İktisat

İktisat Nedir? Klasik İktisadi Görüş Nedir?

Konuk Yazar
Güncellendi:
9 dk okuma
Beyaz ve mavi çizgili bir gömlek giyen uzun, açık kahverengi saçlı bir kadın çerçevenin ortasında duruyor. Yüzünde hafif bir gülümsemeyle yana doğru bakıyor. Arka plan beyaz ve odak dışı. Küçük bir kolye ucu olan altın bir kolye takıyor. Saçları yana doğru ayrılmış ve omuzlarının üzerine düşüyor. Gömleğinin yakası ve ortasından aşağıya inen düğmeleri var. Gömleğin üzerindeki çizgiler dikeydir ve renkleri değişmektedir. Kolye taktığı tek aksesuardır.
KonularAçıklamalarÖrnekler
İktisatın TanımıMevcut kaynakları sınırsız olan insan ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde düzenlemeyi inceler.Üretim, ticaret, dağıtım, bölüşüm, para sirkülasyonu ve tüketim
Klasik İktisadi GörüşEkonomiye herhangi bir müdahale olmamalı ve ekonomi kendi dengesini bulacaktır.Adam Smith Ekolü
MikroekonomiBireysel tüketiciler üzerinden piyasa talebini belirlemeyi inceler.Bireylerin tüketim kararları
MakroekonomiBirey gruplarını veya bir pazardaki ortalama bir kişinin davranışını inceler.Toplam tüketim, üretim, tasarruf ve yatırım miktarları
Kaynakların Kıtlığıİnsanların kendi isteklerini tatmin etmek için sınırlı kaynakları nasıl tahsis ettiklerini inceler.Su, enerji, hammadde vb. sınırlı kaynakların kullanımı
Arz ve TalepMal ve hizmetler için oluşan talepleri ve bu talepleri karşılamak için verilen arzları inceler.Bir ürün için artan talep, arzın artmasına neden olabilir.
Ekonomik Varsayımlarİktisat biliminin gerçekçi olmayan varsayımları eleştiri alır.İnsanların tamamen rasyonel olduğu varsayımı
Fikirler Tarihi Sözlüğü'nün İktisat Tanımıİktisat, toplumdaki zenginliğin üretimi, tüketimi ve transferi ile ilgilidir.Ülke ekonomilerinin analizi
İktisadın Psikolojik, Sosyolojik ve Politik Yönleriİktisat insan davranışlarına, toplumsal yapıya ve politikaların ekonomi üzerindeki etkisini inceler.Tüketici davranışları, toplumsal sınıfların ekonomik etkileri, ekonomik politikalar
İktisadi SeçimlerSınırlı kaynakları en verimli şekilde nasıl dağıtılacağına karar vermek.Hangi ürünlerin üretileceği, hangi hizmetlerin sunulacağı
10 satır ve 3 sütunlu tablo
Tüm sütunları görmek için yatay kaydırın →

En geniş anlamıyla mevcut kaynakların sınırlı olması ve bu kaynakları sunacağımız insan ihtiyaçlarının ise sınırsız olması sonucu doğmuş bir bilimdir. Eldeki bu sınırlı kaynaklarla yapılacak üretim, fiyat, yine bu üretimin ticareti, dağıtımı, bölüşümü, para sirkülasyonu ve nihai tüketimini insan tercihlerine en uygun şekilde belirlemek iktisat konuları arasında yer alır. Yüzyıllar içinde insanlık her alanda olduğu gibi iktisat alanında da farklı görüşlere sahip olmuş, iktisadı kendi hayat pencerelerine göre yorumlamışlardır.

İktisat için evrensel olarak kabul edilmiş bir tanımı yoktur. "Fikirler Tarihi Sözlüğü" bunu şöyle tanımlar:

İktisat, toplumdaki zenginliğin üretimi, tüketimi ve transferi ile ilgilenir. Temel düzeyde, mal ve hizmetler için arz ve talebi oluşturur. İnsanların, başkalarının durumunu daha da kötüleştirmeden, kendi isteklerini tatmin etmek için sınırlı kaynakları tahsis etme seçimleri bu şekildedir... Bununla birlikte, iktisat, insan davranışını psikolojiden daha geniş bir anlamda inceleyen bir sosyal bilim de olabilir.

Ekonomistler tarafından kullanılan tanımların çoğu analiz ve varsayımdır. Samuelson'a göre, iktisat hakkında yapılan tartışmaların çoğu üç konu üzerinde yoğunlaşıyor: kıtlık, seçim ve dağıtım. 

Hangi mal ve hizmetler hangi miktarlarda üretilecek?

Nereye? Değerin en yüksek olduğu yerde mi üretilecekler? Nasıl? Hangi kaynaklar veya teknikler veya yöntemler kombinasyonu ile? Kimin için? Bütün bu emek ve fedakarlıktan kimin çıkarı var?

Ancak, bu cevapların bize iktisat hakkında pek bir şey söylemediğini belirtiyor. İlk üçü analitik konularken, dördüncü soru normatiftir. Seçimle ilgili bir tanımın daha uygun olacağını düşünüyor: İktisat, toplumun kıt kaynaklarını nasıl yönettiğinin incelenmesidir. Ekonominin bir parçasını oluşturan ahlaki ve etik konularla ilgili olduğu için bu tanımın hala geniş olacağını düşünüyor.



Krugman'ın önerdiği tanım, alanın sadece iktisadi bir yoldan çok daha fazla genişlemesi nedeniyle birçok iktisatçı tarafından da uygun görülüyor. Günümüzde iktisat sosyolojik, psikolojik ve politik yönleri de içermektedir (Krugman). Aslında, ülke çapında çeşitli üniversitelerde profesörler tarafından verilen birkaç farklı tanım vardır. "Ancak", çoğu tanım, tam olarak ekonominin ne olduğunun ardındaki bazı temel fikirler üzerinde hemfikirdir. İncelenen başlıca teoriler arasında mikroekonomi ve makroekonomi; bu ikisi tek başına ekonominin birkaç farklı tanımını sağlar.

Makroekonomi ve mikroekonomi, ekonominin iki farklı dalı olarak kategorize edilir. Mikroekonomi, piyasa talebini belirlemek için bireysel tüketiciye odaklanır (Whaples & Hoke). Öte yandan, makroekonomi, birey gruplarını veya ortalama bir kişinin bir pazardaki davranışını inceler. Makroekonomistler, mikroekonomik teorinin kapsamadığı küresel ülkeleri ve uluslararası ilişkileri daha da inceler.

Her iki şubenin de eleştirilerinden payları var. İktisat biliminin gerçekçi olmayan varsayımlar kullandığı ve insan mantıksızlığını analiz modellerine yeterince dahil etmediği yaygın olarak belirtilmektedir (Krugman). Gordon Tullock gibi savunucular, ekonomistlerin rasyonalite modeli gibi kendi varsayımlarını başından beri sorguladıklarını belirterek bu inanca karşı çıkıyorlar. Hatta bu modelin sadece ekonomide değil, psikoloji ve biyolojide de kullanıldığını iddia ediyor.

Bu iki çalışma alanını analiz ederken, birçok ekonomik varsayım mevcuttur. Bununla birlikte, Mankiw'in "İktisat Disiplini" makalesine göre, hem mikroekonomi hem de makroekonomi için ortak olan birkaç varsayım vardır:

Bu varsayımlar birçok kişinin ekonomiyi bir bütün olarak eleştirmesine yol açmıştır. Bununla birlikte, çeşitli konuları incelerken ekonomistler için genel bir çerçeve sağlarlar. Makroekonomistler, yukarıdaki çerçeveye dayalı yasaları analiz edebilirken, mikroekonomistler belirli pazarlardaki küçük ayrıntılara odaklanabilirler. İktisatçıların kendi alanlarını ve onun tüm eleştirilerini anlamaları önemlidir. Bununla birlikte, ekonominin sabit olmadığını ve ilkelerinin eleştirilebilirken yine de birçok alanda faydalı olabileceğini anlamak gerekir.



Özetle, ekonomiyi tanımlamak kime sorduğunuza bağlıdır. Her biri, tam olarak ekonominin neyi gerektirdiği konusunda biraz farklı şeyler varsayar.

Klasik İktisadi Görüş Nedir?

Klasik iktisadi görüş ekonomiyi sosyolojik bir yapı olarak ele alarak hiçbir şekilde müdahale edilmemesi gerektiğini, ekonominin çarklarının görünmez bir el tarafından kendi içinde her halükârda dengede olduğunu savunmuştur. Klasik iktisadi görüşün arz ile fazlaca ilgilendiğini talebe yeterince önem vermediğini düşünen Keynes ise, ekonomiye dengenin devlet müdahalesi ile mümkün olduğunu ve oluşacak her talebin kendi arzını yaratacağını savunan Keynesyen iktisadi görüş ile iktisat tarihi içinde yerini almıştır. Keynes’e göre devlet kamu hizmetleri ve vergi silahlarıyla ekonomide denge/ayar mekanizmasıdır.

Zaman içinde klasik iktisadi görüşü temel alarak Adam Smith ekolünden yola çıkan kapitalist iktisadi görüş ile üretim faktörlerinin özel mülkiyette olduğu serbest ekonominin temelleri atılmıştır. Serbest girişim, rekabet, özel mülkiyet ve piyasa ekonomisi temelli bu iktisat sistemi hala dünya ekonomisi üzerindeki en etkili görüş olarak hayatını sürdürmektedir.

İlgili yazı: Kapitalist Sistem Nedir?

Sosyalist İktisadi Görüş

Komünizmin başladığı dönemlerde, halkın ve girişimin serbestliğini sınırlayan ve ekonominin plancı adı verilen devlet yöneticilerinin istek ve tercihlerine göre yönetildiği sosyalist iktisadi görüş ortaya çıkmıştır. Hedefinde burjuvazi, sömürgecilik ve sınıf ayrımcılığı olan bu iktisat görüşü eşitlik ilkesi kapsamında piyasanın devlet otoritesi ile yönetilmesini, mülkiyetin kamuda olmasını, ekonominin serbest girişim ve rekabet yerine planlı programlı bir devletçilik ile idare edilmesi gerektiğini ön görmüştür.

Zamanla kapitalist ve sosyalist iktisadi görüşlerin karışımı olan, özel mülkiyet yanına kamu mülkiyeti ekleyerek sürdürülen ve adına karma ekonomik iktisadi görüş denen sistemler ortaya çıkmıştır.  Bu iktisat görüşündeki sistemlerde piyasa genel olarak özel mülkiyet eliyle serbestçe yönetilir, kamu mülkiyeti ise arz talep yasalarını gözeterek sisteme teşvik ve yasal düzenlemelerle küçük dengeleyici müdahalelerde bulunur. Tarihsel süreçte bu seyirleri yaşayan iktisadi ekonomik bilim, kendi içinde makro ve mikro olarak ikiye ayrılır.

Makro İktisat 

Mal, hizmet, para, döviz, sermaye piyasaları, iş gücü gibi ekonomik kavramları dünya ve ülkeler boyutunda inceler. İşsizlik, enflasyon, büyüme, kur ve para politikaları gibi parametreler makro iktisadın konusudur. Kısacası, bir ekonomideki paydaşların tamamının oluşturduğu toplam faaliyetler ile ilgilenmektedir. Büyük resmin peşindedir. Ülkeler, vatandaşlarının refahı için, piyasalarına ve ekonomik hayatlarına makro iktisadi durumlarını sürekli olarak gözetim altında tutarak devam etmek zorundadırlar.

Mikro İktisat 

Kısıtlı üretim kaynakları ile en verimli üretim çıktılarına ulaşmak amacındaki üretici ile kısıtlı gelir altında elde edilebilecek en verimli tüketim faydasına ulaşmak amacındaki tüketici odaklıdır. Fiyat, piyasa, maliyet, fayda, kar, zarar, arz, talep, denge mikro iktisadın konusudur. Tek bir mal/ürün/hizmet ile alakalı olabileceği gibi tek bir firma ya da sektör ile de alakalı olabilir. Firma davranışları, arz talep koşulları, maliyetler, piyasa türleri mikro iktisat konusudur.

İster makro ister mikro olsun her iki iktisat türündeki hesaplamalarda matematik ve istatistik modelleri kullanılmaktadır. Gerek ulusal ekonomiler, sektörler, piyasalar, firmalar, gerekse uluslararası ekonomik sistemlerdeki veriler bazı matematik ve istatistik yöntemlerden geçirilerek kurgulanır veya sınanır. İstatistik ve matematiğin bir arada yoğun şekilde kullanıldığı bu derin alana da ekonometri adı verilmiştir.

Yazar: Serdar Altan

Sıkça Sorulan Sorular

Klasik iktisat görüşü nedir ve bu görüşün temel fikirleri nelerdir?

Klasik İktisat Görüşü ve Temel Fikirleri

Klasik iktisat, 18. ve 19. yüzyıllarda ortaya çıkan ve o dönemin önemli ekonomistleri Adam Smith, David Ricardo ve Thomas Malthus gibi isimlerin düşünceleri üzerine kurulan bir ekonomi görüşüdür. Bu görüşün temel fikirleri şu şekilde sıralanabilir:

Kıt Kaynakların Uygun Kullanılması
Klasik ; mal ve hizmetleri oluşturan, insanların kendi isteklerini başkalarının durumunu kötüleştirmeden karşılama yöntemlerini ortaya çıkarır. Bu yöntemlerde süregelen temel hedef, kıt kaynaklarla insana en uygun şekilde üretim, tüketim, dağıtım ve bölüşümü gerçekleştirmektir.

Arz ve Talep İlişkisi
Klasik görüşü, ekonomiyi incelemekte ve olguları açıklamakta temel olarak arz ve talep ilişkisini kullanır. İktisadi faaliyetlerin dinamikleri ve fiyatlar, arz ve talep dengesine göre belirlenir.

Emek ve Üretim Süreçleri
Klasik ekonomistler, üretim süreçlerinde emeğin önemli bir yer tuttuğunu düşünürler. Üretim, fiyat ve emek arasındaki ilişkiler klasik teorinin merkezinde yer alır. Buna göre, doğal kaynaklar ve emek sayesinde üretilen malların değeri, onların üretiminde kullanılan emek miktarıyla orantılı olup, artan emek verimliliği ile sürdürülebilir büyüme elde edilebilir.

Serbest Piyasa Kavramı
Klasik görüşünde, piyasaların en iyi şekilde serbest rekabet eşliğinde işleyeceği düşünülmektedir. Dolayısıyla, devletin müdahil olmadığı bir serbest piyasa ortamı, fiyatların arz ve talebe göre belirlendiği ve ekonomik kaynakların en verimli şekilde kullanıldığı düşünülmektedir.

Klasik İktisat ve Büyüme
Klasik iktisadın temel yorumlarına göre, ekonomik büyüme ancak sermaye birikimi, teknolojik ilerleme ve emek verimliliğiyle elde edilebilir. Böyle bir ekonomik büyümenin sürdürülebilir olması için ise gelir dağılımı ve tasarruf oranlarının dengede olması gerekmektedir.

Sonuç olarak, klasik görüşü, ekonomik süreçleri betimleme ve açıklama işlevleri için kıt kaynakların kullanımı, arz ve talep ilişkisi, emek ve üretim süreçleri, serbest piyasa mekanizması ve ekonomik büyümeye odaklanan temel fikirlere dayanır. Bu fikirler, günümüz iktisadi düşüncesinin temel yapı taşlarından biri olarak kabul edilmektedir.

İktisat demek ne demek ve hangi temel konular üzerinde yoğunlaşılır?

İktisat Demek Ne Demek ve Hangi Temel Konular Üzerinde Yoğunlaşılır?

İktisat, sınırlı kaynaklar ve sınırsız insan ihtiyaçlarının ortaya çıkardığı bir bilim dalı olarak değerlendirilir. İktisatta dikkate alınan temel konular; üretim, fiyat, ticaret, dağıtım, bölüşüm, para sirkülasyonu ve nihai tüketim gibi ekonomik faaliyetlerdir. İktisat, evrensel bir tanımı olmamakla birlikte, toplumdaki zenginliğin üretimi, tüketimi ve transferi ile ilgili kavramlar üzerinde durulmaktadır.

Analitik ve Normatif Konular

İktisat üzerine yapılan tartışmaların çoğu kıtlık, seçim ve dağıtım gibi üç temel konu üzerine yoğunlaşır. Bununla birlikte, iktisat kavramının sadece analitik değil, aynı zamanda normatif boyutları da vardır. Samuelson'ın soruları; hangi mal ve hizmetlerin ne kadar üretileceği, nereye dağıtılacağı, hangi yöntemlerle üretileceği ve bu emek ve fedakarlıklardan kimlerin yararlanacağı gibi ekonomik süreçlerin değerlendirilmesini içerir.

İktisatın Genişletilmiş Tanımı

Krugman, iktisat alanının sadece iktisadi boyutlarla değil, sosyolojik, psikolojik ve politik yönlerle de ilgilendiği bir sosyal bilim olarak düşünülmesi gerektiğini ileri sürer. Bu nedenle, iktisat üzerine yapılan tanımların alanın bu geniş yelpazesini de kapsaması uygun görülmektedir.

Mikroekonomi ve Makroekonomi

İktisat teorilerinde, öncelikle mikroekonomi ve makroekonomi olmak üzere iki ana dal üzerinde durulur. Mikroekonomi, bireysel tüketicinin piyasa talebini belirlemeye çalışırken; makroekonomi, birey gruplarının ya da ortalama bir kişinin pazardaki davranışlarını inceler. Makroekonomistler aynı zamanda, küresel ülkeler ve uluslararası ilişkiler üzerinde daha geniş bir çalışma alanına sahiptir.

İktisat Biliminin Eleştirileri

İktisat biliminin gerçekçi olmayan varsayımlar kullandığı ve insan mantıksızlığını analiz etmede eksiklikler gösterdiği ileri sürülür. Bu nedenle, üniversite eğitiminde ve akademik çalışmalarda, iktisat biliminin daha gerçekçi ve insan doğasıyla uyumlu yaklaşımlar geliştirmesi önemli hale gelir. Bu, iktisat düşüncesinin sadece teknik unsurlarını değil, ahlaki ve etik boyutlarıyla da ele alınması gerektiği anlamına gelmektedir.

Klasik iktisadi düşüncenin özellikleri ile Keynesyen iktisadi görüş arasındaki temel farklılıklar nelerdir?

Klasik İktisadi Düşünce ve Keynesyen İktisadi Görüş Arasındaki Temel Farklar

İktisadi düşünce, zenginlik üretimi, tüketimi ve transferi ile ilgili süreçleri inceleyen, insanlar arasında da farklı görüşlerle karşılaşılan önemli bir alan olarak görülmektedir. Bu bağlamda, klasik iktisadi düşünce ve Keynesyen iktisadi görüş gibi öne çıkan teorik yaklaşımlar, ekonomik olayları ve tercihleri analiz etmek için farklı perspektifler sunmaktadır.

Klasik İktisadi Düşüncenin Temel Özellikleri

Klasik iktisadi düşünce, 18. ve 19. yüzyıllarda öne çıkan ve ekonomik sistemler üzerinde hâlâ etkili olan bir teori olarak bilinir. Bu düşünce, temel olarak serbest piyasa ekonomisini ve bireylerin rasyonel davranışlarını savunmaktadır. Ayrıca, üretim faktörlerinin (emek, sermaye ve doğal kaynaklar) verimliliğini ve rekabetin fizyonun sürekli azaltarak dengeyi oluşturabileceğine inanır. Klasik iktisatçılar, devletin ekonomik aktiviteler üzerinde minimum düzeyde kontrol ve müdahale sergilemesi gerektiğini düşünürler.

Keynesyen İktisadi Görüşün Temel Özellikleri

Keynesyen iktisadi görüş, 20. yüzyılın başında ortaya çıkan ve ekonomik istikrar ve refah sağlamaya daha çok odaklanan bir teori olarak bilinir. Keynesyen düşünce, özellikle ekonomik durgunluk ve işsizlik dönemlerinde toplam talebi canlandırmak için devletin ekonominin önemli bir aktörü olarak aktif rol almasını savunmaktadır. Keynesyen teori, özel sektörün ekonomik büyümeyi sürdürmekte yetersiz kalabileceğini ve bu nedenle kamu harcamalarının ve para politikalarının ekonomiyi dengelemek için kullanılması gerektiğini ileri sürmektedir.

Klasik İktisat ve Keynesyen İktisat Arasındaki Farklar

Klasik ve Keynesyen iktisadi düşünceler, hem amaçları hem de yöntemler bakımından birçok temel farka sahiptir. Klasik iktisat, rasyonel bireyler sayesinde serbest piyasa ekonomisinin dengede kalabileceğini ve kendi içinde doğal işsizliği çözebileceğini düşünürken, Keynesyen iktisat, durgunluk dönemlerinde ekonominin dengesizleşebileceğini ve devlet müdahalesinin bu durumu gidermekte etkili olabileceğini iddia eder.

Ayrıca, klasik iktisadi düşünce, devletin sadece ekonomi üzerinde olumsuz etkisi olduğuna ve gereksiz müdahalelerin ekonomik verimliliğin bozabileceğine inanırken; Keynesyen teori, devletin ekonomik düzenlemeler ve kamu harcamaları sayesinde işsizliği azaltabilecek ve ekonomik büyümeyi destekleyebilecek olduğunu düşünmektedir.

Sonuç olarak, klasik iktisadi düşünce ve Keynesyen iktisadi görüş, ekonomi üzerinde temel farklılıklara sahip şubelerdir. Her iki teori de, ekonomik olayları ve süreçleri anlamak için farklı perspektifler sunarak, ekonomi biliminin anlaşılmasına önemli katkılar sağlamaktadır.