İngilizce konuşmak, özellikle de soruları uygun bir şekilde sormak, çoğu zaman zor olabilir. İngilizce konuşma becerilerinizi geliştirmek için, uygun bir şekilde sorular sormayı öğrenmek çok önemlidir. İşte, sorularınızı uygun bir şekilde sorarken kullanabileceğiniz İngilizce cümleler:
Sorularınızı Sorarken Kullanabileceğiniz İngilizce Cümleler
Nasıl Yardımcı Olabilirim?
Nasıl yardımcı olabilirim? (How can I help?): Bu cümle, bir kişinin size yardım etmek istediğini gösterir. Bu cümleyi, bir arkadaşınıza yardım etmek istediğinizde veya bir çalışanınıza yardım etmek istediğinizde kullanabilirsiniz.
Ne Anlama Geliyor?
Ne anlama geliyor? (What does that mean?): Bu cümle, bir kelimenin veya bir cümlenin anlamını sormak için kullanılır. Bu cümleyi, bir arkadaşınızın söylediği bir kelimeyi veya cümleyi anlamadığınızda kullanabilirsiniz.
Ne Zaman?
Ne zaman? (When?): Bu cümle, bir olayın ne zaman gerçekleşeceğini sormak için kullanılır. Bu cümleyi, bir arkadaşınızın sizinle ne zaman bir etkinliğe katılacağınızı sormak için kullanabilirsiniz.
Neden?
Neden? (Why?): Bu cümle, bir olayın neden gerçekleştiğini veya bir kişinin neden bir şey yaptığını sormak için kullanılır. Bu cümleyi, bir arkadaşınızın neden bir şey yaptığını sormak için kullanabilirsiniz.
Ne Yapmalıyım?
Ne yapmalıyım? (What should I do?): Bu cümle, bir olayın nasıl çözüleceğini veya bir şeyin nasıl yapılacağını sormak için kullanılır. Bu cümleyi, bir arkadaşınıza bir şeyin nasıl yapılacağını sormak için kullanabilirsiniz.
Ne Düşünüyorsun?
Ne düşünüyorsun? (What do you think?): Bu cümle, bir kişinin konu hakkındaki düşüncesini sormak için kullanılır. Bu cümleyi, bir arkadaşınızın konu hakkındaki düşüncesini sormak için kullanabilirsiniz.
Ne Zaman Döneceksin?
Ne zaman döneceksin? (When will you be back?): Bu cümle, bir kişinin ne zaman geri döneceğini sormak için kullanılır. Bu cümleyi, bir arkadaşınızın ne zaman geri döneceğini sormak için kullanabilirsiniz.
Ne Yapmak İstiyorsun?
Ne yapmak istiyorsun? (What do you want to do?) Bu cümle, bir kişinin ne yapmak istediğini sormak için kullanılır. Bu cümleyi, bir arkadaşınızın ne yapmak istediğini sormak için kullanabilirsiniz.
Ne Zaman Gideceksin?
Ne zaman gideceksin? (When will you leave?): Bu cümle, bir kişinin ne zaman gideceğini sormak için kullanılır. Bu cümleyi, bir arkadaşınızın ne zaman gideceğini sormak için kullanabilirsiniz.
Ne Zaman Geleceksin?
Ne zaman geleceksin? (When will you arrive?): Bu cümle, bir kişinin ne zaman geleceğini sormak için kullanılır. Bu cümleyi, bir arkadaşınızın ne zaman geleceğini sormak için kullanabilirsiniz.
Ne Zaman Uyuyacaksın?
Ne zaman uyuyacaksın? (When will you sleep?): Bu cümle, bir kişinin ne zaman uyuyacağını sormak için kullanılır. Bu cümleyi, bir arkadaşınızın ne zaman uyuyacağını sormak için kullanabilirsiniz.
Ne Zaman Uyanacaksın?
Ne zaman uyanacaksın? (When will you wake up?) Bu cümle, bir kişinin ne zaman uyanacağını sormak için kullanılır. Bu cümleyi, bir arkadaşınızın ne zaman uyanacağını sormak için kullanabilirsiniz.
Ne Zaman Gideceksiniz?
Ne zaman gideceksiniz? (When will you go?) Bu cümle, bir grup kişinin ne zaman gideceğini sormak için kullanılır. Bu cümleyi, bir arkadaş grubunuzun ne zaman gideceğini sormak için kullanabilirsiniz.
Ne Zaman Döneceksiniz?
Ne zaman döneceksiniz? (When will you come back?) Bu cümle, bir grup kişinin ne zaman geri döneceğini sormak için kullanılır. Bu cümleyi, bir arkadaş grubunuzun ne zaman geri döneceğini sormak için kullanabilirsiniz.
Ne Zaman Buluşacağız?
Ne zaman buluşacağız? (When will we meet?) Bu cümle, bir grup kişinin ne zaman buluşacağını sormak için kullanılır. Bu cümleyi, bir arkadaş grubunuzun ne zaman buluşacağını sormak için kullanabilirsiniz.
Ne Zaman Görüşeceğiz?
Ne zaman görüşeceğiz? (When will we talk?) Bu cümle, bir grup kişinin ne zaman görüşeceğini sormak için kullanılır.
What do you mean by that?
Ne demek istiyorsun?
Örnek Paragraf: Person A: I don't understand what you just said.
Person B: I mean that we should split the workload evenly.
Person A: What do you mean by that?
Türkçe: A Kişisi: Az önce ne dediğinizi anlamadım.
B Kişisi: Demek istediğim iş yükünü eşit olarak bölüşmeliyiz.
Kişi A: Bununla ne demek istiyorsunuz?
What would be the best way to approach this?
Buna yaklaşmanın en iyi yolu ne olabilir?
Örnek Paragraf: Speaker 1: What would be the best way to approach this?
Speaker 2: Well, that depends on the context. Could you tell me more about the situation?
Türkçe: Konuşmacı 1: Bu konuya yaklaşmanın en iyi yolu ne olabilir?
Konuşmacı 2: Bu bağlama göre değişir. Bana durum hakkında daha fazla bilgi verebilir misiniz?
What do you think the potential problems are?
Sizce potansiyel sorunlar nelerdir?
Örnek Paragraf: Person 1: What do you think the potential problems are?
Person 2: Well, I think one of the main potential problems is that there could be a lack of resources or expertise.
Türkçe: 1. Kişi: Sizce potansiyel sorunlar nelerdir?
Kişi 2: Bence başlıca potansiyel sorunlardan biri kaynak veya uzmanlık eksikliği olabilir.
What do you think about that?
Bu konuda ne düşünüyorsun?
Örnek Paragraf: Person 1: Can you please tell me what you think about that?
Person 2: Sure. I think it's really interesting.
Türkçe: 1. Kişi: Lütfen bana bu konuda ne düşündüğünüzü söyler misiniz?
2. Kişi: Elbette. Bence gerçekten ilginç.
How would you go about doing that?
Bunu nasıl yapacaksınız?
Örnek Paragraf: Person 1: How would you go about doing that?
Person 2: Well, I'd start by doing research on the topic and seeing what solutions others have suggested. Then I'd brainstorm potential solutions and see which one was the most viable for the situation.
Türkçe: 1. Kişi: Bunu nasıl yapardınız?
Kişi 2: Konuyla ilgili araştırma yaparak ve başkalarının hangi çözümleri önerdiğini görerek başlardım. Daha sonra potansiyel çözümler üzerinde beyin fırtınası yapar ve durum için en uygun olanın hangisi olduğuna bakardım.
What do you suggest we do?
Ne yapmamızı öneriyorsun?
Örnek Paragraf: Person 1: We need to figure out how to solve this problem. What do you suggest we do?
Person 2: Well, why don't we try brainstorming some solutions? That way, we'd have plenty of ideas to work with.
Türkçe: 1. Kişi: Bu sorunu nasıl çözeceğimizi bulmamız gerekiyor. Ne yapmamızı önerirsiniz?
2. Kişi: Peki, neden bazı çözümler üzerinde beyin fırtınası yapmayı denemiyoruz? Bu şekilde üzerinde çalışabileceğimiz çok sayıda fikrimiz olur.
Could you elaborate on that?
Bunu biraz açabilir misiniz?
Örnek Paragraf: Person 1: Could you elaborate on that?
Person 2: Sure. This is what I meant. (Person 2 then explains their point in more detail).
Türkçe: 1. Kişi: Bunu detaylandırabilir misiniz?
2. Kişi: Elbette. Demek istediğim buydu. (2. Kişi daha sonra meramını daha ayrıntılı olarak açıklar).
What do you think the outcome will be?
Sizce sonuç ne olacak?
Örnek Paragraf: Person 1: So, what do you think the outcome will be?
Person 2: I'm not sure, but I think it's too soon to tell.
Person 1: Do you have any ideas on how it could potentially play out?
Person 2: Well, I think it depends on how the situation develops. It could go one way or another.
Türkçe: 1. Kişi: Peki, sizce sonuç ne olacak?
Kişi 2: Emin değilim, ama sanırım söylemek için çok erken.
Kişi 1: Bunun potansiyel olarak nasıl sonuçlanabileceğine dair bir fikriniz var mı?
Kişi 2: Bence bu durumun nasıl gelişeceğine bağlı. Bir yöne ya da başka bir yöne gidebilir.
What do you think the implications are?
Sizce bunun sonuçları ne olabilir?
Örnek Paragraf: Person 1: Hey, what do you think the implications are from this situation?
Person 2: Well, it depends on the context. Can you tell me more about the specifics?
Person 1: Sure! The situation is this... [Provide details]
Person 2: Alright, so given that information, it seems like the implications could be two-fold. Firstly, this could have consequences for the business in the short-term, and secondly, there could be implications for employees in the long-term.
Türkçe: 1. Kişi: Hey, sizce bu durumdan ne gibi sonuçlar çıkabilir?
2. Kişi: Bu bağlama göre değişir. Bana ayrıntılar hakkında daha fazla bilgi verebilir misiniz?
Elbette! Durum şu... [Ayrıntıları belirtin]
2. Kişi: Pekala, bu bilgiler ışığında bunun iki yönlü sonuçları olabilir gibi görünüyor. Birincisi, bunun kısa vadede işletme için sonuçları olabilir ve ikincisi, uzun vadede çalışanlar için sonuçları olabilir.
What do you think the consequences will be?
Sonuçlarının ne olacağını düşünüyorsunuz?
Örnek Paragraf: Person A: What do you think the consequences will be?
Person B: I think it will depend on how people respond to the decision. It's hard to predict the exact outcome.
Türkçe: A Kişisi: Sonuçlarının ne olacağını düşünüyorsunuz?
B Kişisi: Bence bu, insanların karara nasıl tepki vereceğine bağlı. Kesin sonucu tahmin etmek zor.
What do you think the best course of action is?
Sizce en iyi hareket tarzı nedir?
Örnek Paragraf: Person A: What do you think the best course of action is?
Person B: I think the best course of action is to explore our options and review our current situation first. That way, we'll be able to have an informed decision.
Türkçe: A Kişisi: Sizce en iyi hareket tarzı nedir?
B Kişisi: Bence en iyi hareket tarzı seçeneklerimizi araştırmak ve öncelikle mevcut durumumuzu gözden geçirmek. Bu şekilde bilinçli bir karar verebileceğiz.
What do you think the pros and cons are?
Sizce artıları ve eksileri nelerdir?
Örnek Paragraf: Person A: What do you think the pros and cons are?
Person B: Well, the pros are that it's a great way to learn more about different topics and to become more confident in conversations. The cons are that it can be difficult to think of appropriate questions to ask.
Türkçe: A Kişisi: Sizce artıları ve eksileri nelerdir?
B Kişisi: Artıları, farklı konular hakkında daha fazla bilgi edinmek ve konuşmalarda kendinize daha fazla güvenmek için harika bir yol olması. Eksileri ise sorulacak uygun soruları düşünmenin zor olabilmesi.
What do you think the risks are?
Sizce riskler nelerdir?
Örnek Paragraf: Person 1: What do you think the risks are?
Person 2: I think the potential risks are that we could have inaccurate results due to the data being incomplete or outdated. We could also be exposing ourselves to legal liabilities if we use data that we don't have the rights to use.
Türkçe: 1. Kişi: Sizce riskler nelerdir?
Kişi 2: Bence potansiyel riskler, verilerin eksik veya eski olması nedeniyle hatalı sonuçlar elde edebilmemizdir. Ayrıca, kullanma hakkına sahip olmadığımız verileri kullanırsak kendimizi yasal yükümlülüklere maruz bırakabiliriz.
What do you think the benefits are?
Sizce faydaları nelerdir?
Örnek Paragraf: Person 1: What do you think the benefits are?
Person 2: I think the main benefit is that it improves communication between people of different nationalities. It also makes it easier for people to understand one another in professional settings. Additionally, learning a new language can help people learn about different cultures and increase their cultural awareness.
Türkçe: 1. Kişi: Sizce faydaları nelerdir?
Kişi 2: Bence en büyük faydası farklı milletlerden insanlar arasındaki iletişimi geliştirmesi. Ayrıca profesyonel ortamlarda insanların birbirlerini anlamalarını kolaylaştırır. Ayrıca, yeni bir dil öğrenmek insanların farklı kültürler hakkında bilgi edinmelerine ve kültürel farkındalıklarını artırmalarına yardımcı olabilir.
What do you think the potential outcomes are?
Sizce potansiyel sonuçlar nelerdir?
Örnek Paragraf: Person A: What do you think the potential outcomes are?
Person B: Well, I think that the potential outcomes could range from positive to negative depending on how the situation is handled.
Türkçe: A Kişisi: Potansiyel sonuçların ne olduğunu düşünüyorsunuz?
B Kişisi: Durumun nasıl ele alındığına bağlı olarak potansiyel sonuçların olumludan olumsuza doğru değişebileceğini düşünüyorum.
What do you think the potential solutions are?
Sizce potansiyel çözümler nelerdir?
Örnek Paragraf: A: What do you think the potential solutions are?
B: I think the potential solutions depend on the problem at hand. Do you have something specific in mind?
Türkçe: A: Potansiyel çözümlerin neler olduğunu düşünüyorsunuz?
B: Potansiyel çözümlerin eldeki soruna bağlı olduğunu düşünüyorum. Aklınızda belirli bir şey var mı?
What do you think the potential impacts are?
Sizce potansiyel etkiler nelerdir?
Örnek Paragraf: Person A: What do you think the potential impacts are?
Person B: That's a great question. I think the most immediate impact would be increased visibility and awareness of the issue. It could also lead to more efficient communication and collaboration on the topic.
Türkçe: A Kişisi: Sizce potansiyel etkiler nelerdir?
B Kişisi: Bu harika bir soru. Bence en yakın etki, konunun görünürlüğünün ve farkındalığının artması olacaktır. Ayrıca konuyla ilgili daha etkili iletişim ve işbirliğine de yol açabilir.
What do you think the potential benefits are?
Sizce potansiyel faydaları nelerdir?
Örnek Paragraf: Person A: What do you think the potential benefits are?
Person B: Well, I think the potential benefits are that we could have an increase in productivity and efficiency.
Türkçe: A Kişisi: Sizce potansiyel faydaları nelerdir?
B Kişisi: Bence potansiyel faydalar üretkenlik ve verimlilikte artış sağlayabilmemizdir.
What do you think the potential drawbacks are?
Sizce potansiyel dezavantajlar nelerdir?
Örnek Paragraf: Person A: What do you think the potential drawbacks are?
Person B: Well, one of the biggest drawbacks is that it could be difficult to adjust to the new system. Another issue to consider is that it may take some time to get everyone on board with the change. Lastly, we need to make sure we have enough resources and support to ensure that the new system works properly.
Türkçe: A Kişisi: Sizce potansiyel dezavantajlar nelerdir?
B Kişisi: En büyük dezavantajlardan biri yeni sisteme alışmanın zor olabileceğidir. Dikkate alınması gereken bir diğer konu da herkesin bu değişikliğe ayak uydurmasının biraz zaman alabileceği. Son olarak, yeni sistemin düzgün çalışmasını sağlamak için yeterli kaynak ve desteğe sahip olduğumuzdan emin olmamız gerekiyor.
What do you think the potential challenges are?
Potansiyel zorlukların neler olduğunu düşünüyorsunuz?
Örnek Paragraf: Person A: What do you think the potential challenges are?
Person B: I think the biggest challenge is the lack of resources and the time constraints.
Türkçe: A Kişisi: Potansiyel zorlukların neler olduğunu düşünüyorsunuz?
B Kişisi: Bence en büyük zorluk kaynak eksikliği ve zaman kısıtlamaları.
What do you think the potential opportunities are?
Potansiyel fırsatların neler olduğunu düşünüyorsunuz?
Örnek Paragraf: Person 1: What do you think the potential opportunities are?
Person 2: Well, I think there could be some great possibilities for growth in this project.
Türkçe: 1. Kişi: Potansiyel fırsatların neler olduğunu düşünüyorsunuz?
Kişi 2: Bence bu projede büyüme için bazı büyük fırsatlar olabilir.
What do you think the potential implications are?
Sizce bunun olası sonuçları nelerdir?
Örnek Paragraf: A: What do you think the potential implications are?
B: Well, it could mean that the changes we make could have unintended consequences that we need to be prepared for.
Türkçe: A: Potansiyel sonuçlarının ne olduğunu düşünüyorsunuz?
B: Bu, yaptığımız değişikliklerin hazırlıklı olmamız gereken istenmeyen sonuçları olabileceği anlamına gelebilir.
What do you think the potential consequences are?
Potansiyel sonuçlarının ne olacağını düşünüyorsunuz?
Örnek Paragraf: Person A: What do you think the potential consequences are?
Person B: I think the potential consequences could be that it would cause disruption in the industry, as well as create an uneven playing field.
Türkçe: A Kişisi: Sizce potansiyel sonuçları nelerdir?
B Kişisi: Bence potansiyel sonuçları, sektörde bozulmaya neden olması ve eşit olmayan bir oyun alanı yaratması olabilir.
What do you think the potential effects are?
Sizce potansiyel etkileri nelerdir?
Örnek Paragraf: Person A: What do you think the potential effects are?
Person B: Well, it really depends on what kind of changes are being made. Could you give me more detail on what you are asking?
Türkçe: A Kişisi: Sizce potansiyel etkileri nelerdir?
B Kişisi: Bu gerçekten de ne tür değişiklikler yapıldığına bağlı. Bana ne sorduğunuz hakkında daha fazla ayrıntı verebilir misiniz?
What do you think the potential advantages are?
Sizce potansiyel avantajları nelerdir?
Örnek Paragraf: Person A: Good morning, Person B. I'd like to ask you a question.
Person B: Sure, what would you like to know?
Person A: What do you think the potential advantages are of using English phrases when asking questions in an appropriate manner?
Person B: Well, I think one of the biggest advantages is that it can help create a polite and friendly atmosphere. It also shows respect for the other person and acknowledges the importance of their opinion. Being able to ask questions in an appropriate manner also implies a certain level of knowledge and mastery of the language, which is always beneficial. Additionally, it can help facilitate a smoother conversation and ensure that everyone's thoughts are conveyed effectively.
Türkçe: A Kişisi: Günaydın, B Kişisi. Size bir soru sormak istiyorum.
B Kişisi: Elbette, ne öğrenmek istiyorsunuz?
Kişi A: Uygun bir şekilde soru sorarken İngilizce ifadeler kullanmanın potansiyel avantajları sizce nelerdir?
B Kişisi: Bence en büyük avantajlarından biri kibar ve dostane bir atmosfer yaratmaya yardımcı olabilmesidir. Aynı zamanda karşınızdaki kişiye saygı duyduğunuzu ve görüşlerinin önemini kabul ettiğinizi gösterir. Uygun bir şekilde soru sorabilmek aynı zamanda belirli bir bilgi düzeyine ve dile hakimiyete işaret eder ki bu da her zaman faydalıdır. Ayrıca, daha akıcı bir konuşma yapılmasına yardımcı olabilir ve herkesin düşüncelerinin etkili bir şekilde aktarılmasını sağlayabilir.
What do you think the potential disadvantages are?
Sizce potansiyel dezavantajları nelerdir?
Örnek Paragraf: Person 1: What do you think the potential disadvantages are?
Person 2: Well, I think one of the potential disadvantages is that it can be difficult or unproductive to rely too heavily on a single approach. It can also be difficult to shift between approaches if the situation requires it.
Türkçe: 1. Kişi: Sizce potansiyel dezavantajlar nelerdir?
Kişi 2: Bence potansiyel dezavantajlardan biri, tek bir yaklaşıma çok fazla güvenmenin zor veya verimsiz olabilmesidir. Durum gerektirdiğinde yaklaşımlar arasında geçiş yapmak da zor olabilir.
What do you think the potential risks are?
Sizce potansiyel riskler nelerdir?
Örnek Paragraf: A: What do you think the potential risks are?
B: I believe that there are a few potential risks associated with this project. We could face issues such as administrative oversights, financial constrictions, and even cultural miscommunications.
Türkçe: A: Potansiyel risklerin neler olduğunu düşünüyorsunuz?
B: Bu projeyle ilgili birkaç potansiyel risk olduğuna inanıyorum. İdari gözetimler, mali kısıtlamalar ve hatta kültürel iletişimsizlik gibi sorunlarla karşılaşabiliriz.
What do you think the potential issues are?
Sizce potansiyel sorunlar nelerdir?
Örnek Paragraf: Person 1: What do you think the potential issues are?
Person 2: Well, I think there may be a few potential issues. One could be the availability of resources and another could be finding the right personnel.
Türkçe: 1. Kişi: Sizce potansiyel sorunlar nelerdir?
Kişi 2: Bence birkaç potansiyel sorun olabilir. Bunlardan biri kaynakların mevcudiyeti, diğeri de doğru personeli bulmak olabilir.
bu yazıda, soru sormak için uygun bir şekilde kullanılabilecek ingilizce ifadeleri inceledik. ingilizce öğrenmek isteyenlerin, sıfırdan ingilizce kursumuza katılmalarını öneriyoruz. kursumuza katılmak ingilizce öğrenmek, konuşmak ve yazmak için gerekli olan becerileri geliştirmek için harika bir fırsattır. ingilizce öğrenmek, kendinizi daha iyi ifade etmenizi ve daha fazla insanla iletişim kurmanızı sağlayacaktır.