Türkçeyi çok iyi kullanıyor, konuşabiliyor ve yazabiliyor olabiliriz. Ama her insan hata yapmaz mı? Bazen doğruluğundan yüzde yüz emin olduğumuz şeylerde bile az da olsa hata payı bırakmak gerekmez mi? Türkçenin kelime hazinesini satırlara döksek sayfalar sürer.
Bu denli zengin kelime dağarcığına sahip dilimizi kullanırken bazı kelimelerin anlamlarından, yazılışlarından veya söylenişlerinden gözümüz kapalı emin olmamız zordur. Bu yüzden okul zamanlarında hocalarımız kitap okurken sözlük de getirmemizi isterlerdi.
Okuyup geçmeyelim, anlamını ve doğru kullanımını da bilelim diye. Okuyup anlamakla beraber kelimelerin uygun kullanımları da bizler için önemli. Öyleyse ilk olarak sözcükleri neden yanlış kullandığımıza bir bakalım.
Bazen mesaj yazma hızımızı zorlamak için bazen ise “ne olacak ki” diye düşünerek parmaklarımızı kontrolsüz bırakırız. Çoğumuz için aceleyle yazılmış yanlış sözcükler eğer karşı taraf anlıyorsa sorun teşkil etmez. Günlük yazışmalarda sorun olmaması bunu alışkanlık haline getirdiğimizde sorun haline gelirse peki?
Bir yandan da “de ekini ayırmayı öğrense keşke” diye sızlananlarımız da var tabi. Ya da antitezini savunup bu kadar duyarlılığın gereksizliğini vurgulayan da. Sorun sadece “de” ekinde mi dersiniz? Siz hangi taraftasınız bilemiyorum, belki iki görüşe de nötr bakıp umursamayan bir kümede de olabilirsiniz.
Olaya farklı bir bakış açısı kazandırabilmeyi umut ederek yazıyorum. Bazen küçük noktaların ileride büyük getirisi olabiliyor. Örneğin emin olamayıp kontrol ettiğiniz bir ek veya imla hatası size kontrol etme alışkanlığı kazandırabilir. Kaç kere Türk Dil Kurumu'nun sitesinden kelime kontrolü yapmışsınızdır, tahminleri görelim.
Bilgisayar üzerinden yazı yazarken hatalarımızı fark etmemiz gerekmiyor. Çünkü uygulamanın kendisi size hatayı hatta hatanın ne olduğunu da söylüyor. Fakat resmi işlemlerde elimizle yazmamız gereken durumlarda bilgimizle ve kaynaklarımızla baş başayız. Yanlış, yersiz kullanılan sözcükler bütünlüğe zarar veriyor. Bazen anlamsız cümlelere sebep olurken bazen de gözümüzü rahatsız ediyor.
Anlamından ve yazımından emin olmadığımız kelimelere on saniyemizi ayırsak ve doğrusuna baksak belki dünya için küçük ama yazıyı okuyacak kişi için büyük bir fark ortaya koyabiliriz. Doğrusunu öğrenmek istiyorsak önce hatalara bakalım.
Kendimin de yaptığı ve doğrusunu bu yazıyı hazırlarken öğrendiğim ilk örneğimle başlamak istiyorum:
İnce ruhlu, hassas insanlar için kullandığımız “naif” kelimesi aslında bir yanlış yazım örneği, doğrusu “nahif bir insan” şeklindeymiş. Ama naif sözcüğümüzü de hemen raflara kaldırmıyoruz, çünkü onun da kendine özgü bir anlamı var: saf, deneyimsiz. Bundan sonra insanların karakterlerinden bahsederken bu bilgiyi de hatırlarız umarım.
Yine günlük hayatın çok içinden bir hatayla karşı karşıyayız. Doğrudan, dolaysız anlamına gelen “direkt” i biz yanlış kullanarak kelimeye adeta bir elektrik direği görevi yüklüyoruz fark etmeden. Söylerken zor olabilir ama yazarken dikkat edelim.
Bunu konuşma dilimizden çıkarmak için biraz zaman gerekecek. Küsurat o kadar ağzımıza yerleşmiş bir kelime ki üstelik hem “küsur” u hem de “küsurat”ı kullanıyoruz ve ikisi de kulağımıza doğru geliyor. Hadi “küsurat”lardan kurtulalım.
Bir noktanın bambaşka anlamlar yüklediğini gördüğümüz iki kelimeye bakalım. Biri için alçak gönüllü demek istediğimizde “mütevazı bir kişiliğe sahip” diyebiliriz. Eğer “mütevazi bir kişiliğe sahip” ise burada “paralel” bir kişilikten bahsediyor oluruz ve bu bizi tamamen anlamsızlığa sürükleyecektir.
“Adele”nin Türkçede bir karşılığı yok. Ünlü bir sanatçı kendisi. Bizim burada kastettiğimiz “kas” anlamındaki “adale”, karıştırılmasın.
Başlığa doğrularını yazdık ki gözümüz alışsın. Nedendir bilinmez alışmışız, “allerji”, afilli”, “entellektüel” şeklinde yazıp söylemeye. Gereksiz harfleri çıkaralım öyleyse.
Üstünlük, öncecilik anlamlarına gelen “inisiyatif” sözcüğümüzü yazarken “insiyatif” diye kısaltanlarımız varmış, dikkat edelim. Aynı kural “orijinal” için de geçerli “orjinal” değil.
“Bol bol C vitamini tüketin” deki tüketmek ne kadar yerinde dersiniz? Tüketmenin TDK’deki anlamı “yok etmek, bitirmek” şeklinde. C vitaminini yok etmeyi hedeflemiyorsak C vitamini içeren yiyecekleri yemeyi tercih etsek daha iyi dünya açısından.
Özel kurumların ders kitaplarında genelde karşılaştığımız bir kelime “barsak”. Normal insanlar “bağırsak” ta sindiriyor arkadaşlar bizden söylemesi.
Bu da çok yaygın ve artık bilindik örneklerden biri. Biz yine de yer vermek istedik, doğru kullanımı “şarj”.
Okul sonu başarılı öğrenciler karnesine bakacak olursa orada yazanın “takdir belgesi” olduğunu göreceklerdir.
Burada biraz bilmişlik yaptığımız kelimelere değineceğiz. “Ben doğruluğundan eminim” dediğimiz bazı kelimeler bizi yarı yolda bırakabilir, dikkat edelim.
TDK’ye “yayınlamak” yazarsanız boş bir sayfayla karşılaşırsınız. Kitap, dergi, gazete gibi bilgi içerikleri “yayımlanıyor” arkadaşlar.
“Ünvan” da yine bize çok doğru gelen ama aslında manasız olan bir kelime. Doğru kullanımına dikkat edelim: “unvan”.
TDK’ye bile yazdığınızda size “boy bos” olarak bakmanızı önermeyi gerektirmiş bir durum. Birinin vücut yapısından bahsederken kullandığımız bu ikileme b ve p harfleri açısından kafamızı kurcalıyor. Doğrusunu yineleyelim: boy bos.
Karnın kesilmesiyle bebeğin alındığı bir yöntem olan “sezaryen” i yine günlük hayatımızda “sezeryan” olarak benimsediğimiz gerçeğiyle yüzleşelim.
Taşıtımızın motorlu olması isminin “motorsiklet” olacağı anlamına gelip yanıltmasın, doğrusu “motosiklet”.
Seviye tespit sınavlarının da zamanında vazgeçemediği sorulardan biri. Söylerken yutsanız da yazarken kaçırmayın diye doğru kullanımı “dershane”.
“Z”yi bastırmak zor gelmiş olabilir ama doğru kullanımının “egzoz” olduğunu bilelim.
Her ne kadar söylerken “gardolap” daha aşina gelse de doğru kullanalım ki dilimiz de alışsın: “gardırop”.
Bu ikilememiz de yine çok emin hissettiğimiz yerden geliyor. Kadın ve erkeğin ayrı ayrı oturması anlamına gelen sözcüklerimizin doğru kullanımı “harem selamlık”.
Spikerlerde çoğu kez duyduğumuz güzel şehrimiz “Istanbul” şeklinde söylenebilir, bunda bir sorun yok. Ama yazımına gelince en doğrusu “İstanbul”.
Neden Sözcükleri Yanlış Kullanırız?
Acelecilik, hızlı yazma isteği, “o anlar beni” düşüncesi gibi sebepler bizi sözcükleri yanlış kullanmaya iter. Özellikle elle yazmamız gereken yazılarda veya sunum yaparken kullandığımız kelimelerde önem kazanır yanlış bilinen doğrular. Önemli olan farkındalığa erişip doğrusunu araştırmaktır.
Türkçede Yaygın Olarak Yanlış Kullanılan Sözcükler Nelerdir?
Günlük konuşma dilimizde birçok sözcüğü yanlış telaffuz edebiliriz. Ya da uygun düşmeyen bir yerde kullanıp kulağa anlamsız gelmesine sebep olabiliriz. Yanlış kullanılan sözcüklerden bazıları: naif, küsur, direkt, mütevazı.
Doğruluğundan Emin Olduğumuz Yanlış Sözcükleri Nelerdir?
Kendimizden ve bilgimizden çok emin olup da hatalar yapabiliriz. Hatta bazen hataların sebebi bu özgüvenden gelir. “yayınlanmak, boy pos, ünvan” gibi doğruluğundan emin olduğumuz bu sözcüklerin doğrusu “yayımlanmak, boy bos, unvan” dır.