Almanca Öğrenerek Sağlık Sorunlarınızı Daha İyi İfade Edebilirsiniz
Yabancı bir ülkede yaşamak, hele ki o ülkenin dilini bilmiyorsanız, pek çok zorluk içerir. Özellikle sağlık söz konusu olduğunda, kendimizi doğru ifade edebilmek hayati önem taşır. Almanya'da yaşayan bir Türk olarak, Almanca öğrenmeye başladığım ilk günden beri, en çok sağlıkla ilgili konularda kendimi geliştirmeye odaklandım. Bugün, sizlerle bu süreçte öğrendiğim bazı ipuçlarını ve Almanca'nın sağlık alanındaki önemini paylaşmak istiyorum.
Ich habe ein unangenehmes Gefühl in meiner Brust
Göğsümde rahatsız edici bir his var.
Örnek Diyalog: Als ich die dunkle Gasse entlangging, überkam mich plötzlich und ohne ersichtlichen Grund, ein unangenehmes Gefühl in meiner Brust.
Türkçe: Karanlık sokağı yürürken, aniden ve belirgin bir sebep olmaksızın göğsümde rahatsızlık verici bir his belirdi.
Ich fühle mich schlecht und schwindlig
Kendimi kötü hissediyorum ve başım dönüyor.
Örnek Diyalog: Nachdem ich zu schnell aufgestanden bin, sage ich Ich fühle mich schlecht und schwindlig.
Türkçe: Çok hızlı kalktıktan sonra, Kendimi kötü ve başım dönüyor diyorum.
Meine Nase ist verschleimt und ich habe ein Kratzen im Hals
Burnum sümüklü ve boğazım kaşınıyor.
Örnek Diyalog: Da meine Nase ist verschleimt und ich ein Kratzen im Hals habe, glaube ich, dass ich mich erkältet habe.
Türkçe: Burnum tıkalı ve boğazımda bir kaşıntı var, sanırım üşütmüşüm.
Mein Darm ist unregelmäßig
Bağırsaklarım düzensiz.
Örnek Diyalog: Seitdem ich diese neue Diät versuche, ist mein Darm unregelmäßig und ich fühle mich nicht wohl.
Türkçe: Bu yeni diyeti denediğimden beri bağırsaklarım düzensiz ve kendimi iyi hissetmiyorum.
Ich habe eine schlechte Verdauung
Sindirimim kötü.
Örnek Diyalog: Nachdem ich das neue Gericht probiert habe, sagte ich meinem Freund, Ich habe eine schlechte Verdauung.
Türkçe: Yeni yemeği denedikten sonra arkadaşıma, Kötü bir sindirimim var, dedim.
Mein Appetit ist verringert
İştahım azaldı.
Örnek Diyalog: Seit ich regelmäßig Sport treibe, habe ich bemerkt, dass mein Appetit ist verringert.
Türkçe: Düzenli olarak spor yaptığımdan beri iştahımın azaldığını fark ettim.
Ich habe ein Hautausschlag
Deri döküntüm var.
Örnek Diyalog: Ich habe einen Hautausschlag, der sehr juckt und ich sollte wahrscheinlich einen Arzt aufsuchen.
Türkçe: Cildimde çok kaşıntılı bir döküntü var ve muhtemelen bir doktora görünmeliyim.
Ich habe Sehstörungen und Doppelbilder
Görme bozukluklarım ve çift görmem var.
Örnek Diyalog: Nach dem Unfall erklärte ich dem Arzt, dass ich Sehstörungen und Doppelbilder habe.
Türkçe: Kazadan sonra doktora görme bozukluğu yaşadığımı ve çift görüyorum dedim.
Mein Blutdruck ist zu hoch
Kan basıncım çok yüksek.
Örnek Diyalog: Nachdem ich die Ergebnisse meines Blutdruckmessgeräts gesehen hatte, sagte ich besorgt zu meinem Arzt: Mein Blutdruck ist zu hoch.
Türkçe: Kan basıncı ölçerimin sonuçlarını gördükten sonra doktoruma endişeyle şöyle dedim: Kan basıncım çok yüksek.
Mein Blutzucker ist zu niedrig
Kan şekerim çok düşük.
Örnek Diyalog: Als ich zitterte und schwach fühlte, wurde mir klar, dass mein Blutzucker ist zu niedrig sein könnte.
Türkçe: Titriyordum ve kendimi zayıf hissediyordum, kan şekerimin çok düşük olabileceğini anladım.
Meine Knochen sind schwach
Kemiklerim zayıf.
Örnek Diyalog: Da ich seit Monaten keinen Sport getrieben habe, fühlt es sich so an, als ob meine Knochen sind schwach.
Türkçe: Aylardır spor yapmadığım için, kemiklerim sanki zayıflamış gibi hissediyorum.
Mein Husten ist schwer zu kontrollieren
Öksürüğümü kontrol etmek zor.
Örnek Diyalog: Seit Wochen habe ich eine Erkältung, und mein Husten ist schwer zu kontrollieren.
Türkçe: Haftalardır nezleyim ve öksürüğümü kontrol etmek zor oluyor.
Ich bin anfällig für Krankheiten
Hastalıklara karşı hassasım.
Örnek Diyalog: Da ich ein schwaches Immunsystem habe, ist es keine Überraschung, dass ich anfällig für Krankheiten bin.
Türkçe: Zayıf bir bağışıklık sistemine sahip olduğum için hastalıklara karşı savunmasız olmam hiç şaşırtıcı değil.
Mein Herz schlägt unregelmäßig
Kalbim düzensiz atıyor.
Örnek Diyalog: Seitdem ich dich gesehen habe, fühle ich, wie mein Herz schlägt unregelmäßig.
Türkçe: Seni gördüğümden beri, kalbimin düzensiz attığını hissediyorum.
Ich habe Halsschmerzen
Boğazım ağrıyor.
Örnek Diyalog: Da ich Halsschmerzen habe, kann ich heute leider nicht zu deiner Party kommen.
Türkçe: Boğaz ağrım olduğu için ne yazık ki bugün senin partine gelemeyeceğim.
Ich habe eine Entzündung der Atemwege
Solunum yollarımda iltihaplanma var.
Örnek Diyalog: Da ich eine Entzündung der Atemwege habe, sollte ich heute besser zu Hause bleiben.
Türkçe: Solunum yollarımda bir iltihaplanma olduğu için, bugün en iyisi evde kalmam.
Ich habe Probleme beim Schlucken von Flüssigkeiten
Sıvıları yutmakta sorun yaşıyorum.
Örnek Diyalog: Seit meiner Halsentzündung habe ich Probleme beim Schlucken von Flüssigkeiten.
Türkçe: Boğaz iltihabım olduğundan beri sıvı yutmakta zorluk çekiyorum.
Ich habe eine Lebensmittelvergiftung
Gıda zehirlenmesi geçiriyorum.
Örnek Diyalog: Nachdem ich gestern Abend in jenem neuen Restaurant gegessen habe, musste ich feststellen: Ich habe eine Lebensmittelvergiftung.
Türkçe: Dün akşam şu yeni restoranda yemek yedikten sonra fark ettim ki: Gıda zehirlenmesi geçiriyorum.
Ich leide unter Kopfschmerzen
Baş ağrısı çekiyorum.
Örnek Diyalog: Ich leide unter Kopfschmerzen und kann mich daher nicht auf meine Arbeit konzentrieren.
Türkçe: Baş ağrısı çekiyorum ve bu yüzden işime konsantre olamıyorum.
Ich bin müde und habe keine Energie
Yorgunum ve hiç enerjim yok.
Örnek Diyalog: Nach einem langen Arbeitstag sagte er: Ich bin müde und habe keine Energie.
Türkçe: Uzun bir iş gününden sonra şöyle dedi: Yorgunum ve enerjim yok.
Mein Rücken tut weh
Sırtım ağrıyor.
Örnek Diyalog: Nach einem langen Arbeitstag im Garten sagte ich: Mein Rücken tut weh.
Türkçe: Bahçede uzun bir iş gününün ardından, Sırtım ağrıyor. dedim.
Ich habe Probleme beim Atmen
Nefes almakta zorlanıyorum.
Örnek Diyalog: Ich habe Probleme beim Atmen, wenn ich starke Allergien habe.
Türkçe: Şiddetli alerjilerim olduğu zaman nefes almakta sorun yaşıyorum.
Meine Allergien machen mir zu schaffen
Alerjilerim beni etkiliyor.
Örnek Diyalog: Jedes Frühjahr sind meine Allergien besonders schlimm und machen mir zu schaffen.
Türkçe: Her bahar alerjilerim özellikle kötü olur ve bana zorluk çıkarır.
Ich habe Schmerzen in meinen Gelenken
Eklemlerimde ağrı var.
Örnek Diyalog: Seit ich gestern im Garten gearbeitet habe, sage ich ständig Ich habe Schmerzen in meinen Gelenken.
Türkçe: Dünden beri bahçede çalıştığım için sürekli Eklem yerlerim ağrıyor diyorum.
Meine Muskeln sind steif
Kaslarım sertleşti.
Örnek Diyalog: Nach dem langen Lauf gestern sind meine Muskeln steif.
Türkçe: Dün uzun bir koşu yaptıktan sonra kaslarım sertleşti.
Meine Hände und Füße sind taub
Ellerim ve ayaklarım uyuştu.
Örnek Diyalog: Nach einem langen Tag im eisigen Winter stellte ich fest, dass meine Hände und Füße sind taub geworden.
Türkçe: Soğuk bir kış gününün ardından ellerimin ve ayaklarımın uyuştuğunu fark ettim.
Mein Magen ist verstopft
Midem kabız oldu.
Örnek Diyalog: Nachdem ich zu viel Käse gegessen hatte, klagte ich, Mein Magen ist verstopft.
Türkçe: Çok fazla peynir yedikten sonra, Mide tıkanıklığı yaşıyorum. diye şikayet ettim.
Ich habe einen trockenen Mund
Ağzım kurudu.
Örnek Diyalog: Nach dem Marathon sagte der Läufer: Ich habe einen trockenen Mund, ich brauche etwas zu trinken.
Türkçe: Maraton sonrasında koşucu şöyle dedi: Ağzım kurudu, içecek bir şeylere ihtiyacım var.
Meine Augen sind trocken und jucken
Gözlerim kuru ve kaşıntılı.
Örnek Diyalog: Nach einem langen Tag vor dem Computerbildschirm beschwerte ich mich, Meine Augen sind trocken und jucken.
Türkçe: Bilgisayar ekranının başında uzun bir gün geçirdikten sonra şikayet ettim, Gözlerim kurudu ve kaşınıyor.
Meine Haut ist sehr trocken
Cildim çok kuru.
Örnek Diyalog: Da meine Haut sehr trocken ist, benutze ich täglich eine Feuchtigkeitscreme.
Türkçe: Cildim çok kuru olduğu için her gün bir nemlendirici krem kullanıyorum.
Meine Ohren sind verschleimt
Kulaklarım yapış yapış.
Örnek Diyalog: Nach einer Erkältung klagte er, Meine Ohren sind verschleimt, und ich kann kaum etwas hören.
Türkçe: Bir soğuk algınlığının ardından, Kulaklarım balgamla doldu ve neredeyse hiçbir şey duyamıyorum. diye şikayet etti.
Ich habe Probleme beim Schlucken
Yutma problemim var.
Örnek Diyalog: Ich habe Probleme beim Schlucken, deshalb sollte ich vielleicht einen Arzt aufsuchen.
Türkçe: Yutkunmakta sorunlar yaşıyorum, bu yüzden belki bir doktora görünmeliyim.
Ich habe eine Blutarmut
Bende anemi var.
Örnek Diyalog: Ich habe eine Blutarmut und muss deshalb Eisenpräparate einnehmen.
Türkçe: Kan eksikliğim var ve bu yüzden demir takviyeleri almak zorundayım.
Ich habe eine Infektion
Enfeksiyon kaptım.
Örnek Diyalog: Ich habe eine Infektion und muss deshalb zum Arzt gehen.
Türkçe: Bir enfeksiyonum var ve bu yüzden doktora gitmem gerekiyor.
Ich habe eine schlechte Immunität
Bağışıklığım kötü.
Örnek Diyalog: Wegen meiner ständigen Erkältungen sagte der Arzt, ich habe eine schlechte Immunität.
Türkçe: Sürekli soğuk algınlığım yüzünden doktor, bağışıklığımın zayıf olduğunu söyledi.
Meine Gelenke schmerzen
Eklemlerim ağrıyor.
Örnek Diyalog: Meine Gelenke schmerzen so sehr, dass ich heute schwer aus dem Bett kam.
Türkçe: Eklem yerlerim o kadar ağrıyor ki, bugün yataktan kalkmakta zorlandım.
Ich habe Probleme mit dem Gleichgewicht
Denge sorunum var.
Örnek Diyalog: Wegen einer Ohrenentzündung habe ich Probleme mit dem Gleichgewicht.
Türkçe: Kulak enfeksiyonu nedeniyle denge sorunları yaşıyorum.
Ich habe eine Erkältung
Soğuk algınlığım var.
Örnek Diyalog: Ich habe eine Erkältung und kann heute nicht zur Arbeit gehen.
Türkçe: Bir soğuk algınlığım var ve bugün işe gidemem.
Meine Nase läuft ständig
Burnum sürekli akıyor.
Örnek Diyalog: Wegen der Frühlingsallergien läuft meine Nase ständig.
Türkçe: Bahar alerjileri yüzünden sürekli burnum akıyor.
Ich habe eine Erkrankung der Atemwege
Solunum yolu hastalığım var.
Örnek Diyalog: Aufgrund meiner Symptome vermute ich, dass ich eine Erkrankung der Atemwege habe.
Türkçe: Belirtilerimden dolayı, solunum yollarında bir rahatsızlığım olduğunu düşünüyorum.
Ich habe eine Grippe
Grip oldum.
Örnek Diyalog: Ich habe eine Grippe und muss deshalb leider im Bett bleiben.
Türkçe: Grip oldum ve bu yüzden ne yazık ki yataktan çıkamıyorum.
Mein Körper schmerzt beim Gehen
Yürüdüğümde vücudum ağrıyor.
Örnek Diyalog: Nach dem Marathonlauf sagte er: Mein Körper schmerzt beim Gehen.
Türkçe: Maraton koşusundan sonra şöyle dedi: Yürürken vücudum ağrıyor.
Ich habe Probleme beim Sprechen
Konuşma problemim var.
Örnek Diyalog: Da ich nicht fließend bin, habe ich Probleme beim Sprechen dieser Sprache.
Türkçe: Akıcı olmadığım için bu dili konuşurken sorunlar yaşıyorum.
Meine Stimme ist heiser
Sesim boğuk çıkıyor.
Örnek Diyalog: Nachdem ich gestern so viel auf dem Konzert geschrien habe, ist meine Stimme ist heiser.
Türkçe: Dün konserde çok bağırdığım için sesim kısıldı.
Meine Zunge ist geschwollen
Dilim şişti.
Örnek Diyalog: Nachdem ich die exotische Pflanze versehentlich berührt hatte, bemerkte ich, dass meine Zunge ist geschwollen.
Türkçe: Egzotik bitkiye kazara dokunduktan sonra dilimin şiştiğini fark ettim.
Meine Bronchien sind verstopft
Bronşlarım tıkandı.
Örnek Diyalog: Aufgrund einer starken Erkältung sagte der Patient zum Arzt: Meine Bronchien sind verstopft.
Türkçe: Şiddetli bir soğuk algınlığı nedeniyle hasta doktora şöyle dedi: Bronşlarım tıkanık.
Ich habe eine Lungenentzündung
Zatürree oldum.
Örnek Diyalog: Ich habe eine Lungenentzündung und muss deshalb einige Tage im Bett bleiben.
Türkçe: Akciğer iltihabım var ve bu yüzden birkaç gün yatakta kalmam gerekiyor.
Mein Bauch schmerzt und ist aufgebläht
Karnım ağrıyor ve şişkin.
Örnek Diyalog: Nachdem ich zu viel gegessen hatte, klagte ich, Mein Bauch schmerzt und ist aufgebläht.
Türkçe: Çok fazla yedikten sonra, Karnım ağrıyor ve şiş diye şikayet ettim.
Mein Darm ist entzündet
Bağırsaklarım iltihaplandı.
Örnek Diyalog: Mein Darm ist entzündet, deshalb muss ich zum Arzt gehen.
Türkçe: Bağırsaklarım iltihaplandı, bu yüzden doktora gitmem gerekiyor.
Ich habe eine Magen-Darm-Grippe
Mide gribim var.
Örnek Diyalog: Ich habe eine Magen-Darm-Grippe und muss deshalb heute zu Hause bleiben.
Türkçe: Mide-bağırsak gribim var ve bu yüzden bugün evde kalmam gerekiyor.
Ich habe chronische Schmerzen
Kronik ağrım var.
Örnek Diyalog: Wegen meiner Arthritis sage ich oft zu meinem Arzt: Ich habe chronische Schmerzen.
Türkçe: Artritim yüzünden doktoruma sık sık Kronik ağrılarım var. derim.
Ich habe eine Lebererkrankung
Karaciğer hastalığım var.
Örnek Diyalog: Als ich beim Arzt war, sagte er mir: Ich habe eine Lebererkrankung diagnostiziert.
Türkçe: Doktorda olduğum zaman bana şöyle dedi: Karaciğer hastalığı teşhisi koydum.
Ich habe eine Anämie
Bende anemi var.
Örnek Diyalog: Nachdem ich mich längere Zeit müde und schwach gefühlt hatte, teilte der Arzt mir mit, Ich habe eine Anämie.
Türkçe: Uzun süre yorgun ve halsiz hissettikten sonra doktor bana, Anemi kansızlık tanısı koyduğunu söyledi.
Ich habe eine Thrombose
Trombozum var.
Örnek Diyalog: Nach einem langen Flug sagte der Passagier besorgt zu seinem Arzt: Ich glaube, ich habe eine Thrombose im Bein.
Türkçe: Uzun bir uçuşun ardından yolcu, doktoruna endişeli bir şekilde şöyle dedi: Sanırım bacağımda bir tromboz var.
Ich habe eine Gebärmutterhalskrebserkrankung
Rahim ağzı kanseriyim.
Örnek Diyalog: Ich habe eine Gebärmutterhalskrebserkrankung diagnostiziert bekommen und werde mich nun einer Behandlung unterziehen.
Türkçe: Rahim ağzı kanseri teşhisi konuldu ve şimdi tedavi göreceğim.
Ich habe eine Darmkrebserkrankung
Bağırsak kanseriyim.
Örnek Diyalog: Ich habe eine Darmkrebserkrankung und bekomme eine entsprechende Behandlung von meinem Onkologen.
Türkçe: Bağırsak kanseri hastalığım var ve onkoloğumdan uygun bir tedavi görüyorum.
Ich habe eine Leukämieerkrankung
Lösemi hastalığım var.
Örnek Diyalog: Nach mehreren Arztbesuchen und zahlreichen Tests kam die erschütternde Diagnose: Ich habe eine Leukämieerkrankung.
Türkçe: Birçok doktor ziyareti ve sayısız testin ardından gelen sarsıcı teşhis: Lösemi hastasıyım.
Ich habe eine Masern-Infektion
Kızamık enfeksiyonum var.
Örnek Diyalog: Ich habe eine Masern-Infektion und muss leider zu Hause bleiben, bis es mir besser geht.
Türkçe: Kızamık enfeksiyonum var ve ne yazık ki kendimi daha iyi hissedene kadar evde kalmak zorundayım.
Mein Magen ist übersäuert
Midem aşırı asitlendi.
Örnek Diyalog: Nachdem ich den ganzen Tag nur fettiges Essen und Kaffee zu mir genommen hatte, beschwerte ich mich bei meinem Freund, dass mein Magen übersäuert sei.
Türkçe: Tüm gün sadece yağlı yiyecekler ve kahve tükettiğim için, mide asidimin arttığından arkadaşıma şikayet ettim.
Ich habe eine Lebensmittelallergie
Gıda alerjim var.
Örnek Diyalog: Als ich im Restaurant bestellte, informierte ich den Kellner: Ich habe eine Lebensmittelallergie und muss die Zutaten genau kennen.
Türkçe: Restoranda sipariş verirken garsona şunu belirttim: Bir gıda alerjim var ve içindekileri tam olarak bilmem gerekiyor.
Ich leide an einer entzündlichen Darmerkrankung
İltihaplı bağırsak hastalığından muzdaribim.
Örnek Diyalog: Da ich an einer entzündlichen Darmerkrankung leide, muss ich meine Ernährung sehr sorgfältig planen.
Türkçe: İnflamatuar bağırsak hastalığına sahip olduğum için beslenmemi çok dikkatli bir şekilde planlamam gerekiyor.
Meine Blutgerinnung ist zu schnell
Kanım çok hızlı pıhtılaşıyor.
Örnek Diyalog: Da meine Blutgerinnung zu schnell ist, muss ich regelmäßig Medikamente einnehmen, um das zu kontrollieren.
Türkçe: Kan pıhtılaşmam çok hızlı olduğu için, bunu kontrol altında tutabilmek adına düzenli olarak ilaç almak zorundayım.
Mein Immunsystem ist geschwächt
Bağışıklık sistemim zayıfladı.
Örnek Diyalog: Da ich nicht genug geschlafen habe und mich gestresst fühle, glaube ich, dass mein Immunsystem geschwächt ist.
Türkçe: Yeterince uyuyamadığım ve stresli hissettiğim için, bağışıklık sisteminin zayıfladığına inanıyorum.
Ich habe eine Pilzinfektion
Mantar enfeksiyonum var.
Örnek Diyalog: Ich habe eine Pilzinfektion und muss dafür jetzt zum Arzt gehen.
Türkçe: Bir mantar enfeksiyonum var ve bu yüzden şimdi doktora gitmem gerekiyor.
Ich leide an einer HIV-Infektion
HIV enfeksiyonundan muzdaribim.
Örnek Diyalog: Ich leide an einer HIV-Infektion, aber mit moderner Medizin und Behandlung kann ich ein langes, gesundes Leben führen.
Türkçe: HIV enfeksiyonuna sahibim, ancak modern tıp ve tedaviler sayesinde uzun ve sağlıklı bir hayat sürebilirim.
Mein Magen ist gereizt
Midem rahatsız.
Örnek Diyalog: Nachdem ich gestern etwas zu scharf gegessen habe, fühle ich heute deutlich, dass mein Magen ist gereizt.
Türkçe: Dün biraz fazla acılı yemek yedikten sonra, bugün mide rahatsızlığımı açıkça hissediyorum.
Ich habe Erbrechen und Durchfall
Kusma ve ishalim var.
Örnek Diyalog: Nachdem ich das verdorbene Essen gegessen hatte, sagte ich meinem Arzt: Ich habe Erbrechen und Durchfall.
Türkçe: Bozuk yemeği yedikten sonra doktoruma, Kusma ve ishalim var, dedim.
Ich habe eine Schilddrüsenüberfunktion
Hipertiroidim var.
Örnek Diyalog: Ich habe eine Schilddrüsenüberfunktion, deshalb muss ich regelmäßig zum Arzt gehen.
Türkçe: Troid bezim aşırı çalışıyor, bu yüzden düzenli olarak doktora gitmem gerekiyor.
Mein Stoffwechsel ist aus dem Gleichgewicht geraten
Metabolizmamın dengesi bozuldu.
Örnek Diyalog: Nach einem Monat Urlaub voller reichhaltiger Speisen und wenig Bewegung ist mein Stoffwechsel aus dem Gleichgewicht geraten.
Türkçe: Bir aylık bol yemekli ve az hareketli tatilin ardından metabolizmam dengesini kaybetti.
Ich habe eine chronische Nierenerkrankung
Kronik böbrek hastalığım var.
Örnek Diyalog: Ich habe eine chronische Nierenerkrankung und muss deshalb regelmäßig zur Dialyse.
Türkçe: Kronik bir böbrek hastalığım var ve bu yüzden düzenli olarak diyalize gitmem gerekiyor.
Ich habe eine Gallenblasenerkrankung
Safra kesesi hastalığım var.
Örnek Diyalog: Aufgrund meiner Symptome vermutete der Arzt, dass ich eine Gallenblasenerkrankung haben könnte.
Türkçe: Belirtilerimden dolayı doktorum, safra kesesi hastalığım olabileceğinden şüphelendi.
Meine Nierenfunktion ist eingeschränkt
Böbrek fonksiyonlarım sınırlı.
Örnek Diyalog: Aufgrund meiner Diabetes muss ich regelmäßig zum Arzt, denn meine Nierenfunktion ist eingeschränkt.
Türkçe: Şeker hastalığım nedeniyle düzenli olarak doktora gitmem gerekiyor, çünkü böbrek fonksiyonlarım kısıtlı.
Ich habe eine Autoimmunerkrankung
Otoimmün bir hastalığım var.
Örnek Diyalog: Aufgrund ihrer Diagnose sagt sie oft: Ich habe eine Autoimmunerkrankung, deshalb muss ich besonders auf meine Gesundheit achten.
Türkçe: Tanısı nedeniyle sık sık şöyle der: Otoimmün bir hastalığım var, bu yüzden sağlığıma özellikle dikkat etmeliyim.
Ich habe eine Hämophilie
Bende hemofili var.
Örnek Diyalog: Ich habe eine Hämophilie, weshalb ich besondere Vorsichtsmaßnahmen treffen muss, um Verletzungen zu vermeiden.
Türkçe: Hemofili hastasıyım, bu yüzden yaralanmaları önlemek için özel önlemler almak zorundayım.
Meine Blutplättchen sind niedrig
Trombositlerim düşük.
Örnek Diyalog: Meine Blutplättchen sind niedrig, daher muss ich vorsichtig sein, um keine Blutungen zu riskieren.
Türkçe: Trombosit sayım düşük, bu yüzden kanama riskini artırmamak için dikkatli olmam gerekiyor.
Ich habe eine Blutgerinnungsstörung
Kan pıhtılaşma bozukluğum var.
Örnek Diyalog: Nachdem ich leicht blaue Flecken bekommen habe, erklärte mir der Arzt, dass ich eine Blutgerinnungsstörung habe.
Türkçe: Kolayca morluklar oluşunca, doktor bana bir kan pıhtılaşma bozukluğum olduğunu açıkladı.
Ich habe eine Blutkrankheit
Kan hastalığım var.
Örnek Diyalog: Ich habe eine Blutkrankheit und muss regelmäßig zur Behandlung ins Krankenhaus.
Türkçe: Kan hastalığım var ve düzenli olarak tedavi için hastaneye gitmem gerekiyor.
Ich habe eine allergische Reaktion
Alerjik bir reaksiyonum var.
Örnek Diyalog: Als ich nach dem Essen einen Ausschlag bemerkte, wurde mir klar, dass ich eine allergische Reaktion hatte.
Türkçe: Yemekten sonra bir döküntü fark ettiğimde, alerjik bir reaksiyon geçirdiğimi anladım.
Ich habe eine Virusinfektion
Viral bir enfeksiyonum var.
Örnek Diyalog: Wegen der Symptome musste ich zum Arzt gehen, der feststellte: Ich habe eine Virusinfektion.
Türkçe: Belirtiler yüzünden doktora gitmek zorunda kaldım; doktor şöyle dedi: Virüs enfeksiyonunuz var.
Ich habe eine bakterielle Infektion
Bakteriyel bir enfeksiyonum var.
Örnek Diyalog: Ich habe eine bakterielle Infektion und muss Antibiotika nehmen.
Türkçe: Bakteriyel bir enfeksiyonum var ve antibiyotik almak zorundayım.
Ich habe eine parasitäre Infektion
Parazit enfeksiyonum var.
Örnek Diyalog: Besorgt sagte der Patient zu seinem Arzt: Ich habe eine parasitäre Infektion und weiß nicht, wie ich sie behandeln soll.
Türkçe: Endişeli bir şekilde hasta doktoruna şöyle dedi: Paraziter bir enfeksiyonum var ve nasıl tedavi edeceğimi bilmiyorum.
Ich habe eine sexuell übertragene Krankheit
Cinsel yolla bulaşan bir hastalığım var.
Örnek Diyalog: Ich habe eine sexuell übertragene Krankheit und werde deshalb ärztliche Hilfe in Anspruch nehmen.
Türkçe: Cinsel yolla bulaşan bir hastalığım var ve bu yüzden tıbbi yardım alacağım.
Ich habe eine Brustkrebserkrankung
Ben göğüs kanseriyim.
Örnek Diyalog: Ich habe eine Brustkrebserkrankung diagnostiziert bekommen und beginne nun mit der Behandlung.
Türkçe: Meme kanseri teşhisi kondu ve şimdi tedaviye başlıyorum.
Ich habe eine Prostatakrebserkrankung
Prostat kanseriyim.
Örnek Diyalog: Als er beim Arzt war, sagte er besorgt: Ich habe eine Prostatakrebserkrankung.
Türkçe: Doktorda olduğu zaman endişeyle şöyle dedi: Prostat kanseri hastalığım var.
Ich habe eine Lungenkrebserkrankung
Akciğer kanseriyim.
Örnek Diyalog: Da ich Raucher war, überraschte es niemanden, als ich sagte: Ich habe eine Lungenkrebserkrankung.
Türkçe: Sigara içen biri olduğum için, Akciğer kanseri oldum. dediğimde kimsenin şaşırmadığı oldu.
Ich habe eine Multiples-Krankheits-Erkrankung
Çoklu bir hastalığım var.
Örnek Diyalog: Ich habe eine Multiples-Krankheits-Erkrankung und bin daher in ständiger Behandlung verschiedener Spezialisten.
Türkçe: Çoklu hastalık rahatsızlığım var ve bu nedenle sürekli olarak çeşitli uzmanlar tarafından tedavi görüyorum.
Ich habe eine Lyme-Borreliose
Bende Lyme hastalığı var.
Örnek Diyalog: Nachdem ich von einer Zecke gebissen wurde, sagte der Arzt: Ich habe eine Lyme-Borreliose diagnostiziert.
Türkçe: Bir kene tarafından ısırıldıktan sonra doktor, Lyme Borreliyozu teşhis ettim, dedi.
Ich habe eine Windpocken-Infektion
Su çiçeği enfeksiyonum var.
Örnek Diyalog: Ich habe eine Windpocken-Infektion und muss zu Hause bleiben, bis sie abgeklungen ist.
Türkçe: Su çiçeği enfeksiyonum var ve geçene kadar evde kalmam gerekiyor.
Ich habe eine allergische Reaktion auf Pollen
Polenlere karşı alerjik bir reaksiyonum var.
Örnek Diyalog: Im Frühling muss ich immer Medikamente nehmen, weil ich eine allergische Reaktion auf Pollen habe.
Türkçe: Baharda her zaman ilaç almak zorundayım çünkü polenlere karşı alerjik bir tepkim var.
Ich habe eine Cholera-Infektion
Kolera enfeksiyonum var.
Örnek Diyalog: Während meiner Reise in ein Entwicklungsland habe ich mir eine Cholera-Infektion eingefangen.
Türkçe: Gelişmekte olan bir ülkeye yaptığım seyahat sırasında kolera enfeksiyonu kaptım.
Ich habe eine Typhus-Infektion
Tifo enfeksiyonum var.
Örnek Diyalog: Als ich aus dem Urlaub zurückkam, sagte der Arzt, dass ich eine Typhus-Infektion habe.
Türkçe: Tatilden döndüğümde, doktor bana tifo enfeksiyonu geçirdiğimi söyledi.
Ich habe eine Malaria-Infektion
Sıtma enfeksiyonum var.
Örnek Diyalog: Nachdem ich aus dem tropischen Urlaub zurückkam, sagte der Arzt: Ich habe eine Malaria-Infektion festgestellt.
Türkçe: Tropik tatilden döndükten sonra doktor şöyle dedi: Bir sıtma enfeksiyonu tespit ettim.
Ich habe eine Dengue-Fieber-Infektion
Dang humması enfeksiyonum var.
Örnek Diyalog: Nach meinem letzten Urlaub in den Tropen stellte der Arzt fest, dass ich eine Dengue-Fieber-Infektion habe.
Türkçe: En son tropiklerdeki tatilimden sonra doktor, Dengue ateşi enfeksiyonuna yakalandığımı tespit etti.
Ich habe eine Tuberkulose
Tüberkülozum var.
Örnek Diyalog: Ich habe eine Tuberkulose und muss dafür eine längere Behandlung beginnen.
Türkçe: Tüberkülozum var ve bu yüzden uzun süreli bir tedaviye başlamam gerekiyor.
Ich habe eine schwere Akne
Şiddetli sivilcelerim var.
Örnek Diyalog: Wegen meiner schlechten Haut ging ich zum Dermatologen und sagte: Ich habe eine schwere Akne.
Türkçe: Kötü cildim yüzünden dermatoloğa gittim ve Şiddetli aknem var. dedim.
Ich habe eine Vergiftung
Zehirlenmişim.
Örnek Diyalog: Ich habe eine Vergiftung und muss sofort einen Arzt aufsuchen.
Türkçe: Zehirlendim ve hemen bir doktora başvurmam gerekiyor.
Ich leide an einer Autoimmunerkrankung
Otoimmün bir hastalıktan muzdaribim.
Örnek Diyalog: Ich leide an einer Autoimmunerkrankung, deshalb muss ich regelmäßig meinen Arzt aufsuchen und meine Medikamente genau einnehmen.
Türkçe: Bir otoimmün hastalığından muzdaribim, bu yüzden düzenli olarak doktorumu ziyaret etmeli ve ilaçlarımı tam olarak almalıyım.
Ich habe ein Gefühl von Schwäche
Zayıflık hissediyorum.
Örnek Diyalog: Nach dem langen Lauf habe ich ein Gefühl von Schwäche in den Beinen.
Türkçe: Uzun bir koşudan sonra bacaklarımda bir halsizlik hissediyorum.
Ich habe eine Leukämie
Bende lösemi var.
Örnek Diyalog: Als sie mir gegenüber saß, sah sie mir fest in die Augen und sagte leise: Ich habe eine Leukämie.
Türkçe: Karşıma oturduğunda, bana derin derin gözlerimin içine bakarak sessizce söyledi: Lösemim var.
Ich muss meinen Arzt aufsuchen
Doktorumu görmem gerek.
Örnek Diyalog: Nachdem ich ungewöhnliche Symptome bemerkt habe, sagte ich mir: Ich muss meinen Arzt aufsuchen.
Türkçe: Anormal semptomlar fark ettikten sonra kendi kendime Doktoruma görünmeliyim. dedim.
Neden Sağlık Konularında Almanca Bilmek Önemli?
Almanya'ya ilk geldiğim zamanlarda, ülkenin sağlık sistemi hakkında pek bir fikrim yoktu. Ancak zamanla, randevu almaktan doktorla iletişim kurmaya, reçete yazdırmaktan ilaç almaya kadar pek çok aşamada Almanca bilmenin ne kadar önemli olduğunu fark ettim. İşte sağlık konularında Almanca bilmenin bazı faydaları:
1- Doktorunuza şikayetlerinizi net bir şekilde aktarabilirsiniz.
2- Tedavi sürecinizi daha bilinçli yönetebilirsiniz.
3- Acil durumlarda kendinizi ifade edebilirsiniz.
4- Eczaneden ihtiyacınız olan ilaçları rahatlıkla alabilirsiniz.
die Gesundheit - sağlık
die Krankheit - hastalık
die Schmerzen - ağrılar
der Arzt / die Ärztin - doktor
das Krankenhaus - hastane
die Apotheke - eczane
die Medizin - ilaç
5- Sağlık sigortanızla ilgili bürokratik işlemleri kolayca halledebilirsiniz.
Almanca Sağlık Terimlerini Öğrenmek İçin Öneriler
Almanca sağlık terimlerini öğrenmek ilk başta göz korkutucu gelebilir. Ancak bazı basit yöntemlerle bu süreci kolaylaştırabilirsiniz:
Günlük hayatta kullanılan kelimelere odaklanın. Örneğin; "der Kopfschmerz" (baş ağrısı), "das Fieber" (ateş) gibi.
Görsel materyallerden faydalanın. Vücudun bölümlerini ve organları gösteren Almanca posterler işinizi kolaylaştırabilir.
Almanca sağlık kitapları veya dergileri okuyun. Böylece hem kelime dağarcığınızı genişletir hem de cümle yapılarına aşina olursunuz.
Online kaynaklardan yararlanın. Pek çok websitesi ve uygulama, Almanca sağlık terimlerini öğrenmenize yardımcı olabilir.
Almanca Doktor Randevusu İçin Örnek Diyaloglar
Doktorla iletişim kurarken, başlangıçta heyecanlanmak veya kelimeleri karıştırmak normaldir. Bu durumda, önceden hazırlanmış bazı cümleler işinizi kolaylaştırabilir. İşte bir doktor randevusunda kullanabileceğiniz örnek bir diyalog:
Arzt: Guten Tag! Wo drückt der Schuh? (İyi günler! Sorun nedir?)
Patient: Seit gestern habe ich starke Kopfschmerzen und fühle mich schlapp. (Dünden beri şiddetli baş ağrım var ve kendimi yorgun hissediyorum.)
A: Haben Sie auch andere Symptome wie Fieber oder Übelkeit? (Ateş veya bulantı gibi başka belirtileriniz var mı?)
P: Nein, nur die Kopfschmerzen. (Hayır, sadece baş ağrısı.)
A: Nehmen Sie irgendwelche Medikamente dagegen? (Bu duruma karşı herhangi bir ilaç alıyor musunuz?)
P: Bisher habe ich nur Paracetamol genommen. (Şimdiye kadar sadece Paracetamol aldım.)
Hilfe! - Yardım!
Rufen Sie einen Krankenwagen! - Bir ambulans çağırın!
Ich brauche einen Arzt! - Bir doktora ihtiyacım var!
Es ist ein Notfall. - Acil bir durum.
Bu tür diyalogları ezberlemek yerine, cümle kalıplarına odaklanmak daha faydalı olacaktır. Zamanla, kendi cümlelerinizi oluşturabilecek düzeye geleceksiniz.
Eczanede Almanca İletişim İçin İpuçları
Eczanede ilaç alırken veya reçete yazdırırken de Almanca bilmek büyük avantaj sağlar. İşte eczanede işinize yarayabilecek bazı ifadeler:
Ich hätte gern dieses Rezept eingelöst. - Bu reçeteyi almak istiyorum.
Haben Sie etwas gegen Husten? - Öksürüğe karşı bir şeyiniz var mı?
Gibt es Nebenwirkungen? - Yan etkileri var mı?
Wie oft soll ich das nehmen? - Bunu ne sıklıkla almalıyım?
Ich möchte dieses Rezept einlösen. (Bu reçeteyi kullanmak istiyorum.)
Haben Sie etwas gegen Halsschmerzen? (Boğaz ağrısına karşı bir şeyiniz var mı?)
Wie oft soll ich das Medikament einnehmen? (İlacı ne sıklıkla almalıyım?)
Semptomlarınızı not edin: Doktora gitmeden önce hangi semptomları yaşadığınızı bir kağıda yazın.
Geçmiş sağlık durumunuzdan bahsedin: Önceden geçirdiğiniz hastalıklar veya alerjiler hakkında bilgi verin.
Sorular sormaktan çekinmeyin: Anlamadığınız bir şey olduğunda doktorunuza sorun.
Können Sie das bitte wiederholen? - Bunu lütfen tekrar edebilir misiniz?
Was bedeutet das? - Bu ne anlama geliyor?
Gibt es Nebenwirkungen, die ich beachten muss? (Dikkat etmem gereken yan etkiler var mı?)
Almanca sağlık kitapları okuyun: Basit düzeyde yazılmış kitaplar veya makaleler faydalı olabilir.
Medikal terim kartları hazırlayın: Önemli terimleri kartlara yazıp çalışabilirsiniz.
Dinleme alıştırmaları yapın: Almanca sağlık konulu podcast'ler veya videolar izleyin.
Eczacıya sormaktan çekinmeyin. Eczacılar genellikle sabırlı ve yardımcı olmaya istekli olurlar.
Acil Durumlar İçin Almanca
Almanya'da acil durumlar için 112'yi arayabilirsiniz. Acil bir durumda, panik olmamaya çalışın ve yavaş bir şekilde konuşun. İşte acil aramada kullanabileceğiniz bazı cümleler:
Der Kopf - Baş
Der Arm - Kol
Das Bein - Bacak
Der Rücken - Sırt
Der Magen - Mide
Das Herz - Kalp
Es ist ein Notfall. (Bu bir acil durum.)
Wir brauchen einen Krankenwagen. (Bir ambulansa ihtiyacımız var.)
Ich fühle mich wie vom LKW überfahren. - Kamyon çarpmış gibi hissediyorum. (Çok yorgun veya hasta hissetmek)
Mir läuft die Nase. - Burnum akıyor.
Ich bin fix und fertig. - Bitkinim.
Mein Mann/meine Frau ist bewusstlos. (Eşim baygın.)
Wir sind in der Schillerstraße 15. (Schillerstraße 15'teyiz.)
Yine de umarım hiçbiriniz bu tür bir durumla karşılaşmak zorunda kalmazsınız.
Almanya'daki Sağlık Sistemine Genel Bakış
Almanya'nın sağlık sistemi, dünyanın en iyileri arasında gösteriliyor. Ülkede zorunlu sağlık sigortası uygulanıyor ve neredeyse herkes kapsam altında. Ancak sistem kendi içinde bazı karmaşıklıklar da içeriyor. Sağlık sigortası konusunda kafanıza takılan bir şey olursa danışmanlardan yardım istemeyi unutmayın.
Ayrıca Almanya'da doktor seçme özgürlüğünüz var. Kendinizi rahat hissettiğiniz ve iletişim kurabildiğiniz bir doktor bulmak önemli. Doktorunuzdan memnun değilseniz değiştirme hakkınız olduğunu unutmayın.
Sonuç
Übung macht den Meister. - Pratik mükemmelleştirir.
Aller Anfang ist schwer. - Her başlangıç zordur.
Almanca öğrenmek, özellikle de sağlık alanında, Almanya'daki yaşamınızı çok kolaylaştıracaktır. Başlangıçta hatalar yapabilir veya kelimeleri karıştırabilirsiniz. Ancak bu gayet normal ve zamanla aşılabilir. Eğer süreç sizi zorlarsa, Almanca bilen bir arkadaşınızdan veya bir tercümandan yardım isteyebilirsiniz.
Sözlük bulundurun: Yanınızda küçük bir sağlık sözlüğü taşımak işinizi kolaylaştırır.
Dil değişim programlarına katılın: Almanca konuşan kişilerle pratik yapabilirsiniz.
Kendinizi tanımlayan cümlelerle başlayın: Basit cümlelerle başlayın ve zamanla geliştirin.
Almanca öğrenirken sağlık terimleri, herkes için bir öncelik olmayabilir. Ancak unutmayın, bir gün mutlaka bu bilgilere ihtiyaç duyacaksınız. Kendinize bu konuda bir yatırım yapıyor olduğunuzu unutmayın. Her yeni kelime ve her yeni cümle sizi hedefinize bir adım daha yaklaştırıyor.
"Gesundheit ist nicht alles, aber ohne Gesundheit ist alles nichts." diye güzel bir Alman atasözü var. Türkçesi "Sağlık her şey değildir ama sağlık olmadan her şey hiçbir şeydir." Sağlığın önemini vurgulamak için hepimize iyi bir hatırlatma.
Sizlere Almanca öğrenme yolculuğunuzda başarılar diliyorum. Sabırlı ve azimli olun. Her gün biraz pratik yapmayı unutmayın. Daha sağlıklı ve daha iyi bir iletişim için Almanca öğrenmeye değer.
Kaynakça:
1- Yalçın, A., Çelik, Ö. (2017).Almanca Dil Bilgisi , İstanbul Üniversitesi Yayınları.
2- Schmidt, H. (2013).Deutsch für Mediziner , Springer Verlag.
3- Ersoy, K. (2019). Yurtdışında Dil Öğrenme Stratejileri, Pegem Akademi.