Merhaba sevgili okuyucular! Bugun sizlerle Almanca ogrenme macerama dair samimi duygularimi ve deneyimlerimi paylasmak istiyorum. Benim icin Almanca ogrenmek, sadece yeni bir dil edinmekten cok daha fazlasiydi; bambaşka bir kulturun kapılarını aralayan buyulu bir anahtar gibiydi. Sizlere bu yolculukta karsilastigim zorlukları, elde ettigim basarilari ve Almanca ogrenmek isteyenlere tavsiyelerimi ictenlikle aktarmaya calisacagim.
Almancayla tanismam, universitede Erasmus programina katilmaya karar vermemle basladi. Gidecegim ulke Almanya olunca, bu dili ogrenmem gerektigini anladim. Baslarda, Almancanin karmasik dil bilgisi kurallari ve uzun kelime yapilari beni epey korkutmustu. Ancak zaman icinde, bu zorluklarin ustesinden gelebilecegimi fark ettim. Almanca ogrenme surecimde bana en cok yardimci olan sey, gunluk hayatima bu dili dahil etmek oldu. Evimin duvarlarına Almanca kelimelerin yapistirdim, Almanca filmler izlemeye ve sarkilar dinlemeye basladim. Boylece, adim adim bu dilin ritmine alismaya basladim.
Wie geht es dir?
Nasılsın?
Örnek Diyalog: Whenever I meet my German friend, the first thing I ask is Wie geht es dir? to find out how they are doing.
Türkçe: Alman arkadaşımı her gördüğümde, onun nasıl olduğunu öğrenmek için ilk sorduğum şey Wie geht es dir? oluyor.
Danke
Teşekkür ederim.
Örnek Diyalog: After enjoying a delicious meal at the local German restaurant, I smiled at the waitress and said, Danke, das war ausgezeichnet!
Türkçe: Yerel Alman restoranında lezzetli bir yemekten sonra garsona gülümseyerek, Teşekkür ederim, harikaydı! dedim.
Bitte
Lütfen
Örnek Diyalog: Bitte nehmen Sie Platz.
Türkçe: Lütfen yerinizi alın.
Wo bist du?
Neredesin?
Örnek Diyalog: Als ich ins leere Zimmer kam, rief ich verwirrt: Wo bist du?
Türkçe: Boş odaya girdiğimde şaşkınlıkla, Neredesin? diye seslendim.
Ich heiße ____
Benim adım ____
Örnek Diyalog: Ich heiße Lukas.
Türkçe: Benim adım Lukas.
Ich bin heute einkaufen gegangen
Bugün alışverişe gittim.
Örnek Diyalog: Ich bin heute einkaufen gegangen und habe frisches Obst und Gemüse gekauft.
Türkçe: Bugün alışverişe gittim ve taze meyve ve sebze satın aldım.
Ja, ich habe Hunger
Evet, açım.
Örnek Diyalog: When asked if I wanted to join them for dinner, I replied, Ja, ich habe Hunger.
Türkçe: Akşam yemeğine katılmak isteyip istemediğim sorulduğunda, Evet, açım. diye yanıt verdim.
Hast du Durst?
Susadın mı?
Örnek Diyalog: Als ich nach dem langen Spaziergang nach Hause kam, fragte mich meine Mutter besorgt: Hast du Durst?
Türkçe: Uzun yürüyüşten sonra eve geldiğimde, annem endişelenmiş bir şekilde bana sordu: Susadın mı?
Warum bist du hier?
Neden buradasın?
Örnek Diyalog: Als ich sie im verlassenen Haus fand, flüsterte ich verwirrt: Warum bist du hier?
Türkçe: Terkedilmiş evde onu bulduğumda şaşkın bir şekilde fısıldadım: Neden buradasın?
Was ist dein Lieblingsessen?
En sevdiğiniz yemek nedir?
Örnek Diyalog: Als ich meine deutsche Gastfamilie zum ersten Mal traf, fragten sie mich lächelnd: Was ist dein Lieblingsessen?
Türkçe: Almanya'daki misafir ailemi ilk kez gördüğümde, gülümseyerek bana şu soruyu sordular: En sevdiğin yemek nedir?
Wo wohnst du?
Nerede yaşıyorsun?
Örnek Diyalog: When I met the new exchange student, my first question was Wo wohnst du?.
Türkçe: Yeni gelen değişim öğrencisiyle tanıştığımda ilk sorduğum soru Nerede oturuyorsun? oldu.
Hast du ein Auto?
Araban var mı?
Örnek Diyalog: Als ich nach Deutschland kam, war das Erste, was ich lernte zu fragen: Hast du ein Auto?.
Türkçe: Almanya'ya geldiğimde öğrendiğim ilk şey, Araban var mı? diye sormaktı.
Ja, ich habe ein Auto
Evet, bir arabam var.
Örnek Diyalog: Als mich jemand fragte, ob ich zum Event fahren könnte, antwortete ich: Ja, ich habe ein Auto.
Türkçe: Biri benim etkinliğe gidip gidemeyeceğimi sorduğunda, Evet, bir arabam var. diye cevap verdim.
Wo warst du gestern?
Dün neredeydin?
Örnek Diyalog: Als ich dich gestern im Café nicht gefunden habe, schickte ich dir eine Nachricht mit den Worten Wo warst du gestern?.
Türkçe: Dün seni kafede bulamayınca Dün neredeydin? diye bir mesaj gönderdim.
Gestern war ich im Kino
Dün sinemadaydım.
Örnek Diyalog: Gestern war ich im Kino und habe mir den neuesten Blockbuster angesehen.
Türkçe: Dün sinemaya gittim ve en yeni gişe rekorları kıran filmi izledim.
Mein Geburtstag ist am 1. Januar
Doğum günüm 1 Ocak`ta
Örnek Diyalog: Mein Geburtstag ist am 1. Januar, daher feiere ich immer am Neujahrstag.
Türkçe: Doğum günüm 1 Ocak'ta, bu yüzden her zaman Yılbaşı günü kutluyorum.
Jetzt mache ich meine Hausaufgaben
Şimdi ödevimi yapıyorum.
Örnek Diyalog: Da es schon spät ist, sage ich meinen Freunden ab und sage: Jetzt mache ich meine Hausaufgaben.
Türkçe: Çünkü artık geç oldu, arkadaşlarımla buluşmayı iptal ediyorum ve diyorum ki: Şimdi ödevlerimi yapıyorum.
Meine Schule ist um 15 Uhr fertig
Okulum öğleden sonra 3`te bitiyor.
Örnek Diyalog: Nach dem Klang der Schulglocke war klar, dass meine Schule ist um 15 Uhr fertig.
Türkçe: Okul zili çaldıktan sonra, okulumun saat 15:00'te bittiği anlaşıldı.
Wie alt bist du?
Kaç yaşındasın sen?
Örnek Diyalog: Als ich das kleine Mädchen nach ihrem Alter fragte, lächelte sie und antwortete fröhlich: Wie alt bist du?
Türkçe: Küçük kıza yaşını sorduğumda, gülümseyerek ve neşeyle şu karşılığı verdi: Sen kaç yaşındasın?
Ich bin 22 Jahre alt
22 yaşındayım.
Örnek Diyalog: Ich bin 22 Jahre alt und habe gerade mein Studium abgeschlossen.
Türkçe: 22 yaşındayım ve yeni üniversite eğitimimi tamamladım.
Wollen wir einen Kaffee trinken gehen?
Kahve içmeye gidelim mi?
Örnek Diyalog: Nach unserem Spaziergang fragte sie mich lächelnd: Wollen wir einen Kaffee trinken gehen?
Türkçe: Yürüyüşümüzden sonra gülümseyerek bana sordu: Bir kahve içmeye gidelim mi?
Hast du ein Hobby?
Bir hobiniz var mı?
Örnek Diyalog: Als ich Markus traf, fragte ich ihn: Hast du ein Hobby?
Türkçe: Markus'la karşılaştığımda ona sordum: Bir hobin var mı?
Ja, mein Hobby ist das Reisen
Evet, hobim seyahat etmek
Örnek Diyalog: Wenn jemand fragt, was ich gerne in meiner Freizeit mache, antworte ich immer: Ja, mein Hobby ist das Reisen.
Türkçe: Biri boş zamanımda neler yapmayı sevdiğimi sorduğunda, her zaman Evet, hobim gezmek. diye cevap veririm.
Ich werde voraussichtlich für ein Jahr in Deutschland bleiben
Muhtemelen bir yıl Almanya`da kalacağım
Örnek Diyalog: Ich werde voraussichtlich für ein Jahr in Deutschland bleiben, um an einem internationalen Austauschprogramm teilzunehmen.
Türkçe: Tahminen bir yıl boyunca Almanya'da kalarak bir uluslararası değişim programına katılacağım.
Was ist deine Lieblingsstadt?
En sevdiğiniz şehir hangisi?
Örnek Diyalog: Als wir durch Europa reisten, fragte mich Julia: Was ist deine Lieblingsstadt?
Türkçe: Avrupa'yı dolaştığımızda, Julia bana sordu: En sevdiğin şehir hangisi?
Meine Lieblingsstadt ist Berlin
En sevdiğim şehir Berlin
Örnek Diyalog: Meine Lieblingsstadt ist Berlin, weil die Kultur und Geschichte dort besonders faszinierend sind.
Türkçe: En sevdiğim şehir Berlin, çünkü oradaki kültür ve tarih özellikle büyüleyici.
Wann hast du Deutsch gelernt?
Almancayı ne zaman öğrendin?
Örnek Diyalog: Ich wurde oft gefragt: Wann hast du Deutsch gelernt? weil ich die Sprache fließend spreche.
Türkçe: Sık sık şu soruyla karşılaştım: Almancayı ne zaman öğrendin? çünkü dili akıcı bir şekilde konuşabiliyorum.
Ja, ich kann Deutsch lesen und schreiben
Evet, Almanca okuyabilir ve yazabilirim
Örnek Diyalog: After years of study, she proudly stated, Ja, ich kann Deutsch lesen und schreiben.
Türkçe: Yıllar süren çalışmanın ardından gururla, Evet, Almanca okuyup yazabiliyorum. dedi.
Mein Name auf Deutsch ist ____
Almanca adım ____
Örnek Diyalog: Mein Name auf Deutsch ist Stefan.
Türkçe: Almanca adım Stefan.
Wann ist dein nächster Deutschkurs?
Bir sonraki Almanca kursunuz ne zaman?
Örnek Diyalog: Gestern hat Julia mich gefragt: Wann ist dein nächster Deutschkurs?
Türkçe: Dün Julia bana şöyle sordu: Bir sonraki Almanca kursun ne zaman?
Was ist dein Lieblingsgericht auf Deutsch?
Almanca`da en sevdiğiniz yemek hangisi?
Örnek Diyalog: Als ich in Berlin war, fragte ich meinen deutschen Freund: Was ist dein Lieblingsgericht auf Deutsch?
Türkçe: Berlin'de olduğumda Alman arkadaşıma sordum: Almanca'da en sevdiğin yemek nedir?
Ja, ich helfe dir gerne
Evet, size yardımcı olmaktan mutluluk duyarım.
Örnek Diyalog: Ja, ich helfe dir gerne beim Umzug deiner Möbel am Wochenende.
Türkçe: Evet, hafta sonu mobilyalarının taşınmasına yardım etmekten memnuniyet duyarım.
Kannst du mir bitte helfen?
Bana yardım edebilir misiniz, lütfen?
Örnek Diyalog: Als ich die schweren Taschen sah, fragte ich meinen Freund: Kannst du mir bitte helfen?
Türkçe: Ağır çantaları gördüğümde arkadaşıma sordum: Lütfen bana yardım eder misin?
Kannst du mir bitte sagen, wie ich dorthin komme?
Oraya nasıl gidebileceğimi söyleyebilir misiniz?
Örnek Diyalog: Als ich in Berlin ankam, fragte ich einen Passanten: Kannst du mir bitte sagen, wie ich dorthin komme?
Türkçe: Berlin'e vardığımda, bir yoldan geçene sordum: Bana oraya nasıl gidebileceğimi söyler misin, lütfen?
Ja, ich erkläre dir den Weg
Evet, sana yolu söyleyeceğim.
Örnek Diyalog: Ja, ich erkläre dir den Weg zum Bahnhof, sodass du deinen Zug rechtzeitig erreichst.
Türkçe: Evet, trenine zamanında yetişebilmen için sana tren istasyonuna giden yolu tarif edeceğim.
Meine Lieblingsbeschäftigung ist das Lesen
En sevdiğim aktivite okumak
Örnek Diyalog: Meine Lieblingsbeschäftigung ist das Lesen, weil es mir ermöglicht, in andere Welten einzutauchen und neues Wissen zu erlangen.
Türkçe: En sevdiğim uğraş okumaktır, çünkü bu bana başka dünyalara dalmama ve yeni bilgiler edinmeme olanak tanır.
Ich habe zuletzt vor ein paar Tagen Deutsch gesprochen
En son birkaç gün önce Almanca konuştum.
Örnek Diyalog: Ich habe zuletzt vor ein paar Tagen Deutsch gesprochen und fühle mich jetzt etwas unsicher.
Türkçe: Birkaç gün önce son kez Almanca konuştum ve şu anda biraz emin hissetmiyorum.
Was ist deine Lieblingsbeschäftigung?
En sevdiğiniz aktivite nedir?
Örnek Diyalog: Wenn ich dich besser kennenlernen möchte, könnte ich fragen: Was ist deine Lieblingsbeschäftigung?
Türkçe: Seni daha iyi tanımak istesem, şöyle sorabilirim: En sevdiğin uğraş nedir?
Ja, ich helfe dir gerne beim Deutschlernen
Evet, Almanca öğrenmenize yardımcı olmaktan mutluluk duyarım
Örnek Diyalog: Ja, ich helfe dir gerne beim Deutschlernen, sagte der Sprachpartner mit einem Lächeln.
Türkçe: Evet, Almanca öğrenirken sana seve seve yardım ederim, dedi dil partneri gülümseyerek.
Wie heißen die Farben auf Deutsch?
Almanca`da renklere ne denir?
Örnek Diyalog: Wie heißen die Farben auf Deutsch? fragte der Schüler den Deutschlehrer neugierig.
Türkçe: Renkler Almanca'da nasıl adlandırılıyor? diye öğrenci, Almanca öğretmenine merakla sordu.
Die Tiere heißen auf Deutsch Hund, Katze, Vogel, Fisch und Maus
Hayvanlar Almanca`da köpek, kedi, kuş, balık ve fare olarak adlandırılır.
Örnek Diyalog: In meinem Deutschkurs lernten wir, dass die Tiere auf Deutsch Hund, Katze, Vogel, Fisch und Maus heißen.
Türkçe: Almanca kursumda, hayvanların Almanca'da Hund, Katze, Vogel, Fisch ve Maus olarak adlandırıldığını öğrendik.
Mein Lieblingswort auf Deutsch ist „Glück“
Almanca`da en sevdiğim kelime `Glück` mutluluk)
Örnek Diyalog: Mein Lieblingswort auf Deutsch ist „Glück“, weil es ein positives Gefühl ausdrückt und schön klingt.
Türkçe: Almanca'daki en sevdiğim kelime Glück, çünkü pozitif bir his ifade eder ve güzel çınlıyor.
Kannst du mir bitte sagen, wie man auf Deutsch „Hallo“ sagt?
Almanca merhaba nasıl denir, söyler misiniz?
Örnek Diyalog: Als ich in Deutschland ankam, fragte ich einen Passanten: Kannst du mir bitte sagen, wie man auf Deutsch 'Hallo' sagt?
Türkçe: Almanya'ya vardığımda bir yoldan geçene sordum: Bana Almanca 'Merhaba' nasıl denir söyler misin lütfen?
Auf Deutsch sagt man „Hallo“ als „Guten Tag“
Almanca`da `Hallo` kelimesini `Guten Tag` olarak söylersiniz.
Örnek Diyalog: When learning German, one quickly discovers that Auf Deutsch sagt man ‚Hallo‘ als ‚Guten Tag‘, which translates to saying hello as good day.
Türkçe: Almanca öğrenirken, insan hızla Almancada 'merhaba' demek için 'Guten Tag' kullanılır anlamına gelen Auf Deutsch sagt man ‚Hallo‘ als ‚Guten Tag‘ ifadesini keşfeder.
Kannst du mir bitte sagen, wie man auf Deutsch „bitte“ sagt?
Almanca`da `lütfen` nasıl söylenir, söyler misiniz?
Örnek Diyalog: Als ich in Deutschland war, fragte ich einen Passanten: Kannst du mir bitte sagen, wie man auf Deutsch „bitte“ sagt?
Türkçe: Almanya'da olduğum zaman bir yoldan geçene sordum: Lütfen, 'lütfen' kelimesini Almanca nasıl söyleriz bana söyler misin?
Auf Deutsch sagt man „bitte“ als „Bitte“
Almanca`da `bitte`, `lütfen` olarak söylenir.
Örnek Diyalog: Auf Deutsch sagt man please als Bitte.
Türkçe: Almanca'da please kelimesi Bitte olarak ifade edilir.
Kannst du mir bitte sagen, wie man auf Deutsch „Ja“ sagt?
Almanca`da nasıl `evet` denildiğini söyler misiniz?
Örnek Diyalog: Als ich in Deutschland war, fragte ich einen Einheimischen: Kannst du mir bitte sagen, wie man auf Deutsch 'Ja' sagt?
Türkçe: Almanya'da olduğum zaman, yerel birine sordum: Lütfen bana, Almanca 'Evet' nasıl denir, söyler misin?
Kannst du mir bitte sagen, wie man auf Deutsch „Guten Morgen“ sagt?
Almanca `Günaydın` nasıl söylenir, söyler misiniz?
Örnek Diyalog: Als ich nach Deutschland kam, fragte ich einen Passanten: Kannst du mir bitte sagen, wie man auf Deutsch 'Guten Morgen' sagt?
Türkçe: Almanya'ya geldiğimde, bir yoldan geçene sordum: Bana lütfen 'Günaydın'ın Almancası nasıl denir söyler misin?
Auf Deutsch sagt man „Guten Morgen“ als „Guten Morgen“
Almanca`da `Guten Morgen`, `Günaydın` olarak söylenir.
Örnek Diyalog: Even in English, we say Good morning, but auf Deutsch sagt man „Guten Morgen“ als „Guten Morgen“.
Türkçe: İngilizcede Good morning deriz ama Almancada Guten Morgen olarak Guten Morgen denir.
Kannst du mir bitte sagen, wie man auf Deutsch „Guten Abend“ sagt?
Lütfen bana Almanca`da `Guten Abend` nasıl söylenir söyleyebilir misiniz?
Örnek Diyalog: Als ich in Deutschland ankam, fragte ich einen Passanten: Kannst du mir bitte sagen, wie man auf Deutsch 'Guten Abend' sagt?
Türkçe: Almanya'ya vardığımda, bir yaya sordum: Lütfen bana Almanca'da 'İyi akşamlar' nasıl denir söyler misin?
Kannst du mir bitte sagen, wie man auf Deutsch „Gute Nacht“ sagt?
Almanca`da `iyi geceler` nasıl denir, söyler misiniz?
Örnek Diyalog: Als ich in Deutschland war, fragte ich einen Passanten: „Kannst du mir bitte sagen, wie man auf Deutsch ‚Gute Nacht‘ sagt?“
Türkçe: Almanya’da olduğum zaman bir yoldan geçene sordum: “Bana lütfen Almanca ‘İyi geceler’ nasıl denir söyler misin?”
Auf Deutsch sagt man „Guten Tag“ als „Guten Tag“
Almanca`da `Guten Tag`, `İyi günler` olarak söylenir.
Örnek Diyalog: Auf Deutsch sagt man Hello als Guten Tag.
Türkçe: Almanca'da Hello kelimesine Guten Tag denir.
Auf Deutsch sagt man „Auf Wiedersehen“ als „Auf Wiedersehen“
Almanca`da `Auf Wiedersehen` `Hoşça kal` olarak söylenir.
Örnek Diyalog: Wenn man sich in Deutschland verabschiedet, sagt man oft „Auf Wiedersehen“, und auf Deutsch sagt man „Auf Wiedersehen“ als „Auf Wiedersehen“.
Türkçe: Almanya'da vedalaşırken sıklıkla Görüşürüz denir ve Almanca'da Görüşürüz demek için Auf Wiedersehen kullanılır.
Kannst du Deutsch lesen und schreiben?
Almanca okuyup yazabiliyor musunuz?
Örnek Diyalog: When I met the exchange student from Germany, I asked him, Kannst du Deutsch lesen und schreiben?
Türkçe: Almanya'dan gelen değişim öğrencisiyle tanıştığımda ona, Almanca okuyup yazabiliyor musun? diye sordum.
Auf Deutsch sagt man „danke“ als „Danke“
Almanca`da `danke` `teşekkür ederim` anlamına gelir.
Örnek Diyalog: In English, one would say thanks, while auf Deutsch sagt man „danke“ als „Danke“.
Türkçe: İngilizce'de biri teşekkür eder derken, Almanca'da danke olarak teşekkür eder denir.
Auf Deutsch sagt man „Ja“ als „Ja“
Almanca`da `Ja` `evet` anlamına gelir.
Örnek Diyalog: In English, one would say yes, while auf Deutsch sagt man „Ja“ als „Ja“.
Türkçe: İngilizcede yes derken, Almancada Ja olarak Ja deriz.
Kannst du mir bitte sagen, wie man auf Deutsch „Auf Wiedersehen“ sagt?
Lütfen bana Almanca `Auf Wiedersehen` nasıl söylenir anlatır mısınız?
Örnek Diyalog: Als ich in Deutschland war, fragte ich einen Passanten: Kannst du mir bitte sagen, wie man auf Deutsch „Auf Wiedersehen“ sagt?
Türkçe: Almanya'da olduğum zaman, bir yoldan geçene sordum: Bana lütfen Almanca 'Hoşça kal' nasıl denir söyler misin?
Guten Tag
İyi günler.
Örnek Diyalog: Upon entering the room, she smiled and said Guten Tag to everyone.
Türkçe: Odaya girer girmez gülümsedi ve herkese Guten Tag dedi.
Nichts zu danken
Rica ederim
Örnek Diyalog: Als sie sich für seine Hilfe bedankte, lächelte er freundlich und sagte: Nichts zu danken.
Türkçe: Ona yardımı için teşekkür ettiğinde, o nazikçe gülümsedi ve Rica ederim. dedi.
Gut, danke
Güzel, teşekkür ederim.
Örnek Diyalog: When asked about her well-being, she smiled brightly and replied, Gut, danke!
Türkçe: Ona iyilik halini sorduklarında, o parlak bir şekilde gülümsedi ve İyi, teşekkürler! diye yanıt verdi.
Wie lautet dein Name?
Adın ne senin?
Örnek Diyalog: Als ich den neuen Schüler in unserer Klasse traf, fragte ich ihn: Wie lautet dein Name?
Türkçe: Yeni öğrenciyi sınıfımızda gördüğümde ona sordum: Adın ne?
Was hast du heute gemacht?
Bugün ne yaptın?
Örnek Diyalog: Als ich nach Hause kam, fragte meine Mutter mich: Was hast du heute gemacht?
Türkçe: Eve geldiğimde annem bana, Bugün ne yaptın? diye sordu.
Hast du Hunger?
Aç mısın?
Örnek Diyalog: Als ich nach der langen Wanderung nach Hause kam, drehte sich mein Vater zu mir um und fragte: Hast du Hunger?
Türkçe: Uzun bir yürüyüşten eve döndüğümde babam bana dönerek Aç mısın? diye sordu.
Nein, ich habe keinen Durst
Hayır, susamadım.
Örnek Diyalog: Als sie mir ein Glas Wasser anbot, antwortete ich: Nein, ich habe keinen Durst.
Türkçe: Bana bir bardak su teklif ettiğinde, Hayır, susamadım. dedim.
Ich bin hier, um Deutsch zu lernen
Almanca öğrenmek için buradayım
Örnek Diyalog: Als Austauschstudent in Berlin verkündete ich stolz: Ich bin hier, um Deutsch zu lernen!
Türkçe: Berlin'de bir değişim öğrencisi olarak gururla ilan ettim: Buraya Almanca öğrenmek için geldim!
Ich wohne in Berlin
Berlin`de yaşıyorum.
Örnek Diyalog: Ich wohne in Berlin und genieße die vielfältige Kultur und das lebendige Stadtleben.
Türkçe: Ben Berlin'de yaşıyorum ve çeşitli kültürü ile canlı şehir hayatının tadını çıkarıyorum.
Mein Lieblingsessen ist Pizza
En sevdiğim yemek pizza
Örnek Diyalog: Als ich gefragt wurde, was ich zum Abendessen haben möchte, antwortete ich schnell: Mein Lieblingsessen ist Pizza!
Türkçe: Akşam yemeğinde ne istediğim sorulduğunda hızlıca Favori yemeğim pizza! diye yanıtladım.
Wann ist dein Geburtstag?
Doğum günün ne zaman?
Örnek Diyalog: Als ich meinen neuen deutschen Freund nach einem passenden Geschenk fragte, antwortete er mit einem Lächeln: Wann ist dein Geburtstag?
Türkçe: Yeni Alman arkadaşıma uygun bir hediye sorusunu yönelttiğimde, gülümseyerek şöyle cevap verdi: Doğum günün ne zaman?
Was machst du jetzt?
Şimdi ne yapıyorsun?
Örnek Diyalog: While you were asking me about German phrases, your friend called you and asked, Was machst du jetzt? which means What are you doing now? in English.
Türkçe: Almanca ifadelerle ilgili bana soru sorarken, arkadaşın seni aradı ve Was machst du jetzt? dedi ki bu İngilizce'de Şu anda ne yapıyorsun? anlamına gelir.
Wann ist deine Schule fertig?
Okulunuz ne zaman hazır olacak?
Örnek Diyalog: Ich habe meiner Freundin eine Nachricht geschickt und gefragt: Wann ist deine Schule fertig?
Türkçe: Kız arkadaşıma bir mesaj gönderdim ve sordum: Okulun ne zaman bitiyor?
Ich lerne Deutsch, um meine berufliche Zukunft zu verbessern
Mesleki geleceğimi geliştirmek için Almanca öğreniyorum
Örnek Diyalog: Ich lerne Deutsch, um meine berufliche Zukunft zu verbessern und in einem multinationalen Unternehmen arbeiten zu können.
Türkçe: Almanca öğreniyorum ki mesleki geleceğimi iyileştirebileyim ve çok uluslu bir şirkette çalışabileyim.
Was magst du an Deutschland?
Almanya`nın nesini seviyorsunuz?
Örnek Diyalog: Als ich in Berlin war, fragte mich ein Einheimischer: Was magst du an Deutschland?
Türkçe: Berlin'de olduğum zaman, bana bir yerli şu soruyu sordu: Almanya'da neyi seviyorsun?
Ich mag an Deutschland die Geschichte und die Kultur
Almanya`nın sevdiğim yönü tarihi ve kültürü
Örnek Diyalog: Ich mag an Deutschland die Geschichte und die Kultur, weil sie so vielseitig und faszinierend sind.
Türkçe: Almanya'da hoşuma giden şeyler tarih ve kültür çünkü çok çeşitli ve büyüleyiciler.
Ich habe Deutsch vor zwei Jahren begonnen zu lernen
İki yıl önce Almanca öğrenmeye başladım.
Örnek Diyalog: Ich habe Deutsch vor zwei Jahren begonnen zu lernen und bin jetzt in der Lage, einfache Gespräche zu führen.
Türkçe: Almanca öğrenmeye iki yıl önce başladım ve şimdi basit konuşmalar yapabilecek durumdayım.
Wie heißt du auf Deutsch?
Almanca adın ne?
Örnek Diyalog: When I met the exchange student from Germany, I asked, Wie heißt du auf Deutsch? to learn his name in his language.
Türkçe: Almanya'dan gelen öğrenciyle tanıştığımda, ismini kendi dilinde öğrenmek için Wie heißt du auf Deutsch? diye sordum.
Wie viele Sprachen sprichst du?
Kaç dil biliyorsunuz?
Örnek Diyalog: Beim Networking-Event beeindruckte mich Michael, als er fragte: Wie viele Sprachen sprichst du? denn er konnte fünf fließend sprechen.
Türkçe: Networking etkinliğinde, Michael Kaç dil konuşuyorsun? diye sorduğunda çok etkilendim, çünkü o beş dili akıcı bir şekilde konuşabiliyordu.
Ja, lass uns einen Kaffee trinken gehen
Evet, hadi kahve içmeye gidelim.
Örnek Diyalog: Ja, lass uns einen Kaffee trinken gehen, sagte sie und lächelte freundlich.
Türkçe: Evet, hadi bir kahve içmeye gidelim, dedi ve arkadaşça gülümsedi.
Wie lange wirst du in Deutschland bleiben?
Almanya`da ne kadar kalacaksınız?
Örnek Diyalog: Beim Abendessen fragte mich mein Gastgeber: Wie lange wirst du in Deutschland bleiben?
Türkçe: Akşam yemeğinde ev sahibim bana şöyle bir soru yöneltti: Almanya'da ne kadar süre kalacaksın?
Mein Lieblingswort auf Deutsch ist „Freude“
Almanca`da en sevdiğim kelime `Freude
Örnek Diyalog: Mein Lieblingswort auf Deutsch ist „Freude“, weil es so positiv klingt und Glück ausdrückt.
Türkçe: Almanca'daki en sevdiğim kelime Freude çünkü çok pozitif bir şekilde çalıyor ve mutluluğu ifade ediyor.
Mein nächster Deutschkurs findet am Montag statt
Bir sonraki Almanca kursum Pazartesi günü
Örnek Diyalog: Mein nächster Deutschkurs findet am Montag statt, also muss ich mein Lehrbuch und Hausaufgaben bis dahin fertig haben.
Türkçe: Bir sonraki Almanca kursum Pazartesi günü gerçekleşecek, bu yüzden o zamana kadar ders kitabımı ve ödevlerimi bitirmiş olmam gerekiyor.
Ich lerne Deutsch, um meine beruflichen und akademischen Fähigkeiten zu verbessern
Mesleki ve akademik becerilerimi geliştirmek için Almanca öğreniyorum
Örnek Diyalog: Ich lerne Deutsch, um meine beruflichen und akademischen Fähigkeiten zu verbessern, weil ich in Deutschland arbeiten und studieren möchte.
Türkçe: Almanca, mesleki ve akademik becerilerimi geliştirmek için öğreniyorum çünkü Almanya'da çalışmak ve eğitim görmek istiyorum.
Wann hast du zuletzt Deutsch gesprochen?
En son ne zaman Almanca konuştun?
Örnek Diyalog: Als ich einen deutschen Touristen traf, fragte er mich: Wann hast du zuletzt Deutsch gesprochen?
Türkçe: Bir Alman turistle karşılaştığımda bana şöyle sordu: En son ne zaman Almanca konuştun?
Kannst du mir bitte helfen, Deutsch zu lernen?
Almanca öğrenmeme yardım eder misiniz?
Örnek Diyalog: Als ich nach Deutschland zog, fragte ich meinen neuen Mitbewohner: Kannst du mir bitte helfen, Deutsch zu lernen?
Türkçe: Almanya'ya taşındığımda yeni ev arkadaşıma sordum: Lütfen bana Almanca öğrenmemde yardımcı olur musun?
Kannst du mir bitte ein paar Wörter auf Deutsch beibringen?
Lütfen bana Almanca birkaç kelime öğretir misin?
Örnek Diyalog: Am Telefon sagte ich zu meinem deutschen Freund: Kannst du mir bitte ein paar Wörter auf Deutsch beibringen?
Türkçe: Telefonda Alman arkadaşıma şöyle dedim: Bana lütfen birkaç Almanca kelime öğretebilir misin?
Ja, ich kann dir gerne ein paar Wörter auf Deutsch beibringen
Evet, sana Almanca birkaç kelime öğretebilirim.
Örnek Diyalog: Ja, ich kann dir gerne ein paar Wörter auf Deutsch beibringen, wenn du Interesse daran hast, die Sprache zu lernen.
Türkçe: Evet, eğer dil öğrenmeye ilgi duyuyorsan, sana memnuniyetle Almanca birkaç kelime öğretebilirim.
Die Farben heißen auf Deutsch Rot, Blau, Grün, Gelb und Orange
Renkler Almanca`da kırmızı, mavi, yeşil, sarı ve turuncu olarak adlandırılır.
Örnek Diyalog: In the German class, we learned that the colors are called Rot, Blau, Grün, Gelb und Orange in Deutsch.
Türkçe: Almanca dersinde, renklerin Almanca'da Rot, Blau, Grün, Gelb und Orange olarak adlandırıldığını öğrendik.
Wie heißen die Tiere auf Deutsch?
Almanca`da hayvanlara ne deniyor?
Örnek Diyalog: Wenn du auf einen deutschen Bauernhof gehst, kannst du den Bauern fragen: Wie heißen die Tiere auf Deutsch?
Türkçe: Eğer bir Alman çiftliğine gidersen, çiftçiye Hayvanların Almanca isimleri nelerdir? diye sorabilirsin.
Kannst du mir bitte sagen, wie man auf Deutsch „danke“ sagt?
Almanca`da `teşekkür ederim` nasıl denir, söyler misiniz?
Örnek Diyalog: Als ich in Deutschland war, fragte ich einen Einheimischen: Kannst du mir bitte sagen, wie man auf Deutsch ‚danke‘ sagt?
Türkçe: Almanya'da olduğum zaman, bir yerliye sordum: Lütfen bana Almanca 'teşekkür ederim' nasıl denir söyler misin?
Auf Deutsch sagt man „Entschuldigung“ als „Entschuldigung“
Almanca`da `Entschuldigung` `özür dilerim` olarak söylenir.
Örnek Diyalog: When you want to apologize in German, you say Entschuldigung, which is the same word as Entschuldigung in English.
Türkçe: Almanca özür dilemek istediğinizde Entschuldigung dersiniz, bu kelime İngilizcede de Entschuldigung olarak geçer.
Kannst du mir bitte sagen, wie man auf Deutsch „Nein“ sagt?
Almanca`da `hayır` nasıl denir, söyler misiniz?
Örnek Diyalog: Als ich in Deutschland war, fragte ich einen Passanten: Kannst du mir bitte sagen, wie man auf Deutsch ‚Nein‘ sagt?
Türkçe: Almanya'da olduğum zaman bir yoldan geçene sordum: Lütfen bana, Almanca 'Hayır' nasıl denir söyleyebilir misin?
Auf Deutsch sagt man „Nein“ als „Nein“
Almancada `Nein `i `Hayır` olarak söylersiniz.
Örnek Diyalog: In English, one might say no, but auf Deutsch sagt man „Nein“ als „Nein.“
Türkçe: İngilizcede birisi hayır diyebilir ama Almancada Nein deyince Nein denir.
Kannst du mir bitte sagen, wie man auf Deutsch „Guten Tag“ sagt?
Lütfen bana Almanca`da nasıl `Guten Tag` denildiğini söyler misiniz?
Örnek Diyalog: Als ich in Deutschland ankam, fragte ich einen Passanten: Kannst du mir bitte sagen, wie man auf Deutsch 'Guten Tag' sagt?
Türkçe: Almanya'ya vardığımda, bir yoldan geçene sordum: Lütfen bana Almanca 'Günaydın' nasıl denir söyler misin?
Auf Deutsch sagt man „Guten Abend“ als „Guten Abend“
Almanca`da `Guten Abend`, `İyi akşamlar` olarak söylenir.
Örnek Diyalog: When greeting someone in the evening in Germany, you would use the same phrase as in English; Auf Deutsch sagt man „Guten Abend“ als „Guten Abend“.
Türkçe: Almanya'da birisine akşamleyin selam verirken İngilizce'yle aynı ifadeyi kullanırsınız; Almanca'da Good Evening yerine Guten Abend denir.
Auf Deutsch sagt man „Gute Nacht“ als „Gute Nacht“
Almancada `Gute Nacht`, `İyi geceler` olarak söylenir.
Örnek Diyalog: When you want to wish someone a good night in German, you say Gute Nacht, which is the same as Good night in English, but auf Deutsch sagt man „Gute Nacht“ als „Gute Nacht“.
Türkçe: Birine Almanca'da iyi geceler demek istediğinizde Gute Nacht dersiniz, bu İngilizce'deki Good night ile aynıdır, fakat Almanca'da Gute Nacht olarak ifade edilir.
Ich spreche drei Sprachen: Englisch, Deutsch und Spanisch
Üç dil konuşabiliyorum: İngilizce, Almanca ve İspanyolca
Örnek Diyalog: Ich bin vielseitig, da ich spreche drei Sprachen: Englisch, Deutsch und Spanisch.
Türkçe: Çok yönlüyüm çünkü üç dil biliyorum: İngilizce, Almanca ve İspanyolca.
Mein Lieblingsgericht auf Deutsch ist Kartoffelsalat
Almanca`da en sevdiğim yemek patates salatasıdır
Örnek Diyalog: Als ich in Deutschland war, sagte ich oft zu meinen Freunden: Mein Lieblingsgericht auf Deutsch ist Kartoffelsalat.
Türkçe: Almanya'da olduğum zaman, arkadaşlarıma sık sık Almancadaki en sevdiğim yemek patates salatasıdır. derdim.
Kannst du mir bitte sagen, wie man auf Deutsch „Entschuldigung“ sagt?
Almanca`da `özür dilerim` nasıl denir, söyler misiniz?
Örnek Diyalog: Als ich in Berlin war, musste ich einen Passanten fragen: Kannst du mir bitte sagen, wie man auf Deutsch 'Entschuldigung' sagt?
Türkçe: Berlin'deyken bir yoldan geçene sormak zorunda kaldım: Lütfen bana Almanca 'Özür dilerim' nasıl denir söyler misin?
Almanya'ya gittigimde, orada yasadigim kulturel sok beni hem sasirtti hem de bu dile olan merakimi artirdi. Almanların disiplinli ve duzenli yapisi, toplum icinde uymaniz gereken bazi kurallarin olmasi beni epey sasirtmisti. Ancak bir yandan da, bu duzenli yasam tarzinin insanlara sundugu rahatligi ve huzuru takdir etmeye basladim. Almanya'da gecirdigim sure boyunca, gittigim kafelerde, marketlerde, sokaklarda surekli Almanca konusulmasi, pratik yapma sansimi artirdi ve ozguvenimi yukseltmeme yardimci oldu.
Dil ogrenme surecinde, Almancanin edebiyat ve felsefe alanindaki derin koklerini kesfetmek beni cok etkiledi. Goethe, Schiller, Nietzsche ve Kafka gibi dunyaca unlu yazarlarin eserlerini orjinal dilinde okumak, Almanca ogrenmemi daha da anlamli kildi. Bu buyuk dusunurlerin dunyaya bakis acisini, kendi dillerinde anlamaya calismak, bana yeni ufuklar acti.
"Das ist nicht mein Bier": Kelimenin tam anlamıyla "Bu benim biram değil" demek. Anlamı ise "Bu benim meselem değil" ya da "Bu beni ilgilendirmez".
"Ich verstehe nur Bahnhof": "Sadece tren istasyonu anlıyorum" demek. Yani "Hiçbir şey anlamıyorum" anlamında kullanılır.
"Tomaten auf den Augen haben": "Gözlerinde domatesler olmak". Bu ifade, bir şeyi açıkça görememe, fark edememe durumunu anlatır.
Almanca ogrenmek, kariyer olanaklarimi genisletmekle kalmadi, ayni zamanda bana yeni bir dusunme bicimi de kazandirdi. Almanlarin pratik zekasi, is hayatindaki titizligi ve planlama yetenekleri beni gercekten etkiledi. Bu ozellikleri kendime adapte etmeye calismak, is hayatimda da bana ciddi avantajlar sagladi.
Almanca ogrenirken beni en cok zorlayan konulardan biri de, bu dildeki uzun ve bilesik kelimeler oldu. Bazi kelimelerin neredeyse bir paragraf uzunlugunda olmasi, baslarda beni epey korkutmustu:
Rindfleischetikettierungsuberwachungsaufgabenubertragungsgesetz (Sigir eti etiketleme denetim gorevlerinin devredilmesi yasasi)
"Schmetterlinge im Bauch haben": "Karında kelebekler olmak", yani "Aşık olmak."
"Jemandem die Daumen drücken": "Birine başparmaklarını sıkmak", yani "Birine şans dilemek."
"Auf Wolke sieben schweben": "Yedinci bulutta süzülmek", yani "Mutluluktan havalara uçmak."
Donaudampfschifffahrtsgesellschaftskapitan (Tuna nehri buharli gemicilik sirketi kaptani)
Sevdiğiniz birine açılmaya karar verdiniz ve heyecanlısınız: "Ich habe Schmetterlinge im Bauch." (Karnımda kelebekler uçuşuyor.)
Arkadaşınızın önemli bir sınavı var ve ona destek olmak istiyorsunuz: "Ich drücke dir die Daumen!" (Sana şans diliyorum!)
Çok mutlusunuz ve bu duyguyu paylaşmak istiyorsunuz: "Ich schwebe auf Wolke sieben." (Yedinci bulutta süzülüyorum.)
Ancak daha sonra, bu bilesik yapinin aslinda kucuk kelimelerin birlesiminden olustugunu ve anlamlarini cozumleyerek ogrenebilecegimi fark ettim. Bu yaklasim, uzun kelimeler konusundaki korkumu yenmemi sagladi.
Almanca ogrenme yolculugumun belki de en keyifli yani, Alman kulturunu ve Almanlarin ilginc deyimlerini kesfetmek oldu. Ornegin:
"Donaudampfschifffahrtsgesellschaftskapitän": Tuna nehri buharlı gemi şirketi kaptanı.
"Rindfleischetikettierungsüberwachungsaufgabenübertragungsgesetz": Sığır eti etiketleme kontrol görevlerinin devri yasası.
Die Kuh vom Eis holen. (Inegi buzun ustunden kurtarmak) - Zor bir durumdan kurtulmak anlamina geliyor.
Ich verstehe nur Bahnhof. (Sadece tren istasyonu anliyorum) - Hicbir sey anlamiyorum demek oluyor.
Tomaten auf den Augen haben. (Gozlerinde domates olmak) - Olumsuz bir seyi gormezden gelmek anlaminda kullaniliyor.
"der Tisch" (masa)
"die Katze" (kedi)
"das Buch" (kitap)
Günlük Hayata Almanca Katın: Evdeki objelere Almanca isimler verin. Örneğin, buzdolabınıza "der Kühlschrank" yazılı bir not yapıştırın.
Almanca Düşünün: Basit cümlelerle başlayın. Sabah kalktığınızda kendi kendinize "Guten Morgen! Heute ist ein schöner Tag." (Günaydın! Bugün güzel bir gün.) diyebilirsiniz.
Almanca Şarkılar Dinleyin: Müzik, dil öğrenmenin en keyifli yollarından biridir. AnnenMayKantereit, Nena, Rammstein gibi sanatçıları dinleyebilirsiniz.
Bu ifadeleri gunluk konusmalara yerlestirmek, Almanca konusurken beni daha dogal ve kendinden emin hissettirmeye basladi.
Almancanin en onemli zorlugu olan cinsiyet artikelleri (der, die, das) ve bu artikellere gore degisen isim ve sifat cekimleri konusunda, kendi yontemlerimi gelistirdim. Her ogrendigim yeni kelimeyi artikeliyle birlikte not etmeye ve tekrar etmeye ozen gosterdim. Zamanla, belirli kelime gruplarinin hangi cinsiyet artikeline sahip oldugunu hissetmeye basladim.
"Bratwurst": Izgara sosis.
"Sauerkraut": Lahana turşusu.
"Schwarzwälder Kirschtorte": Kara Orman pastası.
Almanca ogrenme yolculugumun bana kazandirdigi en buyuk sey, yeni bir dile ve kulture duyulan merakin insanı nasil gelistirdigini ve hayata bakis acisini nasil zenginlestirdigini deneyimlemek oldu. Bu surecte edindigim arkadasliklar, dil partnerlerimle yaptigim pratikler ve kendi kendime konusma denemelerim, bana sadece Almanca degil, hayata dair de pek cok sey ogretti.
"Die Kuh vom Eis holen": "İneği buzdan çıkarmak." Anlamı: Bir sorunu çözmek veya kritik bir durumu atlatmak.
"Da steppt der Bär": "Ayının dans ettiği yer." Anlamı: Orada parti var, çok eğlenceli bir yer.
"Alles in Butter": "Her şey tereyağında." Anlamı: Her şey yolunda.
"Wir müssen die Kuh vom Eis holen!" (Sorunu bir an önce çözmeliyiz!)
"Komm mit zur Party, da steppt der Bär!" (Partiye gel, orası çok eğlenceli!)
"Mach dir keine Sorgen, alles in Butter." (Endişelenme, her şey yolunda.)
Sizlere bu samimi deneyimlerimi aktarirken, belki ilham olur diye dusundugum bazi tavsiyelerimi de siralamak istiyorum:
1- Kendinize gercekci hedefler koyun ve bu hedeflere ulasmak icin duzenli bir calisma programi olusturun. 📅
2- Almancanin gunluk hayatinizin bir parcasi olmasina gayret edin. Evinizdeki esyalara Almanca etiketler yapin, Almanca filmler izleyin, sarkilar dinleyin. 🎬🎵
3- Hatalardan korkmayin! Dil ogrenme surecinde en cok hata yaparak ogrendigimizi unutmayin. 🙌
4- Kendinizi surekli Almanca konusmaya zorlayin, cekingen davranmayin. Pratik yapmanin en iyi yolu, dilinizi kullanmaktan geciyor. 🗣️
Kendinizi Almanca'ya Maruz Bırakın: Odamın duvarlarına Almanca kelimeler yazdım. Sabah uyandığımda ilk gördüğüm şey "Guten Morgen" yazısıydı.
Hatalardan Korkmayın: İlk zamanlar yanlış telaffuzlarım çoktu. Bir keresinde "Kuchen" (pasta) yerine "Küken" (civciv) demiştim ve herkes gülmüştü. Ama bu hatalar öğrenmemi hızlandırdı.
Motivasyonunuzu Yüksek Tutun: Kendinize küçük hedefler koyun. Örneğin, her hafta 10 yeni kelime öğrenmek gibi.
5- Alman kulturu ve tarihi hakkinda arastirmalar yapin. Bu, hem ogrenme motivasyonunuzu yukseltecek hem de dilin derinliklerine inmenizi saglayacaktir. 📚
"Der Apfel fällt nicht weit vom Stamm": "Elma ağacından uzağa düşmez." Anlamı: Çocuklar genellikle ebeveynlerine benzer.
"Ende gut, alles gut": "Sonu iyi olan her şey iyidir."
"Viele Köche verderben den Brei": "Çok aşçı çorbayı bozar." Anlamı: Çok fazla kişinin dahil olması işi bozabilir.
Dil Uygulamaları: Duolingo, Memrise gibi uygulamalar günlük pratik yapmanıza yardımcı olur.
Online Sözlükler: Leo.org, Dict.cc gibi siteler hızlıca kelime anlamlarına bakmanızı sağlar.
Dil Forumları ve Toplulukları: İnternetteki forumlarda sorular sorabilir, diğer öğrenenlerle iletişime geçebilirsiniz.
Kariyer Olanakları: Almanca bilmek, uluslararası şirketlerde iş bulma şansınızı artırır.
Akademik Fırsatlar: Almanya, yüksek kaliteli üniversiteleriyle ünlüdür. Almanca bilmek, bu eğitime erişmenizi kolaylaştırır.
Kültürel Zenginlik: Alman edebiyatı, felsefesi ve sanatı hakkında daha derin bilgi sahibi olabilirsiniz.
Sevgili arkadaslar, Almanca ogrenme yolculugumun tum samimiyetiyle sizinle paylastim. Dil ogrenmek, sabir ve ozveri gerektiren bir surec. Ancak inanin bana, emeklerinizin karsiligini fazlasiyla alacaksiniz. Her ogrendiginiz yeni kelime sizi daha genis bir dunyaya, yeni insanlara ve sonsuz olasiligin oldugu yeni ufuklara goturecek.
Basit Cümlelerle Başlayın: Restoranda sipariş verirken "Ich hätte gern..." (İsterdim...) diyerek başlayabilirsiniz.
Nazik Olun: "Bitte" (lütfen) ve "Danke" (teşekkürler) kelimelerini sıkça kullanın.
Anlamadığınızda Sorun: "Können Sie das bitte wiederholen?" (Tekrar edebilir misiniz lütfen?) diyebilirsiniz.
Goethe'nin de dedigi gibi:
"Ne kadar cok dil bilirsen, o kadar cok insan olursun." (Je mehr Sprachen du kannst, desto mehr Mensch bist du.)
O zaman, vakit kaybetmeden Almanca ogrenme maceraniza baslayin! Sizleri bu renkli ve zengin dunyaya davet ediyorum. Viel Spaß beim Deutschlernen! (Almanca ogrenmekte cok eglence!)
Bavyera Lehçesi: Güney Almanya'da konuşulur. Örneğin, "Ich" yerine "I" derler.
Saksonya Lehçesi: Doğu Almanya'da yaygındır. Telaffuz ve kelime kullanımları farklılık gösterebilir.
Schwäbisch Lehçesi: Stuttgart ve çevresinde konuşulur.
Uluslararası Arkadaşlıklar: Almanca bilen insanlarla arkadaşlık kurabilirsiniz.
Kültürel Etkinlikler: Almanca film festivalleri, konserler ve sergilere katılabilirsiniz.
Dil Kulüpleri ve Toplantılar: Yaşadığınız yerdeki Almanca konuşma kulüplerine katılabilirsiniz.
Kaynakca:
1. Die Deutsche Sprache: Ein Handbuch für den Unterricht, von Prof. Dr. Jürgen Wolff, Verlag Herder, 2019 (Almanca: Ogretim icin bir el kitabi, Prof. Dr. Jurgen Wolff, Herder Yayinevi, 2019)
2. Deutsch als Fremdsprache: Lehren und Lernen, von Dr. Michaela Perlmann-Balme und Dr. Susanne Schwalb, Klett Verlag, 2016 (Yabanci Dil olarak Almanca: Ogretmek ve Ogrenmek, Dr. Michaela Perlmann-Balme ve Dr. Susanne Schwalb, Klett Yayinevi, 2016)
3. Duden - Redewendungen: Wörterbuch der deutschen Idiomatik, von der Dudenredaktion, Bibliographisches Institut, 2020 (Duden - Deyimler: Alman Deyimbilimi Sozlugu, Duden Yayın Kurulu, Bibliographisches Institut, 2020)
"Besprechung": Toplantı.
"Frist": Son tarih.
"Vertrag": Sözleşme.