Mutfak, farklı kültürlerin bir araya geldiği, adeta bir lezzet laboratuvarıdır. Bu lezzetler denizinden Kore mutfağı da özgün tatları, renkli sunumlarıyla dünya çapında popülerliğini günden güne artırmaktadır. Peki ya bu eşsiz yemeklerin hazırlık aşamalarında kullanılan terimler? İşte Korece yemek pişirme terimlerine bir yolculuk ve mutfağınızda Kore rüzgarları estirecek bilgiler!
Korece Mutfakta Temel Terimler
Mutfakta ilk adımımızı, mutfak araç-gereçlerinin isimleriyle ve temel pişirme yöntemleriyle öğrenerek atalım. Özellikle Kore yemek programlarına ya da yemek tariflerine bakıyorsak bilmeniz gereken terimler:
- Bap 밥): Pirinç ya da genel olarak yemek anlamlarına gelmektedir.
- Jjigae 찌개): Kore tarzı güveç ya da yahni.
- Banchan 반찬): Ana yemekle birlikte servis edilen çeşitli yan yemekler.
- Gochujang 고추장): Acı kırmızı biber pastası, Kore yemeklerinde sıkça kullanılır.
- Kimchi 김치): Fermente sebze yemeği, özellikle lahana ve Kore turpu ile yapılır.
Pişirme Metotları ve Kullanılan İfadeler
Kore mutfağında pişirme teknikleri, yemeklerin kendine has tatlarının ortaya çıkmasında büyük rol oynar. İşte bazı temel pişirme metotları ve Korece karşılıkları:
- Jjim 찜): Yemeğin buharda pişirilme yöntemidir. Jjim yemekler, genellikle nazik ve hafif tatlarıyla bilinir.
- Bokkeum 볶음): Malzemelerin yağda kızartılması ya da sote edilmesi işlemine verilen addır. Hızlı ve yüksek ateşte yapılır.
- Gui 구이): Izgara yapılan yemekler için kullanılır, genellikle et ve balık gui olarak pişirilir.
Yemek Tarifleri ve Kullanılan Korece İfadeler
Kore yemek tariflerini takip ederken veya kendiniz bir tarif denemek istediğinizde işinize yarayacak bazı özel ifadeler vardır:
- Masissge Deuseyo 맛있게 드세요): Afiyet olsun anlamına gelir. Yemeğinizi sunmadan önce kullanabileceğiniz bir ifadedir.
- Jeongmal Masissseumnida 정말 맛있습니다): Gerçekten çok lezzetli. Pişirdiğiniz yemeğinizi beğendiğinizde kullanabilirsiniz.
Kutlular ve Soslar
Herhangi bir Kore yemeğini hazırlarken, kutular 국물) ve soslar da çok önemli bir yere sahiptir. Çeşni ve aroma açısından yemeğe derinlik kazandırırlar:
- Ganjang 간장): Kore usulü soya sosu.
- Gochu-garu 고추가루): Kore tarzı kırmızı biber tozu.
- Sesame oil 참기름): Susam yağı, yemeklere kavrulmuş bir tat ve hoş bir koku katmak için kullanılır.
Kore mutfağı, kendine has terminolojisi ve pişirme teknikleri ile keşfedilmesi gereken bir hazine niteliğindedir. Bu terimlerle tanıştıkça, mutfakta Kore dalgaları estirebilir, kendinizi Seul'un kalabalık sokaklarında bir sokak yemeği festivallerinde hissedebilirsiniz. Dilerseniz bu bilgiler ışığında kendinize bir Kore yemek akşamı düzenleyebilir ve misafirlerinize eşsiz tatlar sunabilirsiniz.
Unutmayın, mutfak bir dilden çok daha fazlasını gerektirir, o aynı zamanda kültürler arası bir köprü ve keşfetme serüvenidir. Şimdi elinize bir kaşık alın ve bu zengin mutfak kültürünün tadını çıkarın!
요리하다
Yemek yapmak
Örnek Diyalog: 저녁 준비할 때 내가 요리하다가 손을 다쳐서 지금 밴드를 붙이고 있어요.
Türkçe: Akşam yemeğini hazırlarken yemek yaparken elimi kestim ve şu an bir bandaj takıyorum.
볶다
Kavurmak
Örnek Diyalog: 제가 오늘 저녁에는 새우를 마늘과 함께 볶다가 제일 좋아하는 걸 알고 있어요?
Türkçe: Bugün akşam üzeri karidesleri sarımsakla kızartmayı ne kadar çok sevdiğimi biliyor musun?
삶다
Kaynatmak
Örnek Diyalog: 우리 할머니는 설날에는 떡국을 더 맛있게 하시려고 고기를 오래 삶아서 육수를 내셨어.
Türkçe: Bizim büyükannem Seollal Kore Yeni Yılı) için daha lezzetli tteokguk pirinç kek çorbası) yapabilmek için eti uzun süre kaynatarak et suyu çıkarmış.
썰다
Doğramak, kesmek
Örnek Diyalog: 김치를 썰다가 손을 베었어요.
Türkçe: Kimchi doğrarken elimi kestim.
찌다
Haşlamak
Örnek Diyalog: 이 스튜가 정말 찌다 보니까 맛이 더욱 깊어진 것 같아.
Türkçe: Bu yemeği uzun süre pişirdiğim için tadı daha da derinleşmiş gibi.
굽다
Pişirmek
Örnek Diyalog: 제가 오늘 저녁에 고기를 굽다가 실수로 손을 데었어요.
Türkçe: Bugün akşam et pişirirken yanlışlıkla elimi yaktım.
끓이다
Kaynatmak
Örnek Diyalog: 김치찌개가 더 맛있게 끓이려면 오래 푹 끓여야 해.
Türkçe: Kimçi çigesi daha lezzetli pişmesi için uzun süre iyice kaynatılmalı.
재우다
Uyutmak
Örnek Diyalog: 우리 아기를 재우다가 제가 함께 잠이 들어버렸어요.
Türkçe: Bebeğimizi uyutmaya çalışırken, ben de yanında uyuyakalmışım.
간하다
Bu kelime Korece bir verb olup aracılık etmek veya kolaylaştırmak anlamlarına gelir.
Örnek Diyalog: 선생님이 학생의 진심 어린 사과에 간하다는 표정으로 고개를 끄덕였다.
Türkçe: Öğretmen, öğrencinin içten özrüne anlayışla karşılık verir gibi başını salladı.
버무리다
Karıştırmak
Örnek Diyalog: 그는 김치를 손으로 살살 버무리다가 갑자기 웃음을 터뜨렸어요.
Türkçe: O, kimchi'yi elleriyle nazikçe karıştırırken birdenbire kahkaha attı.
다지다
Çimentolamak
Örnek Diyalog: 그는 단호한 목소리로 다짐하듯 말했다, 이번 기회에 습관을 바꾸고 말겠어.
Türkçe: O, kararlı bir ses tonuyla söz verir gibi konuştu, Bu fırsatta alışkanlıklarımı değiştireceğim.
튀기다
Kızartmak
Örnek Diyalog: 우리 오늘 저녁에 치킨을 튀기다가 주방에 연기가 가득 찼어.
Türkçe: Bugün akşam tavuk kızartırken mutfak dumanla doldu.
데치다
Pişirmek
Örnek Diyalog: 제가 라면을 데치다가 손을 데쳤어요.
Türkçe: Ramen hazırlarken elimi yaktım.
저미다
Açıkmışım.
Örnek Diyalog: 아, 길을 걷다 발에 난 조각이 정말 저미다.
Türkçe: Ah, yolda yürürken ayağıma batan cam kırığı gerçekten çok acıyor.
절이다
Bu bir tapınak.
Örnek Diyalog: 우리는 고풍스러운 절이다 벽에 걸린 그림을 바라보며 예술의 아름다움에 대해 깊이 이야기했다.
Türkçe: Biz, eski bir tapınağın duvarına asılı resimlere bakarak sanatın güzelliği üzerine derinlemesine sohbet ettik.
어슷썰다
Buzları kırmak
Örnek Diyalog: 어제 마트에서 사온 파를 어슷썰다가 손을 살짝 베였어요.
Türkçe: Dün marketten aldığım soğanı doğrarken elimi hafifçe kestim.
말리다
Kurutmak
Örnek Diyalog: 동생이 빗속에 나가려 할 때 엄마가 말리다.
Türkçe: Annesi, küçük kardeşim dışarıya yağmur altına çıkmak üzereyken onu engelledi.
섞다
Karıştırmak
Örnek Diyalog: 요리를 하면서 그녀는 소금과 후추를 고기에 잘 섞어 주었다.
Türkçe: Yemek yaparken o, ete tuzu ve biberi iyice karıştırdı.
발효시키다
Fermente etmek
Örnek Diyalog: 우리가 청국장을 만들기 위해서는 콩을 먼저 발효시켜야 해.
Türkçe: Çeongukjang yapmak için öncelikle fasulyeleri fermentasyona uğratmamız gerekiyor.
강판에 갈다
Rende üzerinde rendelemek.
Örnek Diyalog: 제 친구는 치즈를 강판에 갈다가 손을 베어버렸어요.
Türkçe: Arkadaşım, peyniri rendeleyeceği zaman elini kesti.
찧다
Ezmek
Örnek Diyalog: 김치를 만들기 전에 먼저 배추를 찧어야 해요.
Türkçe: Kimchi yapmadan önce önce lahanayı ezmeniz gerekiyor.
손질하다
Bakım yapmak, düzenlemek
Örnek Diyalog: 차를 팔기 전에 엔진을 손질하는 게 좋을 거예요.
Türkçe: Arabayı satmadan önce motorunu bakımdan geçirmeniz iyi olur.
재웠던 것을 헹구다
Yıkadığımız şeyi durulamak.
Örnek Diyalog: 아이를 재웠던 것을 잊고, 빨래를 헹구다가 아이의 울음소리에 놀라 방으로 달려갔어요.
Türkçe: Çocuğu uyuttuğumu unutmuşum, çamaşırları çalkalarken çocuğun ağlama sesine şaşırdım ve odasına koştum.
멥쌀가루
Pirinç unu
Örnek Diyalog: 우리 떡볶이 소스에 좀 더 진한 맛을 내고 싶으면 멥쌀가루를 조금 추가해 봐.
Türkçe: Eğer tteokbokki sosumuzun daha yoğun bir tadı olsun istiyorsak, biraz beyaz pirinç unu ekleyebiliriz.
찹쌀가루
Yapışkan pirinç unu
Örnek Diyalog: 요리할 때 찹쌀가루를 너무 많이 넣으면 반죽이 너무 끈적거리게 돼요.
Türkçe: Yemek yaparken glutinöz pirinç ununu fazla koyarsanız hamur çok yapışkan hale gelir.
식초
Sirke
Örnek Diyalog: 주방에서 식초 좀 건네 줄래? 요리할 때 필요해.
Türkçe: Mutfaktan biraz sirke uzatır mısın? Yemek yaparken ihtiyacım var.
밀가루
Un
Örnek Diyalog: 밀가루를 너무 많이 먹으면 소화에 안 좋을 수도 있어요.
Türkçe: Unlu mamulleri fazla tüketmek sindirime zarar verebilir.
식용유
Yemeklik yağ
Örnek Diyalog: 주방장이 말했습니다, 식용유를 적당량 넣으면 이 요리가 더 맛있어질 거예요.
Türkçe: Şef dedi ki, doğru miktarda bitkisel yağ eklerseniz bu yemeğin lezzeti artacak.
간장
Soya sosu
Örnek Diyalog: 우리 집에 간장이 다 떨어졌어, 슈퍼에 가서 좀 사와 줄래?
Türkçe: Evimizdeki soya sosu bitti, süpermarkete gidip biraz alabilir misin?
고춧가루
kırmızı biber tozu
Örnek Diyalog: 서영이는 백화점 식품관에서 평소보다 매운 맛의 김치를 만들고 싶어서 좀 더 매운 고춧가루를 찾고 있었다.
Türkçe: Seo-young, alışılagelenden daha acı bir kimchi yapmak istediği için, alışveriş merkezinin gıda bölümünde daha acı kırmızı biber tozu arıyordu.
다대기
dadegi
Örnek Diyalog: 우리 오늘 해물 파전에 넣을 다대기를 좀 더 매콤하게 만들어볼까?
Türkçe: Bugün deniz ürünleri pajeon'una koyacağımız sosu biraz daha acılı yapmayı denesek mi?
물엿
Mısır şurubu
Örnek Diyalog: 우리 떡볶이에 단맛을 위해 조금 물엿을 넣어 볼까요?
Türkçe: Tteokbokki'ye tatlılık katmak için biraz mısır şurubu ekleyelim mi ne dersin?
식빵가루
Galette의 bir diğer adı olan 식빵가루 şikppang-garu) Türkçede galeta unu olarak bilinir.
Örnek Diyalog: 우리 집에 식빵가루가 한가득 있어서 이번 주말에 호두파이를 만들어 볼 생각이야.
Türkçe: Evimizde çok fazla ekmek kırıntısı var, bu yüzden bu hafta sonu cevizli turta yapmayı düşünüyorum.
쌀뜨물
Pirinç suyu
Örnek Diyalog: 네 얼굴에 생기가 없어 보여, 쌀뜨물로 세안해 보는 건 어때?
Türkçe: Yüzünde canlılık yok gibi görünüyor, pirinç suyuyla yüzünü yıkamayı denemeye ne dersin?
팽이버섯
Mantar.
Örnek Diyalog: 이 요리에 팽이버섯을 넣으면 구수한 맛이 좋아질 거예요.
Türkçe: Bu yemeğe şitake mantarı eklerseniz hoş bir tat kazanacak.
베이킹파우더
Kabartma tozu
Örnek Diyalog: 우리 쿠키 레시피에 베이킹파우더 얼마나 넣어야 돼?
Türkçe: Kurabiye tarifimize ne kadar kabartma tozu koymamız gerekiyor?
볶음밥
Fried rice
Örnek Diyalog: 우리 점심에 볶음밥 어때?
Türkçe: Öğle yemeğinde kızarmış pilav nasıl olur?
비빔밥
Bibimbap
Örnek Diyalog: I'm craving some delicious 비빔밥 with extra gochujang for lunch today.
Türkçe: Bugün öğle yemeği için ekstra gochujang ile lezzetli bir bibimbap yemek istiyorum.
떡볶이
Tteokbokki
Örnek Diyalog: 그녀는 나에게 웃으며 말했다, 너 떡볶이 좋아하니까 오늘 저녁에 만들어 줄게.
Türkçe: O bana gülümseyerek dedi ki, sen tteokbokkiyi seviyorsun, o yüzden bu akşam senin için yapacağım.
김치찌개
Kimçi çiğesi
Örnek Diyalog: 오늘 점심에 매운 김치찌개 먹고 싶어요.
Türkçe: Bugün öğle yemeğinde acılı kimçi çorbası yemek istiyorum.
순두부찌개
Sundubu jjigae Sundubu çorbası)
Örnek Diyalog: 우리 저녁에 순두부찌개 먹으러 갈래?
Türkçe: Akşam sundubu jjigae yemeye gidelim mi?
육개장
Yukgaejang
Örnek Diyalog: 오늘 점심에 뜨끈한 육개장 어때요? 매운 거 잘 드시면 입맛에 딱 맞을 거예요.
Türkçe: Bugün öğle yemeğinde sıcacık bir yukgaejang nasıl olur? Acılı yemekleri seviyorsanız tam damak zevkinize uygun olacak.
커리
Bu bir Korece kelime ve Türkçe'ye kari veya curry olarak çevrilebilir. Ancak, cümlenin bağlamı verilmediği için, kelimenin daha fazla çeviriye ihtiyacı olup olmadığını belirleyemem.
Örnek Diyalog: 오늘 저녁에는 인도식 치킨 커리를 만들어 볼까 해.
Türkçe: Bugün akşam için Hint usulü tavuk körüsü yapmayı düşünüyorum.
오므라이스
Omurice
Örnek Diyalog: 한국 친구가 맛있는 오므라이스를 만들어줬어, 정말 일본식 감칠맛이 나더라고.
Türkçe: Koreli arkadaşım lezzetli bir omurice yapmıştı, gerçekten Japon usulü bir lezzeti vardı.
잡채
Japchae
Örnek Diyalog: 우리 오늘 저녁에는 잡채를 만들어 먹는 게 어때?
Türkçe: Bu akşam jopchae yaparak yemek nasıl olur?
갈비탕
Galbitang
Örnek Diyalog: 오늘 점심에는 따뜻한 갈비탕 어때요?
Türkçe: Bugün öğle yemeğinde sıcak bir galbitang ne dersiniz?
족발
Jokbal
Örnek Diyalog: 오늘 저녁에 족발 먹으러 가는 거 어때요?
Türkçe: Bu akşam jokbal yemeye gitmeye ne dersiniz?
닭갈비
Tavuk galbi
Örnek Diyalog: 어제 저녁에 친구들하고 맛있는 닭갈비를 먹으러 갔어.
Türkçe: Dün akşam arkadaşlarla lezzetli dakgalbi yemek için gittim.
비빔냉면
Bibim naengmyeon
Örnek Diyalog: Would you like to try the 비빔냉면, or shall we order the soup noodles instead?
Türkçe: 비빔냉면'ı denemek ister misin, yoksa çorba noodle mı sipariş etsek?
삼겹살
Domuz pastırması
Örnek Diyalog: 우리 오늘 저녁에 삼겹살 구워 먹을까?
Türkçe: Bu akşam samgyeopsal Kore usulü ızgara domuz göbeği) pişirip yesek mi?
한식옛날전
Kore Geleneksel Yemeği
Örnek Diyalog: While walking through the street market, I stumbled upon a quaint restaurant named 한식옛날전 that served traditional Korean dishes.
Türkçe: Sokak pazarında dolaşırken, geleneksel Kore yemekleri sunan 한식옛날전 adında sevimli bir restoran keşfettim.
후라이팬에 굽다
Tavada kızartmak.
Örnek Diyalog: 아침에 일어나자마자 계란을 후라이팬에 굽기 시작했어.
Türkçe: Sabah kalkar kalkmaz yumurtaları tavada kızartmaya başladım.
웍에 볶다
Wok'ta sote etmek / kavurmak.
Örnek Diyalog: 웍에 볶다 요리 기술을 배우기 시작했어요.
Türkçe: Wokta kavurma pişirme tekniklerini öğrenmeye başladım.
보글보글 끓이다
Cızır cızır kaynatmak
Örnek Diyalog: 주방에서 맛있는 국물이 보글보글 끓이다가 요리사의 손놀림을 따라 요리가 완성됐어.
Türkçe: Mutfakta lezzetli bir çorba şıpır şıpır kaynadı ve şefin hünerli elleriyle yemeği hazır hale getirdi.
찬물에 헹굼하다
Soğuk suyla durulamak
Örnek Diyalog: 제가 얼룩을 제거하려고 했던 셔츠는 손세탁을 해서 찬물에 헹굼하니 깨끗해졌어요.
Türkçe: Leke çıkarmaya çalıştığım gömlek, elde yıkayıp soğuk suda durulayınca temizlendi.
기름에 튀김하다
Yağda kızartmak
Örnek Diyalog: 어제 집에서 감자를 기름에 튀김해서 맛있는 프렌치프라이를 만들었어.
Türkçe: Dün evde patatesleri yağda kızartarak lezzetli patates kızartması yaptım.
끓는 물에 데치다
Kaynar suya haşlamak.
Örnek Diyalog: 김치를 만들기 전에 배추를 끓는 물에 데치면 아삭한 식감이 더 살아나요.
Türkçe: Kimchi yapmadan önce lahanaları kaynar suda haşlarsanız, daha çıtır bir dokuya sahip olur.
차게 식히다
Soğutmak
Örnek Diyalog: 너무 오래 기다려서 음식이 다 차게 식혀버렸어.
Türkçe: Çok uzun süre bekledikten sonra yemek tamamen soğuyup buz kesti.
가늘게 채썰다
İnce şeritler halinde doğramak
Örnek Diyalog: 수프에 넣을 당근을 가늘게 채썰어주세요.
Türkçe: Çorbaya eklemek için havuçları ince ince doğrayın lütfen.
달걀을 풀다
Yumurtayı çırpma
Örnek Diyalog: 아침에 부스러기가 덜 떨어진 식탁 위에서 엄마는 달걀을 풀다가 나에게 물었다, 스크램블에 치즈 좀 넣을까?
Türkçe: Sabahleyin kırıntıların hâlâ üzerinde olduğu yemek masasında annem yumurtaları çırparken bana sordu, Omlete biraz peynir ekleyeyim mi?