerinden biridir. Yönetmenliğe başladığı kısa filmlerin ardından uzun metrajlı filmler çeken Kiarostami, 1997 yılında intihar etmeyi düşünen bir kişinin etrafında şekillendirdiği anlatısı içine ahlak, vicdan, merhamet ve yaşam ile ilgili sorunsalları başarı ile kattığı ‘Kirazın Tadı’ adlı filmi ile Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülünün sahibi olmuştur. 

1957 İran doğumlu Muhsin Makhmalbaf, İran’da yaşanan devrimin destekleyicisi olarak politik tavrını ortaya koymuştur. Politik tavrından dolayı girdiği hapishanede özellikle edebiyat ile ilgilenerek, özgür olacağı zamanlara dair önemli okumalar yapmıştır. 2001 yılında Afganistan’da çektiği ‘Kandahar’ filmi, en önemli filmidir. 

1959 doğumlu Macid Macidi, almış olduğu sanatsal eğitim nedeniyle mektepli sayılan yönetmenlerdendir. Filmlerinde ana karakter olarak kullandığı çocuklar nedeniyle masalsı bir atmosfer yaratan Macidi, İran sinemasının son dönemdeki en öne çıkan yönetmenlerinden biridir. 1997 yapımı ‘Cennetin Çocukları’, 1999 yapımı ‘Cennetin Rengi’ ve 2001 yapımı ‘Baran’ filmleri çocukların en masum ve temiz bir şekilde tam da çocuk olma hallerine yaraşır bir gerçeklikte yansıtıldığı çok başarılı filmlerdir. 

1960 doğumlu Cafer Panahi, Kiorastami’nin asistanlığı ardından yönetmenliğe geçmiştir. Arka arkaya çektiği ‘Beyaz Balon’, ‘Ayna’ ve ‘Daire’ filmleri ile dünyanın dikkatini yeniden İran’a çekmeyi başarmıştır. 

1969 doğumlu Bahman Ghobadi, özellikle ezilen kesimlerin yaşama tutunma çabalarını etkili bir dille anlatan önemli bir yönetmendir. Özellikle 2000 yapımı ‘Sarhoş Atlar Zamanı’ ve 2004 yapımı ‘Kaplumbağalar da Uçar’ filmleri en dikkat çeken yapımlarıdır. 

1972 doğumlu Asghar Ferhadi, İran’ın ilk Oscar ödülünü alan yönetmendir. Ferhadi, kendinden önceki usta yönetmenlerden feyz alarak başladığı sinema serüveninde çıtayı oldukça yükselten bir yönetmen olarak görülür. Özellikle aile ve ikili ilişkiler konularına çok katmanlı bir yapısallık içerisinde bakan Ferhadi; içinde yaşadığı ve bir üyesi olduğu kültürel yapının tüm unsurlarını anlatısı içine başarı ile katarak özgün bir dil ve anlatı metodu oluşturmuştur. 2009 yapımı ‘Elly Hakkında’, 2011 yapımı ‘Bir Ayrılık’, 2016 yapımı ‘Satıcı’ ve 2018 yapımı ‘Herkes Biliyor’ yönetmenin en önemli filmlerindendir.

Sonuç

Sansür, baskı ve dayatmaların şekil verdiği İran Sineması, özellikle batıda sinema eğitimi alarak ülkesine dönen özgür düşünen yönetmenlerin/senaristlerin mücadeleci tavırları ve yasaklara rağmen üretmeye devam etmeleri ile kendine yeni ve özgün bir yaşam alanı bulmuştur. Bu alan içerisinde her türlü insani hikâyenin anlatıldığı ama özellikle toplumsal yapının en altındaki kesime daha yoğun bakıldığı filmler üretilmiştir. Böylelikle hem toplumun farklı katmanları arasındaki uçuruma dikkat çekilmiş hem de varlıkları ile unutulmaya yüz tutmuş kesim, daha görünür kılınmıştır. Öteden beri küçük ve fakir insanların büyük dünyalarını, tüm insani duygular ile bezeli bir şekilde anlatan İran Sineması; sade, duru, yalın sinema dili ve süssüz biçimsel anlayışı ile tüm insanlığa yine ve yeniden anlatmaya devam edecek…

Dr. Özgür Yılmazkol

Sıkça Sorulan Sorular

İran Sinemasının Karakteristik Özellikleri Nelerdir?

İran Sinemasının diğer ülke sinemalarından ayrılan özellikleri: özellikle çocukların masum ve temiz dünyasından anlatılan hikayeler özelinde genel olarak insanlığa bir mesaj vermek. Yasaklara ve sansüre karşı daha metaforik, simgesel bir dil kullanarak dolaylı da olsa mesajı vermek. Müzik, efekt gibi anlatının yan unsurlarına çok yer vermemek sayılabilir.

İran Sinemasının diğer ülke sinemalarından ayrılan özellikleri: özellikle çocukların masum ve temiz dünyasından anlatılan hikayeler özelinde genel olarak insanlığa bir mesaj vermek. Yasaklara ve sansüre karşı daha metaforik, simgesel bir dil kullanarak dolaylı da olsa mesajı vermek. Müzik, efekt gibi anlatının yan unsurlarına çok yer vermemek sayılabilir.

İran Sinemasının En Önemli Yönetmenleri Kimlerdir?

Abbas Kiarostami, Cafer Panahi, Asghar Ferhadi, Macid Macidi ve Muhsin Makhmalbaf İran Sinemasının en önemli yönetmenleri sayılabilir.

Abbas Kiarostami, Cafer Panahi, Asghar Ferhadi, Macid Macidi ve Muhsin Makhmalbaf İran Sinemasının en önemli yönetmenleri sayılabilir.

İran Sinemasının Özgün ve Ayrıksı Bir Dil ve Anlatım Tekniğini Geliştirmesinde En Çok Etkili Olan Unsur Nedir?

Bu özgün sinema dilinin oluşmasında elbette ki birbirinden farklı birçok unsurun etkisi bulunmaktadır. Ancak en çok öne çıkan sansür mekanizması ve baskıcı zihniyet ile yasakçı bakış açısı, İranlı sinemacıları farklı bir dil arayışına itmiştir.

Bu özgün sinema dilinin oluşmasında elbette ki birbirinden farklı birçok unsurun etkisi bulunmaktadır. Ancak en çok öne çıkan sansür mekanizması ve baskıcı zihniyet ile yasakçı bakış açısı, İranlı sinemacıları farklı bir dil arayışına itmiştir.

İran Sinemasının Deneysel Anlatı Yapısının Nasıl Bir Etkisi Olmuştur?

İran Sinemasının deneysel anlatı yapısı, toplumun çok taraflı ve karmaşık meseleleri aydınlatmak ve onlara farklı bir bakış açısı getirmek için kullanılan özgün bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım, İran Sinemasının kurucuları tarafından geliştirilmiştir. İran Sinemasının deneysel anlatı yapısı, izleyiciye arka fonu ve konunun önüne geçmeyi amaçlayan derin bir anlatım sağlayarak, özgün bir düşünme tarzına sahip olmayı kolaylaştırmıştır. Bu anlatım tarzı, izleyicilerin toplumsal ve politik konulara daha derin bir bakış açısı kazanmalarına ve daha özgür düşünmeyi öğrenmelerine yardımcı olmuştur. İran Sinemasının deneysel anlatı yapısının etkisi, çoğu zaman toplumun farklı kesimlerinin fikirlerini ve değerlerini ispat etme yolunda önemli bir işlev görmüştür.

İran Sinemasının deneysel anlatı yapısı, toplumun çok taraflı ve karmaşık meseleleri aydınlatmak ve onlara farklı bir bakış açısı getirmek için kullanılan özgün bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım, İran Sinemasının kurucuları tarafından geliştirilmiştir. İran Sinemasının deneysel anlatı yapısı, izleyiciye arka fonu ve konunun önüne geçmeyi amaçlayan derin bir anlatım sağlayarak, özgün bir düşünme tarzına sahip olmayı kolaylaştırmıştır. Bu anlatım tarzı, izleyicilerin toplumsal ve politik konulara daha derin bir bakış açısı kazanmalarına ve daha özgür düşünmeyi öğrenmelerine yardımcı olmuştur. İran Sinemasının deneysel anlatı yapısının etkisi, çoğu zaman toplumun farklı kesimlerinin fikirlerini ve değerlerini ispat etme yolunda önemli bir işlev görmüştür.

İran Sinemasının Yönetmenleri Nasıl Bir Anlatım Tekniği Kullanmışlardır?

İran Sinemasının yönetmenleri, özellikle geleneksel İran hikayeleri, sürrealist bir anlatım tekniği kullanarak güçlü ve etkileyici filmler yaratmışlardır. Bu teknik, rüya dünyasına benzer bir üslup kullanmak ve filmleri çoğu kez öznel bir perspektiften anlatmak için kullanılmaktadır. Bu anlatım tekniği, filmlerin ritimini ve duygularını vurgulayarak, izleyicileri daha derin bir seviyeye çekmek için kullanılmaktadır.

İran Sinemasının yönetmenleri, özellikle geleneksel İran hikayeleri, sür   bir anlatım tekniği kullanarak güçlü ve etkileyici filmler yaratmışlardır. Bu teknik, rüya dünyasına benzer bir üslup kullanmak ve filmleri çoğu kez öznel bir perspektiften anlatmak için kullanılmaktadır. Bu anlatım tekniği, filmlerin ritimini ve duygularını vurgulayarak, izleyicileri daha derin bir seviyeye çekmek için kullanılmaktadır.

İran Sinemasının Özgün Anlatım Tekniğinin Farklı Ülkelerdeki Etkileri Nelerdir?

İran Sinemasının özgün anlatım tekniği, dünya çapında özgün ve etkileyici filmler yaratmak için kullanılan bir türüdür. İran sineması, bu anlatım tekniğiyle dünya çapında özgün ve etkileyici filmler üretmiştir. Bu anlatım tekniği, daha önceki yönetmenler tarafından kullanılan tekniklerden farklı olarak, bir olayın gerçek yaşam örnekleriyle anlatılmasını sağlamaktadır. Bu anlatım tekniği, farklı ülkelerdeki sinema sektörüne de etkileri olmuştur. Bu etkiler arasında, İran Sinemasının kullandığı özgün anlatım tekniğiyle yönetmenlerin diğer ülkelerdeki filmleri çekmesine olanak tanınması, İran Sinemasının kullandığı özgün anlatım tekniğinin diğer ülkelerde kullanılan anlatım teknikleri üzerinde benimsenmesi ve İran Sineması tarafından oluşturulan filmlerin diğer ülkelerin sinema sektörüne etkisi sayılabilir.

İran Sinemasının özgün anlatım tekniği, dünya çapında özgün ve etkileyici filmler yaratmak için kullanılan bir türüdür. İran sineması, bu anlatım tekniğiyle dünya çapında özgün ve etkileyici filmler üretmiştir. Bu anlatım tekniği, daha önceki yönetmenler tarafından kullanılan tekniklerden farklı olarak, bir olayın gerçek yaşam örnekleriyle anlatılmasını sağlamaktadır. Bu anlatım tekniği, farklı ülkelerdeki sinema sektörüne de etkileri olmuştur. Bu etkiler arasında, İran Sinemasının kullandığı özgün anlatım tekniğiyle yönetmenlerin diğer ülkelerdeki filmleri çekmesine olanak tanınması, İran Sinemasının kullandığı özgün anlatım tekniğinin diğer ülkelerde kullanılan anlatım teknikleri üzerinde benimsenmesi ve İran Sineması tarafından oluşturulan filmlerin diğer ülkelerin sinema sektörüne etkisi sayılabilir.

İran Sinemasının Yönetmenlerinin Hangi Türde Filmler Yaptıklarının En Belirgin Özelliği Nelerdir?

En belirgin özellikleri, siyasal, sosyal ve kültürel gerçekleri öne çıkaran, kültürler arası iletişimi, kadın haklarının savunulması ve İran'ın tarihsel ve kültürel kimliğinin geliştirilmesi temalarını işleyen dram ve sosyal drama filmleridir. Bu tür filmler, İran'da gerçek yaşamlarını konu alan filmlerdir ve İran sinemasının idealist bir bakış açısıyla tasvir edilen toplumsal gerçeklikleriyle öne çıkmaktadır.

En belirgin özellikleri, siyasal, sosyal ve kültürel gerçekleri öne çıkaran, kültürler arası iletişimi, kadın haklarının savunulması ve İranın tarihsel ve kültürel kimliğinin geliştirilmesi temalarını işleyen dram ve sosyal    filmleridir. Bu tür filmler, İranda gerçek yaşamlarını konu alan filmlerdir ve İran sinemasının    bir bakış açısıyla tasvir edilen toplumsal gerçeklikleriyle öne çıkmaktadır.

İran Sinemasının En Önemli Özelliklerinden Biri Olan Deneysel Anlatı Yapısının Hangi Etkenlerden Kaynaklandığını Söyleyebiliriz?

İran Sinemasının deneysel anlatı yapısı, İran’ın kültürel ve siyasi tarihinden, geleneksel İran sanatının etkisinden, İran sinemasının özgün tarzının oluşturulmasından, ulusal kimliğin arayışından ve sosyal meselelerin dile getirilmesinden kaynaklanmaktadır.

İran Sinemasının deneysel anlatı yapısı, İran’ın kültürel ve siyasi tarihinden, geleneksel İran sanatının etkisinden, İran sinemasının özgün tarzının oluşturulmasından, ulusal kimliğin arayışından ve sosyal meselelerin dile getirilmesinden kaynaklanmaktadır.

İran Sinemasının Özgün Anlatım Tekniği Ülke Dışında Hangi Ülkelerde Etkili Olmuştur?

İran Sinemasının özgün anlatım tekniği, İran dışında özellikle Fransa, İtalya, İngiltere, İsveç, İspanya, almanya, Suudi Arabistan ve japonya gibi ülkelerde etkili olmuştur. Bu ülkelerin sinema sanatçıları ve teorisyenleri, İran Sinemasının özgün anlatım tekniğini ve öykü anlatımını keşfetmeye başladılar.

İran Sinemasının özgün anlatım tekniği, İran dışında özellikle Fransa, İtalya, İngiltere, İsveç, İspanya,   , Suudi Arabistan ve    gibi ülkelerde etkili olmuştur. Bu ülkelerin sinema sanatçıları ve teorisyenleri, İran Sinemasının özgün anlatım tekniğini ve öykü anlatımını keşfetmeye başladılar.