İtalyanca öğrenmeye ne dersin? Bu müzikal ve melodik dili öğrenmek, sadece bir yabancı dil edinmek değil, aynı zamanda zengin bir kültüre adım atmak demek. İtalyanca, operalardan mutfağa, tarihten sanata kadar pek çok alanda karşımıza çıkıyor. Şimdi gel, birlikte İtalyanca'nın temellerini atmaya başlayalım.
Temel İtalyanca Kelimeler ve İfadeler
Her dil öğreniminde olduğu gibi, İtalyanca'da da işe en temel kelimeler ve ifadelerle başlamak en iyisi. Günlük hayatta en sık kullanılan tabirleri öğrenerek, İtalyanca'yla ilk adımını atabilirsin.
Selamlaşmalar
Ciao (Çao): Merhaba / Hoşçakal
Buongiorno (Buon corno): Günaydın / İyi günler
Buonasera (Buona sera): İyi akşamlar
Buonanotte (Buona notte): İyi geceler
Nasıl olduğumuzu sormak
Come stai? (Kome stay): Nasılsın?
Sto bene, grazie. E tu? (Sto bene, gratsiye. E tu?): İyiyim, teşekkürler. Ya sen?
Teşekkür ve Rica Etmek
Grazie (Gratsiye): Teşekkürler
Prego (Prego): Rica ederim / Buyurun
Per favore (Per favore): Lütfen
Vedalaşmalar
Arrivederci (Arrivederçi): Görüşmek üzere
A presto (A presto): Yakında görüşürüz
Addio (Addiyo): Elveda
Önemli İfadeler
Sì (Si): Evet
No (No): Hayır
Mi scusi (Mi skuzi): Affedersiniz
İtalyanca'nın Telaffuz Kuralları
İtalyanca'nın telaffuzu Türkçe'ye oldukça benzer. Ancak bazı harflerin ve harf kombinasyonlarının özel okunuşları var.
1- C Harfi:
- 'C' harfi, 'e' veya 'i' önünde 'ç' olarak okunur.
- Centro (Çentro): Merkez
- Ciao (Çao): Merhaba
- Diğer durumlarda 'k' sesi verir.
- Casa (Kaza): Ev
- Cuore (Kuore): Kalp
2- G Harfi:
- 'G' harfi, 'e' veya 'i' önünde 'c' olarak okunur.
- Gelato (Celato): Dondurma
- Giardino (Cardino): Bahçe
- Diğer durumlarda 'g' sesi verir.
- Gatto (Gatto): Kedi
- Gusto (Gusto): Tat
3- Sc Kombinasyonu:
- 'Sc' harfleri 'e' veya 'i' önünde 'ş' olarak okunur.
- Scena (Şena): Sahnə
- Scienza (Şyenza): Bilim
Günlük Hayatta Kullanabileceğin İfadeler
İtalya'ya bir seyahat planlıyorsan veya sadece İtalyanca pratiği yapmak istiyorsan, aşağıdaki ifadeler işine yarayabilir.
Restoranda
Ho fame. (O fame): Açım.
Il menù, per favore. (İl menü, per favore): Menüyü lütfen.
Vorrei ordinare... (Vorre ordinarə): ... sipariş etmek istiyorum.
Il conto, per favore. (İl konto, per favore): Hesabı lütfen.
Alışverişte
Quanto costa? (Kuanto costa): Ne kadar?
È troppo caro. (E tropo karo): Çok pahalı.
Avete una taglia più grande? (Avete una talya piyu grande): Daha büyük bir bedeniniz var mı?
Posso provare? (Posso provare): Deneyebilir miyim?
Yolda
Dov'è il bagno? (Dove il banyo): Tuvalet nerede?
Mi sono perso/a. (Mi sono perso/persa): Kayboldum.
Può aiutarmi? (Puo ayutarmi): Bana yardım edebilir misiniz?
Grazie mille! (Gratsiye mille): Çok teşekkürler!
Oggi ho scoperto un posto nuovo mentre passeggiavo.
Bugün yürüyüş yaparken yeni bir yer keşfettim.
Örnek Diyalog: Oggi ho scoperto un posto nuovo mentre passeggiavo lungo il vecchio sentiero nascosto dietro il parco.
Türkçe: Bugün, parkın arkasındaki eski patikada yürürken yeni bir yer keşfettim.
Il cielo notturno era cosparso di stelle luccicanti.
Gece gökyüzü parıldayan yıldızlarla doluydu.
Örnek Diyalog: Guardando in alto, mormorò con voce piena di meraviglia: Il cielo notturno era cosparso di stelle luccicanti.
Türkçe: Yukarıya bakarak, hayret dolu bir sesle mırıldandı: Gece gökyüzü parlayan yıldızlarla doluydu.
La nonna raccontava una storia di altri tempi.
Anneanne eski zamanlardan bir hikaye anlatıyordu.
Örnek Diyalog: Mentre tutti stavano seduti intorno al fuoco, la nonna raccontava una storia di altri tempi che incantava i bambini.
Türkçe: Herkes ateşin etrafında otururken, büyükanne başka zamanlardan bir hikaye anlatıyor ve bu hikaye çocukları büyülüyordu.
Una melodia dolce fluttuava nell'aria tiepida.
Hafif bir melodi sıcak havada süzülüyordu.
Örnek Diyalog: Mentre ci avvicinavamo al vecchio giradischi, una melodia dolce fluttuava nell'aria tiepida.
Türkçe: Eski gramofona yaklaşırken, tatlı bir melodi ılık havada süzülüyordu.
La piazza era piena di gente che celebrava la festa.
Meydan, bayramı kutlayan insanlarla doluydu.
Örnek Diyalog: Mentre osservavo fuori dalla finestra, ho notato che la piazza era piena di gente che celebrava la festa.
Türkçe: Pencereden dışarıya bakarken, meydanın bayramı kutlayan insanlarla dolu olduğunu fark ettim.
Il mare era calmo e la brezza leggera.
Deniz sakin ve meltem hafifti.
Örnek Diyalog: Mentre guardavamo il tramonto, mia nonna sussurrò con voce nostalgica: Il mare era calmo e la brezza leggera.
Türkçe: Gün batımını izlerken, büyükannem hüzünlü bir sesle fısıldadı: Deniz sakin ve meltem hafifti.
Ho trovato un vecchio quaderno con ricette segrete.
Gizli tarifler içeren eski bir defter buldum.
Örnek Diyalog: Mentre sistemavo la soffitta, ho detto a mia madre con emozione: Ho trovato un vecchio quaderno con ricette segrete.
Türkçe: Tavan arasını düzenlerken anneme heyecanla şöyle dedim: Eski bir defter buldum, içinde gizli tarifler var.
Il mio gatto mi osserva mentre scrivo queste parole.
Kedim bu kelimeleri yazarken beni izliyor.
Örnek Diyalog: Il mio gatto mi osserva mentre scrivo queste parole, sembra quasi capire il senso di ogni mia frase.
Türkçe: Kedim, bu kelimeleri yazarken beni izliyor, sanki her cümlemdeki anlamı anlıyormuş gibi görünüyor.
Le onde infrangevano la quiete del mattino.
Dalgalar sabahın sessizliğini bozuyordu.
Örnek Diyalog: Mentre camminavamo sulla spiaggia, Anna sospirò e disse: Le onde infrangevano la quiete del mattino.
Türkçe: Sahilde yürürken Anna iç çekti ve şöyle dedi: Dalgalar sabahın sessizliğini bozuyordu.
La luna piena illuminava il sentiero nel bosco.
Dolunay orman içindeki patikayı aydınlatıyordu.
Örnek Diyalog: Mentre camminavamo di notte, ho notato che la luna piena illuminava il sentiero nel bosco, creando un'atmosfera quasi magica.
Türkçe: Gece yürürken, dolunayın ormanın içindeki patikayı aydınlattığını ve neredeyse büyülü bir atmosfer yarattığını fark ettim.
Eravamo seduti attorno al fuoco, condividendo storie fantastiche.
Ateşin etrafına oturmuş, fantastik hikayeler paylaşıyorduk.
Örnek Diyalog: Eravamo seduti attorno al fuoco, condividendo storie fantastiche, quando improvvisamente uno strano rumore interruppe il nostro racconto.
Türkçe: Ateşin etrafında oturmuş, fantastik hikayeler paylaşıyorduk ki, aniden bir garip ses hikayemizi bölüverdi.
Una ciocca di capelli ribelli mi cadeva sul viso.
Yüzüme düşen inatçı bir saç tutamı vardı.
Örnek Diyalog: Mentre cercavo di concentrarmi, una ciocca di capelli ribelli mi cadeva sul viso, ostacolando la mia vista del libro che stavo leggendo.
Türkçe: Kendimi konsantre etmeye çalışırken, inatçı bir saç tutamı yüzüme düşerek okumakta olduğum kitabın sayfalarını görmemi engelledi.
La pioggia tamburellava rhythmicamente sul tetto.
Yağmur ritmik bir şekilde çatıya vuruyordu.
Örnek Diyalog: Mentre leggevo accanto al caminetto, la pioggia tamburellava ritmicamente sul tetto, creando una melodia rilassante.
Türkçe: Şömine yanında kitap okurken, yağmur ritmik bir şekilde çatıda tambur gibi vurarak rahatlatıcı bir melodi yaratıyordu.
L'incontro casuale di ieri ha cambiato il mio destino.
Dünkü tesadüfi karşılaşma kaderimi değiştirdi.
Örnek Diyalog: Mentre sorseggiavo il caffè con Marco, gli confessai con un filo di voce: L'incontro casuale di ieri ha cambiato il mio destino.
Türkçe: Marco ile kahvemi yudumlarken, sesimde bir hüzünle itiraf ettim: Dünkü tesadüfi buluşma benim kaderimi değiştirdi.
Il giardino era un tripudio di colori primaverili.
Bahçe, ilkbahar renklerinin bir coşkusu içindeydi.
Örnek Diyalog: Mentre passeggiavamo, non potei fare a meno di notare come il giardino era un tripudio di colori primaverili.
Türkçe: Dolaşırken, bahçenin bahar renklerinin bir coşkusu olduğunu fark etmemek elde değildi.
Ho scoperto un libro polveroso con pagine gialle.
Sarı yapraklı, tozlu bir kitap keşfettim.
Örnek Diyalog: Mentre cercavo nel solaio, ho scoperto un libro polveroso con pagine gialle che sembra avere storie affascinanti.
Türkçe: Tavan arasında ararken, sayfaları sararmış ve görünüşe göre büyüleyici hikayeler içeren tozlu bir kitap keşfettim.
La foglia danzava nell'aria prima di toccare terra.
Yaprak, yere değmeden önce havada dans ediyordu.
Örnek Diyalog: Mentre osservavamo l'autunno dal nostro posto sulla collina, ho sussurrato a Laura: La foglia danzava nell'aria prima di toccare terra.
Türkçe: Tepedeki yerimizden sonbaharı izlerken Laura'ya fısıldadım: Yaprak, yere değmeden önce havada dans ediyordu.
Il profumo del pane fresco mi riempiva di gioia.
Taze ekmek kokusu beni sevinçle dolduruyordu.
Örnek Diyalog: Appena entrato in panetteria, ho detto a Luca: Il profumo del pane fresco mi riempiva di gioia.
Türkçe: Fırına girer girmez, Luca'ya dedim ki: Taze ekmek kokusu beni mutlulukla dolduruyordu.
Le cicale cantavano sotto il sole cocente di luglio.
Temmuz'un kavurucu güneşi altında çekirgeler şarkı söylüyordu.
Örnek Diyalog: Mentre camminavamo lungo il sentiero, le cicale cantavano sotto il sole cocente di luglio, creando un'atmosfera quasi ipnotica.
Türkçe: Yürüyüşümüzü patikada sürdürürken, temmuz güneşinin kavurucu sıcağı altında cırcır böcekleri şarkı söylüyor ve neredeyse hipnotik bir atmosfer yaratıyorlardı.
I miei passi risuonavano nel vicolo deserto.
Adımlarım ıssız sokakta yankılanıyordu.
Örnek Diyalog: Mentre camminavo verso casa nella notte fonda, i miei passi risuonavano nel vicolo deserto e ogni eco sembrava narrare antiche storie dimenticate.
Türkçe: Zifiri karanlıkta eve doğru yürürken, adımlarım ıssız sokakta yankılanıyordu ve her yankı unutulmuş eski hikayeleri anlatıyor gibiydi.
L'autobus era in ritardo come al solito.
Otobüs her zamanki gibi gecikmişti.
Örnek Diyalog: L'autobus era in ritardo come al solito, quindi sono arrivato tardi all'appuntamento.
Türkçe: Otobüs her zamanki gibi geç kaldı, bu yüzden randevuya geç kaldım.
La casa antica celava segreti nei suoi muri.
Eski ev, duvarlarında sırlar gizliyordu.
Örnek Diyalog: Mentre esploravamo il vecchio quartiere, Marco mi sussurrò all'orecchio: La casa antica celava segreti nei suoi muri.
Türkçe: Eski mahalleyi keşfederken, Marco kulağıma fısıldadı: Antik ev duvarlarında sırlar saklıyordu.
Il sorriso di un bambino poteva illuminare l'intera stanza.
Bir çocuğun gülümsemesi tüm odayı aydınlatabilirdi.
Örnek Diyalog: Il sorriso di un bambino poteva illuminare l'intera stanza, e quello di mia figlia non faceva eccezione.
Türkçe: Bir çocuğun gülümsemesi tüm odanın aydınlanmasına sebep olabilirdi ve kızımın gülümsemesi de bir istisna değildi.
La bibliotecaria ha raccomandato un romanzo avvincente.
Kütüphaneci sürükleyici bir roman önerdi.
Örnek Diyalog: La bibliotecaria ha raccomandato un romanzo avvincente, quindi non vedo l'ora di iniziare a leggerlo questo fine settimana.
Türkçe: Kütüphaneci sürükleyici bir roman tavsiye etti, bu yüzden onu bu hafta sonu okumaya başlamak için sabırsızlanıyorum.
Una goccia di pioggia si è posata delicatamente sulla mia mano.
Bir yağmur damlası nazikçe elim üzerine kondu.
Örnek Diyalog: Una goccia di pioggia si è posata delicatamente sulla mia mano e mi ha ricordato quanto possano essere semplici e pure le gioie della vita.
Türkçe: Bir yağmur damlası nazikçe elime kondu ve hayatın ne kadar basit ve saf olabilecek neşeleri olduğunu bana hatırlattı.
I vecchi amici si sono riuniti per condividere ricordi d'infanzia.
Eski dostlar, çocukluk anılarını paylaşmak için bir araya geldiler.
Örnek Diyalog: I vecchi amici si sono riuniti per condividere ricordi d'infanzia, ridendo e scherzando come non facevano da anni.
Türkçe: Eski arkadaşlar, çocukluk anılarını paylaşmak için yıllardır yapmadıkları gibi kahkahalar atıp şakalaşarak yeniden bir araya geldiler.
La partita di calcio è stata annullata a causa del temporale.
Futbol maçı fırtına nedeniyle iptal edildi.
Örnek Diyalog: Mi dispiace, amico, ma ho sentito che la partita di calcio è stata annullata a causa del temporale.
Türkçe: Üzgünüm dostum, ama futbol maçının fırtına yüzünden iptal edildiğini duydum.
La sciarpa di lana mi proteggeva dal freddo pungente.
Yün atkım beni keskin soğuktan koruyordu.
Örnek Diyalog: Ricordo che, mentre passeggiavamo lungo i viali innevati, mi rivolgesti un sorriso e dicesti La sciarpa di lana mi proteggeva dal freddo pungente.
Türkçe: Hatırlıyorum ki, karla kaplı bulvarlarda yürürken bana bir gülümseme yönelttin ve Yün atkı beni keskin soğuktan koruyordu dedin.
La neve imbiancava le cime delle montagne.
Kar, dağların zirvelerini beyaza bürümüştü.
Örnek Diyalog: Maria si affacciò alla finestra e, sorseggiando il suo caffè mattutino, mormorò con stupore: La neve imbiancava le cime delle montagne.
Türkçe: Maria pencereye yöneldi ve, sabah kahvesini yudumlayarak, şaşkınlıkla mırıldandı: Kar dağların zirvelerini beyazlatıyordu.
Il tè fumante riscaldava le mie mani gelate.
Buharlaşan çay buz gibi ellerimi ısıtıyordu.
Örnek Diyalog: Sorridendo, dissi a Maria, Il tè fumante riscaldava le mie mani gelate, mentre guardavo la neve cadere fuori dalla finestra.
Türkçe: Gülümseyerek Maria'ya dedim ki, Buharı üstünde çay elimi donmuş ellerimi ısıtırken, camın diğer tarafında karın yağışını izliyordum.
La chitarra era appoggiata sul divano, pronta per essere suonata.
Gitar, çalınmaya hazır şekilde kanepeye yaslanmıştı.
Örnek Diyalog: La chitarra era appoggiata sul divano, pronta per essere suonata, disse Marco con un sorriso mentre invitava i suoi amici a unirsi a lui per una jam session.
Türkçe: Marco gitarın divanın üzerine yaslandığını göstererek gülümseyerek arkadaşlarını bir jam session için yanına davet ederken, Gitar çalınmaya hazır divanda duruyor, dedi.
I gabbiani volteggiavano alti nel cielo azzurro.
Martılar mavi gökyüzünde yükseklerde süzülüyorlardı.
Örnek Diyalog: Mentre ci avvicinavamo alla scogliera, ho indicato verso l'orizzonte esclamando: I gabbiani volteggiavano alti nel cielo azzurro.
Türkçe: Falezlere yaklaşırken, ufkun ötesini göstererek haykırdım: Martılar masmavi gökyüzünde yükseklerde süzülüyordu.
L'esame di italiano era più complicato di quanto pensassi.
İtalyanca sınavı sandığımdan daha karmaşıktı.
Örnek Diyalog: Mi sono lamentato con Luca dicendogli che L'esame di italiano era più complicato di quanto pensassi.
Türkçe: Luca'ya İtalyanca sınavın düşündüğümden daha karmaşık olduğunu söyleyerek şikayet ettim.
La mia bicicletta scricchiolava mentre percorrevo il sentiero.
Bisikletim, patika boyunca ilerlerken gıcırdıyordu.
Örnek Diyalog: La mia bicicletta scricchiolava mentre percorrevo il sentiero, segno evidente che aveva bisogno di una buona manutenzione.
Türkçe: Yolda ilerlerken bisikletim gıcırdıyordu, bu da açık bir işaretiydi ki iyi bir bakıma ihtiyacı vardı.
La piccola bottega vendeva oggetti artigianali unici.
Küçük dükkân eşsiz el yapımı ürünler satıyordu.
Örnek Diyalog: Mentre passeggiavamo per le vie del borgo antico, ho notato che la piccola bottega vendeva oggetti artigianali unici.
Türkçe: Eski mahalledeki sokaklarda dolaşırken, küçük dükkânın benzersiz el yapımı objeler sattığını fark ettim.
Il cucciolo dormiva acciambellato nel suo morbido cuscino.
Yavru köpek, yumuşak yastığında kıvrılarak uyuyordu.
Örnek Diyalog: Mentre passavo accanto al salotto, ho notato che il cucciolo dormiva acciambellato nel suo morbido cuscino, completamente ignaro del mondo intorno a lui.
Türkçe: Salonun yanından geçerken, yavru köpeğin dünyadan bihaber, yumuşacık yastığının üstünde kıvrılarak uyuduğunu fark ettim.
Il treno correva veloce attraverso la campagna.
Tren, kırsal arazide hızla ilerliyordu.
Örnek Diyalog: Mentre guardavo fuori dal finestrino, ho pensato, Il treno correva veloce attraverso la campagna.
Türkçe: Pencereden dışarıya bakarken düşündüm, Tren kırsal alanı hızla geçiyordu.
Una vecchia cartolina era nascosta nel libro di poesie.
Eski bir kartpostal, şiir kitabının içinde saklıydı.
Örnek Diyalog: Mentre sfogliava le pagine ingiallite, Anna esclamò sorpresa: Una vecchia cartolina era nascosta nel libro di poesie.
Türkçe: Sarımtırak sayfaları çevirirken, Anna şaşkınlıkla haykırdı: Eski bir kartpostal, şiir kitabının içinde saklıymış.
Ogni mattina svegliarsi con il suono del mare era un sogno.
Her sabah denizin sesiyle uyanmak bir rüyaydı.
Örnek Diyalog: Ogni mattina svegliarsi con il suono del mare era un sogno, ripeteva spesso Maria, chiudendo gli occhi e respirando profondamente.
Türkçe: Her sabah denizin sesiyle uyanmak bir rüyaydı, diye sık sık tekrarlardı Maria, gözlerini kapatıp derin bir nefes alarak.
Il gelato al pistacchio era il mio preferito d'estate.
Pistachio dondurması yazın en sevdiğimdi.
Örnek Diyalog: Ricordo che mi dicevi sempre, Il gelato al pistacchio era il mio preferito d'estate, mentre passeggiamo ora nel cuore dell'inverno.
Türkçe: Bana hep şunu söylediğini hatırlıyorum, Pistachio dondurması yazın favorimdi, şimdiyse kışın kalbinde yürüyoruz.
La candela emetteva una luce soffusa nella stanza buia.
Mum karanlık odada hafif bir ışık yayıyordu.
Örnek Diyalog: La candela emetteva una luce soffusa nella stanza buia, creando un'atmosfera intima e accogliente.
Türkçe: Mum, karanlık odada hafif bir ışık yayıyordu, samimi ve sıcak bir atmosfer yaratıyordu.
I rintocchi del campanile annunciavano mezzogiorno.
Çan kulesinin çan sesleri öğle vaktini duyuruyordu.
Örnek Diyalog: Mentre passeggiavo nella piazza deserta, i rintocchi del campanile annunciavano mezzogiorno e improvvisamente la città sembrò rianimarsi.
Türkçe: Issız meydanda dolaşırken, çan kulesinin çan sesleri öğleni duyuruyordu ve birdenbire şehir sanki yeniden canlanmış gibi göründü.
La mostra d'arte presentava quadri di artisti locali.
Sanat sergisi, yerel sanatçıların tablolarını sergiliyordu.
Örnek Diyalog: Durante la visita, Marco commentò entusiasta: La mostra d'arte presentava quadri di artisti locali, una vera scoperta!
Türkçe: Ziyaret sırasında Marco heyecanla şöyle yorum yaptı: Sanat sergisi, yerel sanatçıların tablolarını sergiliyordu, gerçek bir keşifti!
Il barista preparava il cappuccino con abilità.
Barista cappuccino'yu ustalıkla hazırlıyordu.
Örnek Diyalog: Mentre osservavo il banco, non potevo fare a meno di notare come il barista preparava il cappuccino con abilità.
Türkçe: Tezgahı gözlemleyerek, baristanın cappuccino'yu ne kadar ustalıkla hazırladığını fark etmeden edemiyordum.
I petali dei fiori cadevano delicati come neve.
Çiçeklerin yaprakları, kar taneleri gibi nazikçe düşüyordu.
Örnek Diyalog: Mentre camminavamo nel giardino, ho sussurrato: I petali dei fiori cadevano delicati come neve, ammirando la scena.
Türkçe: Bahçede yürürken fısıldadım: Çiçek yaprakları kar taneleri gibi nazikçe düşüyordu, manzarayı hayranlıkla izliyordum.
Ho visto un arcoiris dopo il temporale di ieri.
Dün fırtınadan sonra bir gökkuşağı gördüm.
Örnek Diyalog: Mentre eravamo al parco, Giovanni mi ha detto entusiasta: Ho visto un arcoiris dopo il temporale di ieri.
Türkçe: Parktayken Giovanni heyecanla bana şunu söyledi: Dünkü fırtına sonrasında bir gökkuşağı gördüm.
Il muro di cinta era decorato con delle piante rampicanti.
Çevre duvarı, sarmaşık bitkilerle süslenmişti.
Örnek Diyalog: Mentre passeggiavamo per il giardino, ho notato che il muro di cinta era decorato con delle piante rampicanti, che aggiungevano un tocco di verde all'intera struttura.
Türkçe: Bahçede yürüyüş yaparken, çevre duvarının sarmaşıklarla süslendiğini fark ettim; bunlar tüm yapıya yeşil bir dokunuş katıyordu.
La poesia che ho scritto parla della natura selvaggia.
Yazdığım şiir vahşi doğa hakkında.
Örnek Diyalog: Durante il nostro incontro al circolo letterario, rivolsi un sorriso a Marco e dissi: La poesia che ho scritto parla della natura selvaggia.
Türkçe: Edebiyat kulübündeki buluşmamız sırasında Marco'ya bir gülümseme takındım ve dedim ki: Yazdığım şiir vahşi doğa hakkında.
Lo specchio d'acqua rifletteva le nuvole in movimento.
Suyun yüzeyi hareket halindeki bulutları yansıtıyordu.
Örnek Diyalog: Mentre passeggiavamo accanto al laghetto, Luca si fermò a guardare il paesaggio e commentò: Lo specchio d'acqua rifletteva le nuvole in movimento, creando un effetto quasi ipnotico.
Türkçe: Gölette yürürken, Luca manzarayı izlemek için durdu ve şu yorumu yaptı: Su yüzeyi hareket halindeki bulutları yansıtıyor, neredeyse hipnotize edici bir etki yaratıyordu.
Il pesce rosso nuotava lentamente nel suo piccolo acquario.
Kırmızı balık, küçük akvaryumunda yavaşça yüzüyordu.
Örnek Diyalog: Il pesce rosso nuotava lentamente nel suo piccolo acquario, un pacifico spettacolo che mi calmava dopo una giornata stressante.
Türkçe: Kırmızı balık, küçük akvaryumunda yavaşça yüzüyordu; stresli bir günün ardından beni sakinleştiren huzurlu bir manzaraydı.
İtalyanca'da Sayılar
Biraz da sayıları öğrenelim. İşte 1'den 10'a kadar İtalyanca sayılar:
1- Uno (Uno)
2- Due (Due)
3- Tre (Tre)
4- Quattro (Kuatro)
5- Cinque (Çinkue)
6- Sei (Sey)
7- Sette (Sette)
8- Otto (Otto)
9- Nove (Nove)
10- Dieci (Diyeçi)
Not: 'Cinque' kelimesindeki 'c' harfinin 'ç' olarak okunduğuna dikkat et!
İtalyanca'da Günler ve Aylar
Günler
Lunedì (Lunedì): Pazartesi
Martedì (Martedì): Salı
Mercoledì (Merkoledì): Çarşamba
Giovedì (Covedì): Perşembe
Venerdì (Venerdì): Cuma
Sabato (Sabato): Cumartesi
Domenica (Domenika): Pazar
Aylar
1- Gennaio (Cennaio): Ocak
2- Febbraio (Febbraio): Şubat
3- Marzo (Marzo): Mart
4- Aprile (Aprile): Nisan
5- Maggio (Maccio): Mayıs
6- Giugno (Cugno): Haziran
7- Luglio (Luglio): Temmuz
8- Agosto (Agosto): Ağustos
9- Settembre (Settembre): Eylül
10- Ottobre (Ottobre): Ekim
11- Novembre (Novembre): Kasım
12- Dicembre (Diçembre): Aralık
İtalyanca'da Basit Cümle Kurma
İtalyanca'da basit cümleler kurmak için temel yapıları öğrenmek faydalı olacaktır.
Özne + Fiil + Nesne
Io mangio una mela. (İo manco una mela): Ben bir elma yiyorum.
Tu leggi un libro. (Tu leci un libro): Sen bir kitap okuyorsun.
Lui guarda la televisione. (Luy guarda la televizyonə): O televizyon izliyor.
Olumsuz Cümleler
Olumsuz cümle yapmak için fiilin önüne 'non' getiriyoruz.
Non capisco. (Non kapisko): Anlamıyorum.
Non voglio. (Non volyo): İstemiyorum.
Non so. (Non so): Bilmiyorum.
Soru Cümleleri
Soru cümleleri için cümlenin sonuna soru işareti koymak yeterli.
Parli inglese? (Parli İngleze): İngilizce konuşuyor musun?
Hai fame? (Ay fame): Aç mısın?
Sei felice? (Sey feliçe): Mutlu musun?
İtalyanca'da Önemli Fiiller
Bazı temel fiilleri bilmek, cümle kurarken işini kolaylaştıracak.
Essere (Esserə): Olmak
- Io sono (İo sono): Ben ...im
- Tu sei (Tu sey): Sen ...sin
- Avere (Avere): Sahip olmak
- Io ho (İo o): Ben ...im var
- Tu hai (Tu ay): Sen ...in var
- Fare (Fare): Yapmak
- Io faccio (İo façço): Ben yaparım
- Andare (Andare): Gitmek
- Io vado (İo vado): Ben giderim
- Volere (Volere): İstemek
- Io voglio (İo volyo): Ben istiyorum
İtalyanca'da Renkler
Rosso (Rosso): Kırmızı
Blu (Blu): Mavi
Verde (Verde): Yeşil
Giallo (Ciallo): Sarı
Nero (Nero): Siyah
Bianco (Bianko): Beyaz
Pratik İçin İtalyanca İfadeler
İşte bazı pratik ifadeler:
Che ora è? (Ke ora e): Saat kaç?
Dove abiti? (Dove abiti): Nerede yaşıyorsun?
Mi chiamo... (Mi kiamo...): Benim adım...
Piacere di conoscerti! (Piyaçere di konoşer ti): Tanıştığımıza memnun oldum!
Ho bisogno di aiuto. (O bizonyo di ayuto): Yardıma ihtiyacım var.
İtalyanca Öğrenirken İşine Yarayacak İpuçları
Dinleme Pratiği Yap: İtalyanca şarkılar dinle veya filmler izle.
Kelime Kartları Kullan: Yeni kelimeleri hafızana kazımak için.
Konuşmaktan Çekinme: Hatalar normaldir; pratik yaparak aşılabilir.
Günlük Tut: Basit cümlelerle İtalyanca günlük yaz.
Arkadaş Bul: İtalyanca konuşan biriyle pratik yapmak çok faydalıdır.
Sonuç
İtalyanca öğrenmek, kendine yeni bir dünya açmak gibidir. Bu güzel dilin melodisi ve ritmi seni sarıp sarmalayacak. "La vita è bella" der İtalyanlar; hayat güzeldir. Sen de bu güzelliği İtalyanca öğrenerek taçlandırabilirsin.
Unutma, her yeni kelime, her yeni ifade seni İtalyanca'ya biraz daha yakınlaştıracak. Sabırla ve keyifle öğrenmeye devam et! Buona fortuna! (İyi şanslar!)