Son zamanlarda iş aramaktan yorulduğunu söyleyen insanların serzenişlerini duyuyorum. 30 yaşın üstünde olanlar iş aramanın geçmişte çok daha zor olduğunu bilir. Bugün bir kariyer sitesinden başvuru yapabiliyorsunuz. Ön yazı copy-paste yoluyla yüzlerce işletmeye gönderilebiliyor. İş aramak eskiden daha zordu. Gazete ilanlarından iş aramaktan bahsediyorum. Başvuru formu doldurmak için işletmeye giderdik ve şu meşhur sözü duyardık: "sizi arayacağız." İtiraf etmeliyim ki arkadaşlarımdan çoğu aranmadı.
20 yıl önce yaşanan diyalogları halen duymak üzücü olsa da maalesef 2019 yılında da yine insanlara “sizi arayacağız” diyorlar ve aramıyorlar. Size sürekli sizi arayacağız diyorlarsa bunu bir öğrenme yöntemi olarak ele alın. Bunu duymak çok acı olsa da hemen havlu atmayın.
Bu yazı e-posta göndererek nasıl iş arayabileceğini anlatmak için hazırlanmıştır.
İş arama yöntemleri değişti mi?
Birçok kişi halen 2000’li yılların yöntemleriyle iş aramaya devam ediyor. Evet, o zamanlar kariyer sitelerinden bir butonla başvuru yapmak yoktu. Başvurular şahsen ya da telefonla yapılırdı. Ama gazete ilanı üzerinden başvurmakla bir butonla başvuru yapmak arasındaki fark nedir?
İnternet siteleri üzerinden yapılan başvurularda geri bildirim oranı %1-3 arasında. Ama birçok insan halen aynı yöntemlerle iş aramaya devam ediyor. Çünkü en kolayı bu.
İş aramak e-posta pazarlamaya nasıl benziyor?
Günümüzde işletmelerin beklentileri değişti. Artık sadece bir okuldan mezun olmak yetmiyor. İşletmeler, işletmeye yeni şeyler katabilecek insanlarla çalışmak istiyorlar. Çağı yakalamak, satışları arttırmak ve büyümek istiyorlar. Bu hedefleri gerçekleştirebilmek için “aday personel hedef kitlesi” belirliyor. Peki siz kendinize hedef işletme kitlesi belirliyor musunuz?
Belirleyin. Yeteneğinizi kullanabileceğiniz ve kendinizi en iyi şekilde anlatabileceğinizi düşündüğünüz işletmelerin e-posta kutusuna düşmeye çalışın.
Ben bu yazıyı birçok kişinin e-posta adresine gönderilmesini sağladım. Bu fikirlerimi onlara anlatmak için etkileyici bir başlık seçtim. Böylece onların e-posta kutusuna girebildim.
İşletmenin ne aradığını düşünün ve anahtar kelime belirleyin.
Ben e-posta kutusuna girebilmek için onların iş aradığını veya daha iyi bir iş aradığını düşündüm. Anahtar kelime iş aramak ve bunu e-posta konusunun başına yerleştirdim. Siz de öyle yapın. Onların ne aradığını yeniden düşünün. Makine Mühendisi mi arıyorlar? E-posta konusu içerisinde Makine Mühendisi geçmiyorsa işe alınan kişilere spam klasöründen el sallarsınız.
E-posta kampanyanızın içeriğinde ne olmalı?
İşte orada tamamen siz olmalısınız. Sizi yansıtan kopya içerikler değil, siz! Örneğin birçok kişinin özgeçmişinde yer alan şu ifade yer almamalı: “yeteneklerimi kullanabileceğim pozisyonlarda değerlendirilmek istiyorum.”
Şu sorulara cevap verin: Ne yeteneğiniz var? Bu yeteneği ne zamandan beri kullanıyorsunuz? Nerede edindiniz? Hangi pozisyona başvuru yapıyorsunuz? Bu pozisyona ne katacaksınız?
Yanlış: İşletmenize katma değer sağlayabileceğim pozisyonlarda görev almak istiyorum. Mülakatlarınıza katılmak isterim.
Doğru: Satış alanındaki yeteneklerimi kullanabileceğim bir pozisyonda işe arıyorum. KARDAKAYMAZ LASTİK A.Ş’nin satış politikaları doğrultusunda neler yapabileceğimi konuşmak için sizlerle bir görüşme yapmak istiyorum.
Sadece kendinizi değil, neler yapabileceğinizi anlatın.
İş görüşmeleri “kendinizi tanıtır mısınız?” ile başlar. Herkes özgeçmişinde yer alan bilgileri sözlü olarak ifade etmeye başlar. Bu sorunun sebebi aslında adayın biraz rahatlaması ve mülakat stresini atması içindir. E-posta yazarken heyecanlanıyor musunuz? O halde özgeçmişinizde yer alan maddeleri tekrar etmekten vazgeçin.
Neler yapabileceğini anlatacağınız 3-4 satır yeriniz var. İş görüşmesine davet edilebilmek için en güçlü cümleleri kurun.
Kime göndermeliyim?
İş arayan birçok kişi Linkedin platformuyla tanışmıştır. Bu öyle bir platform ki birçok işletmenin İK uzmanlarına ulaşabiliyorsunuz. Diğer bir husus ise; personel ihtiyaçlarının %90’ı için ilan verilmez diye bir efsane vardır. İşletme içinden referans yoluyla personel temini yapılır. Bu sebeple Linkedin bağlantılarınızda iletişimi daima sıcak tutun.
Kişisel markalaşmaya odaklanın.
Bir işletmeye başvuru yaptığınızda sorgulanma evresine giriyorsunuz. İsminiz Google üzerinde sorgulanıyor. Google’da nasıl gözükmek istersiniz? Facebook fotoğraflarınız, instagram gönderileriniz ve yer imleri çok güzel. Ama bunun yerine profesyonel bir görünüm oluşturmaya ne dersiniz?
Dr. Sertaç Dalgalıdere’nin Wordpress eğitimine katılın ve kendinize bir web sitesi oluşturun. Web sitenizde kendinizi tanıtın.
Bir YouTube videosu oluşturun ve kendinizi tanıtın. Linkedin profilinizi düzenleyin. Profesyonel bir görünüm kazandırın. E-postanızı alan İK uzmanları bunu yapacak. Ama bu bağlantıları e-posta içeriğine eklemeyi unutmayın.
Dönüşüm oranını takip edin.
Basit bir hesap yaparak gönderdiğiniz e-posta miktarıyla aldığınız geri bildirim oranını tespit edin. Oran çok mu düşük? Nerede hata yaptığınızı yeniden düşünün. En doğru ifadeleri bulun ve yeniden deneyin. İhtiyacınız olan dönüşüm oranı %1.
