İş Hayatında Kadınlar

İş Hayatında Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği

Konuk Yazar
Güncellendi:
6 dk okuma
Mavi ve beyaz bir duvara karşı çarpıcı bir siluet içinde bir kadın duruyor. Beyaz bir takım elbise giymiş, başı profilden yana dönük. Saçları düzgünce arkaya toplanmış, gözleri gölgede. Arkasındaki duvar, ortasında tek bir mavi kare bulunan mavi ve beyaz bir kare deseniyle süslenmiştir. Daha sağda siyah ve mavi bir logo var. Kadın kendinden emin ve dengeli görünüyor, duruşu güç ve kontrol hissi veriyor. Görüntü detay ve doku dolu, büyüleyici bir sahne yaratıyor.
KonuAçıklamaSonuç
Biyolojik CinsiyetFizyolojik ve genetik anlamda kadın ve erkek ayrımıdır.Toplumsal cinsiyet, biyolojik olmasından ziyade, toplumun kadın ve erkeklere atfettiği rolleri ifade eder.
Toplumsal Cinsiyet EşitliğiKadınların ve erkeklerin toplumsal hayatta eşit derecede katılımı ve sorumluluk almasını ifade eder.Cinsiyet önyargıları ve ayrımcılığı, eşitliğin önündeki en büyük engellerdir.
İş Hayatında Toplumsal Cinsiyet EşitsizliğiKadınlar ve erkekler arasında mesleki seçimler ve maaşlarda yaşanan ayrımcılıkKadınlar çoğunlukla erkeklere göre daha düşük pozisyonlarda bulunur ve daha az maaş alır.
Cam Tavan SendromuKadınların üst düzey yönetim pozisyonlarına yükselmesini engelleyen görünmez engellerKadınlara yönelik keyfi terfi sınırları, erkeklerin karşılaşmadığı durumlar arasındadır.
Cinsiyet EşitsizliğiKadınların erkeklerle eşit temsil edilmediği alanlar, özellikle akademik ve yönetim düzeyleriCinsiyet önyargıları, eşitsizliği destekler ve kadınların üst düzey pozisyonlara geçmesini engeller.
Ataerkil ToplumKadından komut almanın onur kırıcı olarak görüldüğü, kadınların üst yönetim kadrolarına bezdiri olarak bakıldığı toplumlarAtaerkil toplumlar, kadınların daha düşük düzeylerde yer almasını destekler ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini besler.
MobbingBir çalışanın veya bir grup tarafından sistemli bir şekilde taciz edilmesi ve rahatsız edilmesiMobbing, kadınların iş hayatında karşılaştığı cinsiyet ayrımcılığının bir formu olarak görülür.
Dilin EtkisiKullanılan dil, toplumsal cinsiyet rollerini belirler ve pekiştirir.Dil, toplumsal cinsiyet kavramını güçlendirir ve sürekli hale getirir.
İstihdam OranlarıTürkiye'deki son istatistiklere göre erkeklerin istihdam oranı %70, kadınlar ise %32.Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, istihdam oranlarındaki eşitsizliği de etkiler.
Üniversiteler ve STK'larToplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunda bilinçlendirme yapan üniversite dersleri ve sivil toplum örgütlerinin çalışmalarıBu çabalar, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini azaltma potansiyeline sahiptir.
10 satır ve 3 sütunlu tablo
Tüm sütunları görmek için yatay kaydırın →

İçine doğmuş olduğumuz toplum, kültür gibi etmenler kadınların ve erkeklerin yaşamları boyunca hangi rol ve sorumlulukları yükleneceğini belirlemektedir. 

Biyolojik Cinsiyet Nedir?

Fizyolojik ve genetik anlamda kadın ve erkek ayrımına biyolojik cinsiyet denmektedir. Fakat toplumsal cinsiyet, kadın ve erkek arasındaki fizyolojik farklılıklar ile değil toplumsal rol algısı ile ilgilidir. Toplumun kadın ve erkek olarak nasıl davranmamız gerektiği ile ilgili bize atfettiği sıfatlar, sorumluluklar, roller toplumsal cinsiyet kapsamındadır. 

Yapılan bazı araştırmalarda erkek maymunların erkek çocukların oyuncaklarını tercih etmiş olması kültürün yanı sıra genetiğin de etkisinin olduğunu göstermiştir. Toplumsal cinsiyetin perçinlendiği bir başka konu ise dildir. Kullandığımız dil toplumun kadın ve erkeğe atfettiği toplumsal rolleri rahatlıkla görebileceğimiz bir kaynaktır. En iyi örnek ise adam kelimesi “insan, insanoğlu” anlamına geliyorken kadın kelimesi yalnızca dişiliği anlatmaktadır. 

Toplumsal cinsiyet algısı toplumdan topluma, kültürden kültüre ve zamandan zamana değişiklik göstermektedir. Günümüzde üniversitelerin birçok alanında toplumsal cinsiyetin ne olduğu ve eşitsizliğin nasıl önleneceği ile ilgili dersler verilmekte ve sivil toplum örgütleri tarafından çalışmalar yapılmaktadır. 



Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Nedir?

Toplumsal cinsiyet eşitliği hem kadınların hem de erkeklerin toplumsal hayatın her alanına eşit derecede katılımı ve sorumluluk alması olarak tanımlanmakta. Toplumsal cinsiyet eşitliği olgusunun önünde cinsiyet önyargıları, cinsiyet ayrımcılığı gibi engeller bulunmaktadır. Toplumsal olarak eşitliğin olmadığı yerde ayrımcılık başlamaktadır. Sosyal olarak bunu en yoğun olarak gördüğümüz alan ise iş hayatıdır. Dilimize pelesenk olmuş olan “iş adamı, bilim adamı” gibi sözler ise kadınların iş hayatındaki konumlarını açıkça göstermektedir. 

Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanan bazı cinsiyet önyargıları sebebiyle kadınlara ve erkeklere atfedilen meslekler vardır. Toplum ve bilhassa kültür kadının fiziksel güç isteyen bir işte çalışmasını istemez ve hatta bu işlerin kadınlara yakışmadığını söyleyerek psikolojik şiddet yani mobbing uygulamaktadır. Tüm bu ayrımcılığın somut olarak bir başka göstergesi ise aynı pozisyonda çalışan kadının erkekten daha düşük maaş alması ve kadınların erkeklere nazaran daha zor terfi almasıdır. 



Yale Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada işyerinde öfkeli ve sert tavırlar sergileyen erkek çalışanların takdir topladığı gözlemlenirken kadın çalışanların makamları için yetersiz ve kıskanç oldukları yargısıyla karşılaştıkları gözlemlenmiştir. Türkiye’deki son istatistikler göstermektedir ki erkeklerin istihdam oranı %70 iken kadınların %32’dir. Tüm bu sonuçlar cinsiyet önyargıları kaynaklıdır.

Cam Tavan Sendromu Nedir?

Cam tavan sendromu kadınların yalnızca ve yalnızca kadın olmalarından dolayı yükselmelerini engellemek ve üst yönetim kadrolarından uzak tutmak için var olan ancak görünmeyen engellerin bütününe verilen isimdir. Kadınlar için var olan bu keyfi terfi sınırı erkekler için söz konusu değildir. 

Bunun sebebi ise yazı boyunca bahsettiğimiz cinsiyet önyargılarından kaynaklanan toplumsal cinsiyet eşitsizliğidir. Cam tavan sendromu ile anlatılmak istenen karşılaşılabilecek sorunların belirsizliğidir. Kadınlar niçin yükselemediklerini, niçin o konumlara gelemediklerini anlayamazlar çünkü aslında ortada bir sebep yoktur; en azından erkekler bu tarz durumlarla karşılaşmamaktadır. 

Cinsiyet Eşitsizliği

Almanya gibi gelişmiş ülkelerde dahi kadınlar akademik alanda erkekler kadar yer bulamazlar ve iyi konumlara gelemezler. Bunun için hiç kimse bir sebep göstermemektedir fakat bu durum yaşanmaya devam etmektedir. Yöneticilik gibi pozisyonlarda kadınlara yer verilmemesinin, verilmek istenmesinin ana sebebi ise yine cinsiyet önyargılarından kaynaklanan toplumsal cinsiyet eşitsizliğidir. 

Ataerkil bir toplumda kadından emir almak ya da alacak olmak onur kırıcı olarak görülmektedir ve bu sebeple iş hayatında kadınların üst düzey kademelere gelmeleri pek istendik bir durum değildir. Toplumsal düzeyde cinsiyet önyargılarını ve cinsiyet ayrımcılığını önlemediğimiz ve bu konuda bilinçlenmediğimiz sürece tüm bunlar yaşanmaya devam edecektir. 

İş hayatında kadınların rolü kilit bir noktadadır ve toplumun merkezinde bulunur. Bu sebeple toplumsal cinsiyet eşitsizliğine yol açacak türde davranışlardan, konuşmalardan uzak durarak bunu önlemeliyiz. Böylece kadınlar da iş hayatında ve toplumun her alanında istedikleri konumlara gelebilirler. 

Yazar: Emine Aktaş

Sıkça Sorulan Sorular

Toplumsal cinsiyet eşitsizliği nasıl sosyal ve kültürel yapıyı etkilemektedir?

Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği ve Etkileri

Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kadın ve erkek bireylerin sosyal ve kültürel yapı içerisinde farklı roller ve sorumluluklar yüklenmesine sebep olmaktadır. İçine doğmuş olduğumuz toplum ve kültür, kadınların ve erkeklerin yaşamları boyunca hangi rol ve sorumlulukları yükleneceğini belirlemekte ve bu durum, toplumsal cinsiyet kavramının ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Toplumsal Cinsiyet Algısı ve Kültürel Etkiler

Toplumsal cinsiyet algısı, toplumdan topluma ve kültürden kültüre değişiklik göstermektedir. Bu algı, toplumun kadın ve erkeğe atfettiği sıfatlar, sorumluluklar ve rollerle toplumsal cinsiyeti şekillendirmektedir. Ayrıca, yapılan bazı araştırmalar, kültürün yanı sıra genetiğin de toplumsal cinsiyetin belirlenmesinde etkili olduğunu ortaya koymaktadır.

Dil ve Cinsiyet Stereotipleri

Toplumsal cinsiyetin perçinlendiği bir başka konu ise dildir. Kullandığımız dil, toplumun kadın ve erkeğe atfettiği toplumsal rolleri rahatlıkla görebileceğimiz bir kaynaktır. Örneğin, 'adam' kelimesi genel anlamda 'insan, insanoğlu' anlamını taşırken, 'kadın' kelimesi yalnızca dişiliği ifade etmektedir.

İş Hayatında Cinsiyet Ayrımcılığı

Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin etkileri çeşitli alanlarda görülmektedir. Özellikle iş hayatı, cinsiyet ayrımcılığının en yoğun yaşandığı alanlardan birisidir. Dilimizde kullanılan ifadeler, kadınların ve erkeklerin iş hayatındaki konumlarını açıkça ortaya koymaktadır. Ayrıca, cinsiyet önyargıları nedeniyle kadınlara ve erkeklere atan meslekler de mevcuttur.

Ücret Eşitsizliği ve Terfi Sorunu

Toplumsal cinsiyet ayrımcılığının somut göstergelerinden birisi ise aynı pozisyonda çalışan kadınların erkekten daha düşük maaş alması ve kadınların erkeklere nazaran daha zor terfi almasıdır. Bu durum, Yale Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmada da desteklenmiştir. Erkeklerin istihdam oranının %70 olduğu Türkiye'de, kadınların istihdam oranı ise sadece %32'dir.

cam tavan sendromu

, kadınların yalnızca ve yalnızca kadın olmalarından dolayı yükselme ve üst yönetim kadrolarına ulaşmalarını engellemek için var olan ancak görünmeyen engellerin bütününe verilen isimdir. Bu durum, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin sosyal ve kültürel yapı üzerinde ne kadar büyük bir etkiye sahip olduğunu göstermektedir.

Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği ve Etkileri  Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kadın ve erkek bireylerin sosyal ve kültürel yapı içerisinde farklı roller ve sorumluluklar yüklenmesine sebep olmaktadır. İçine doğmuş olduğumuz toplum ve kültür, kadınların ve erkeklerin yaşamları boyunca hangi rol ve sorumlulukları yükleneceğini belirlemekte ve bu durum, toplumsal cinsiyet kavramının ortaya çıkmasına neden olmaktadır.  Toplumsal Cinsiyet Algısı ve Kültürel Etkiler  Toplumsal cinsiyet algısı, toplumdan topluma ve kültürden kültüre değişiklik göstermektedir. Bu algı, toplumun kadın ve erkeğe atfettiği sıfatlar, sorumluluklar ve rollerle toplumsal cinsiyeti şekillendirmektedir. Ayrıca, yapılan bazı araştırmalar, kültürün yanı sıra genetiğin de toplumsal cinsiyetin belirlenmesinde etkili olduğunu ortaya koymaktadır.  Dil ve Cinsiyet Stereotipleri  Toplumsal cinsiyetin perçinlendiği bir başka konu ise dildir. Kullandığımız dil, toplumun kadın ve erkeğe atfettiği toplumsal rolleri rahatlıkla görebileceğimiz bir kaynaktır. Örneğin, adam kelimesi genel anlamda insan, insanoğlu anlamını taşırken, kadın kelimesi yalnızca dişiliği ifade etmektedir.  İş Hayatında Cinsiyet Ayrımcılığı  Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin etkileri çeşitli alanlarda görülmektedir. Özellikle iş hayatı, cinsiyet ayrımcılığının en yoğun yaşandığı alanlardan birisidir. Dilimizde kullanılan ifadeler, kadınların ve erkeklerin iş hayatındaki konumlarını açıkça ortaya koymaktadır. Ayrıca, cinsiyet önyargıları nedeniyle kadınlara ve erkeklere atan meslekler de mevcuttur.  Ücret Eşitsizliği ve Terfi Sorunu  Toplumsal cinsiyet ayrımcılığının somut göstergelerinden birisi ise aynı pozisyonda çalışan kadınların erkekten daha düşük maaş alması ve kadınların erkeklere nazaran daha zor terfi almasıdır. Bu durum, Yale Üniversitesinde yapılan bir araştırmada da desteklenmiştir. Erkeklerin istihdam oranının %70 olduğu Türkiyede, kadınların istihdam oranı ise sadece %32dir.      , kadınların yalnızca ve yalnızca kadın olmalarından dolayı yükselme ve üst yönetim kadrolarına ulaşmalarını engellemek için var olan ancak görünmeyen engellerin bütününe verilen isimdir. Bu durum, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin sosyal ve kültürel yapı üzerinde ne kadar büyük bir etkiye sahip olduğunu göstermektedir.

Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kalkması için eğitim sistemi ve eğitim politikalarında ne gibi bilinçlendirme çalışmaları yapılmalıdır?

Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği ve Eğitim

Toplumsal cinsiyet eşitliği, kadın ve erkeklerin toplumsal hayatın her alanında eşit derecede katılımı ve sorumluluk alması olarak tanımlanmaktadır. Bu eşitliğin sağlanabilmesi için eğitim sistemine ve politikalarına ciddi şekilde müdahale etmek gerekmektedir.

Eğitim Sistemi ve Toplumsal Cinsiyet Rol Algısı

Öncelikle, eğitim sistemi ve eğitim politikalarında yapılan bilinçlendirme çalışmaları toplumsal cinsiyet rol algısını sorgulayıcı ve eleştirel bir anlayışla ele almalıdır. Bu amaçla, öğrencilere toplumumuzdaki cinsiyet rolleri, beklentileri ve önyargılar hakkında bilgi verilmelidir.

Dil ve Cinsiyet Eşitliği

Dilin toplumsal cinsiyet eşitsizliğindeki rolü göz önünde bulundurularak, eğitim politikalarında dil kullanımının cinsiyetçi olmayan bir öğretime dönüşmesi sağlanmalıdır. Öğrencilere kullandıkları dilin önemi ve cinsiyetçi ifadelerden kaçınmanın gerekliliği anlatılmalıdır.

eşitsizlik ve Ayrımcılık Konularının İşlenmesi

Eğitim sistemine ve politikalarına entegre edilecek bilinçlendirme çalışmalarının, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile ilgili ayrımcılık konularını da işlemesi önemlidir. Bununla birlikte, öğrencilere iş hayatındaki cinsiyet ayrımcılığı, ücret leri ve cam tavan sendromu gibi sorunlar aktarılmalıdır.

Toplumsal Cinsiyeti ve meslek seçimi

Toplumsal cinsiyet eşitliğinin ortadan kalkması için alınacak eğitim politikalarında, önyargılardan ve mesleklere yönelik cinsiyetçi anlayıştan uzak bir özendirilmelidir. Öğrencilere, cinsiyetlerine bakılmaksızın, ilgi alanları ve yetenekleri doğrultusunda, her türlü mesleği seçebilecekleri anlatılmalıdır.

Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dersleri

Üniversiteler ve sivil toplum örgütleri tarafından verilen toplumsal cinsiyet eşitliği dersleri yaygınlaştırılmalı ve mümkünse ortaöğretim seviyesinde de bu tür dersler verilmelidir. Böylece öğrenciler, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda daha erken yaşlarda bilinçlenerek, gerek hayatlarında, gerekse iş yaşamlarında eşitlikçi bir yaklaşım benimsemeleri sağlanabilir.

Sonuç olarak, toplumsal cinsiyet eşitliğinin ortadan kalkması için eğitim sistemi ve eğitim politikalarında bilinçlendirme çalışmaları yapılmalı ve bu çalışmalar; toplumsal cinsiyet rol algısı, dilin eşitlikle ilişkisi, ayrımcılık ve konularını kapsamalıdır. Bu sayede hem kadınlar hem de erkekler, toplumsal hayatta eşit roller üstlenip, ayrımcılığın ortadan kaldırılması sağlanabilir.

Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği ve Eğitim  Toplumsal cinsiyet eşitliği, kadın ve erkeklerin toplumsal hayatın her alanında eşit derecede katılımı ve sorumluluk alması olarak tanımlanmaktadır. Bu eşitliğin sağlanabilmesi için eğitim sistemine ve politikalarına ciddi şekilde müdahale etmek gerekmektedir.   Eğitim Sistemi ve Toplumsal Cinsiyet Rol Algısı  Öncelikle, eğitim sistemi ve eğitim politikalarında yapılan bilinçlendirme çalışmaları toplumsal cinsiyet rol algısını sorgulayıcı ve eleştirel bir anlayışla ele almalıdır. Bu amaçla, öğrencilere toplumumuzdaki   , beklentileri ve önyargılar hakkında bilgi verilmelidir.   Dil ve Cinsiyet Eşitliği  Dilin toplumsal cinsiyet eşitsizliğindeki rolü göz önünde bulundurularak, eğitim politikalarında dil kullanımının cinsiyetçi olmayan bir öğretime dönüşmesi sağlanmalıdır. Öğrencilere kullandıkları dilin önemi ve cinsiyetçi ifadelerden kaçınmanın gerekliliği anlatılmalıdır.     ve Ayrımcılık Konularının İşlenmesi  Eğitim sistemine ve politikalarına entegre edilecek bilinçlendirme çalışmalarının, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile ilgili ayrımcılık konularını da işlemesi önemlidir. Bununla birlikte, öğrencilere iş hayatındaki cinsiyet ayrımcılığı, ücret leri ve cam tavan sendromu gibi sorunlar aktarılmalıdır.  Toplumsal Cinsiyeti ve     Toplumsal cinsiyet eşitliğinin ortadan kalkması için alınacak eğitim politikalarında, önyargılardan ve mesleklere yönelik cinsiyetçi anlayıştan uzak bir  özendirilmelidir. Öğrencilere, cinsiyetlerine bakılmaksızın, ilgi alanları ve yetenekleri doğrultusunda, her türlü mesleği seçebilecekleri anlatılmalıdır.  Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dersleri  Üniversiteler ve sivil toplum örgütleri tarafından verilen toplumsal cinsiyet eşitliği dersleri yaygınlaştırılmalı ve mümkünse ortaöğretim seviyesinde de bu tür dersler verilmelidir. Böylece öğrenciler, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda daha erken yaşlarda bilinçlenerek, gerek hayatlarında, gerekse iş yaşamlarında eşitlikçi bir yaklaşım benimsemeleri sağlanabilir.  Sonuç olarak, toplumsal cinsiyet eşitliğinin ortadan kalkması için eğitim sistemi ve eğitim politikalarında bilinçlendirme çalışmaları yapılmalı ve bu çalışmalar; toplumsal cinsiyet rol algısı, dilin eşitlikle ilişkisi, ayrımcılık ve  konularını kapsamalıdır. Bu sayede hem kadınlar hem de erkekler, toplumsal hayatta eşit roller üstlenip, ayrımcılığın ortadan kaldırılması sağlanabilir.

İş hayatının yanı sıra, toplumsal cinsiyet eşitsizliği hangi sosyal alanlarda daha fazla görülmekte ve bu durumu nasıl önlenebilir?

Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliğinin Görüldüğü Alanlar ve Önleme Yöntemleri

Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, iş hayatının yanı sıra eğitim, sağlık, politika ve medya gibi pek çok sosyal alanda görülebilir. Bu durumu önlemek için toplumsal farkındalık yaratılmalı, eğitim ve sivil toplum örgütleri ile iş birliği içinde çalışılmalıdır.

Eğitim Sistemi ve Cinsiyet Önyargıları

Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin en önemli sebeplerinden biri eğitim sistemindeki önyargılarıdır. Bu alanda hem öğretmenlerin hem de eğitim materyallerinin cinsiyetçi yaklaşımlarını gözden geçirerek, kuşaklar arasındaki cinsiyetçi düşüncelerin devamlılığını önleyerek atılım sağlanabilir.

sağlık hizmetlerinde Eşitsizlik

Kadın ve erkek arasındaki ndeki eşitsizlikler de toplumsal cinsiyet eşitsizliğine neden olan faktörlerdendir. Özellikle üreme sağlığı ve cinsel sağlık konularında kadınların ve erkeklerin eşit hizmet almasını sağlayacak politikaların geliştirilmesi, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin önlenmesine katkı sağlayacaktır.

Politika ve Temsil Eşitsizliği

Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini önlemek için politikada kadınların ve erkeklerin eşit temsiline yönelik düzenlemeler yapılmalıdır. Kadınların siyasette daha aktif rol almasını teşvik eden politikalar ve eğitim programlarıyla kadınların siyasi konularda cinsiyet önyargılarından arınmış bir şekilde temsil edilebilir.

Medya ve Cinsiyetçi İçerik

Medyanın toplumsal cinsiyet eşitsizliğine katkıda bulunan bir diğer faktör ise cinsiyetçi içeriklerdir. Günlük yaşamda ve popüler kültürde sıklıkla karşımıza çıkan kadın ve erkek imajları ve rolleri toplumsal cinsiyet önyargılarını pekiştirmektedir. Medya sektörünün cinsiyetçi içeriklerini denetleyerek ve toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik eden içerikler üreterek bu durumu önleyebiliriz.

Sonuç olarak, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin pek çok sosyal alanda görüldüğünü ve bu durumu önlemek için farkındalık yaratmak, eşitlik ilkesini benimseyen politikalar üretmek ve desteklemek, eğitim ve nde cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldırmak ve medya sektörünün cinsiyetçi içeriklerinden arındırılması gerektiğini söyleyebiliriz.

Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliğinin Görüldüğü Alanlar ve Önleme Yöntemleri  Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, iş hayatının yanı sıra eğitim, sağlık, politika ve medya gibi pek çok sosyal alanda görülebilir. Bu durumu önlemek için toplumsal farkındalık yaratılmalı, eğitim ve sivil toplum örgütleri ile iş birliği içinde çalışılmalıdır.  Eğitim Sistemi ve Cinsiyet Önyargıları  Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin en önemli sebeplerinden biri eğitim sistemindeki önyargılarıdır. Bu alanda hem öğretmenlerin hem de eğitim materyallerinin cinsiyetçi yaklaşımlarını gözden geçirerek,    arasındaki cinsiyetçi düşüncelerin devamlılığını önleyerek atılım sağlanabilir.    nde Eşitsizlik  Kadın ve erkek arasındaki ndeki eşitsizlikler de toplumsal cinsiyet eşitsizliğine neden olan faktörlerdendir. Özellikle üreme sağlığı ve cinsel sağlık konularında kadınların ve erkeklerin eşit hizmet almasını sağlayacak politikaların geliştirilmesi, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin önlenmesine katkı sağlayacaktır.  Politika ve Temsil Eşitsizliği  Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini önlemek için politikada kadınların ve erkeklerin eşit temsiline yönelik düzenlemeler yapılmalıdır. Kadınların siyasette daha aktif rol almasını teşvik eden politikalar ve eğitim programlarıyla kadınların siyasi konularda cinsiyet önyargılarından arınmış bir şekilde temsil edilebilir.  Medya ve Cinsiyetçi İçerik  Medyanın toplumsal cinsiyet eşitsizliğine katkıda bulunan bir diğer faktör ise cinsiyetçi içeriklerdir. Günlük yaşamda ve   de sıklıkla karşımıza çıkan kadın ve erkek imajları ve rolleri toplumsal cinsiyet önyargılarını pekiştirmektedir. Medya sektörünün cinsiyetçi içeriklerini denetleyerek ve toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik eden içerikler üreterek bu durumu önleyebiliriz.  Sonuç olarak, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin pek çok sosyal alanda görüldüğünü ve bu durumu önlemek için farkındalık yaratmak, eşitlik ilkesini benimseyen politikalar üretmek ve desteklemek, eğitim ve nde cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldırmak ve medya sektörünün cinsiyetçi içeriklerinden arındırılması gerektiğini söyleyebiliriz.