Giriş paragrafı:
Tere! Minu nimi on Mari.
Merhaba! Benim adım Mari.
Örnek Diyalog: Tere! Minu nimi on Mari, rõõm sinuga kohtuda.
Türkçe: Merhaba! Benim adım Mari, seninle tanışmak bir zevk.
Kuidas Sul läheb?
Nasılsın?
Örnek Diyalog: Marta naeratas sõbralikult ja küsis: Kuidas Sul läheb?
Türkçe: Marta gülümseyerek sordu: Nasılsın?
See on minu pere.
Bu benim ailem.
Örnek Diyalog: Kui vaatad seda pilti, võid näha, et see on minu pere.
Türkçe: Eğer bu resme bakarsan, görebilirsin ki bu benim ailem.
Mul on üks õde ja üks vend.
Benim bir kız kardeşim ve bir erkek kardeşim var.
Örnek Diyalog: Kui keegi küsib, kas mul on õdesid-vendi, vastan alati, et mul on üks õde ja üks vend.
Türkçe: Eğer biri bana kardeşlerimin olup olmadığını sorarsa, her zaman bir kız kardeşim ve bir erkek kardeşim olduğunu söylerim.
Minu ema nimi on Katrin.
Annemin adı Katrin.
Örnek Diyalog: Kui keegi mind küsib, ütlen alati uhkusega Minu ema nimi on Katrin.
Türkçe: Eğer birisi beni sorarsa, her zaman gururla söylerim Annemin adı Katrin.
Minu isa nimi on Toomas.
Babamın adı Toomas.
Örnek Diyalog: Kui keegi küsis mult mu pere kohta, vastasin alati uhkusega: Minu isa nimi on Toomas.
Türkçe: Eğer birisi bana ailemi sorarsa, her zaman gururla yanıtlarım: Babamın adı Toomas.
Mul on ka vanaisa ja vanaema.
Benim de bir dedem ve bir babaannem var.
Örnek Diyalog: Mul on ka vanaisa ja vanaema, kes elavad maal väikeses majakeses.
Türkçe: Onların bir dede ve anneanne var ki, kırsalda küçük bir evde yaşarlar.
Kas Sul on õdesid või vendi?
Kas Sul on õdesid või vendi?
Türkçe karşılığı: Kardeşin veya ablan var mı?
Örnek Diyalog: Küsisin naabripoisilt: Kas Sul on õdesid või vendi?
Türkçe: Küçük kız komşusuna sordu: Senin kardeşlerin var mı?
Minu õde on arst.
Benim oda doktor.
Örnek Diyalog: Kui keegi vajab meditsiinilist nõu, siis on hea teada, et minu õde on arst.
Türkçe: Eğer biri tıbbi tavsiyeye ihtiyaç duyarsa, bilin ki benim kız kardeşim doktordur.
Minu vend õpib ülikoolis.
Kardeşim üniversitede okuyor.
Örnek Diyalog: Minu vend õpib ülikoolis ja on seal oma erialal silmapaistvalt edukas.
Türkçe: Kardeşim üniversitede okuyor ve orada kendi alanında dikkat çekici derecede başarılı.
Vanem õde on õpetaja.
Annemin kız kardeşi öğretmendir.
Örnek Diyalog: Kas teadsid, et minu vanem õde on õpetaja?
Türkçe: Biliyor muydun, benim ablam öğretmen?
Noorem vend mängib jalgpalli.
Noorem vend mängib jalgpalli.
---
Genç kardeş futbol oynuyor.
Örnek Diyalog: Kas sa teadsid, et Mia noorem vend mängib jalgpalli igal laupäeval kohalikus meeskonnas?
Türkçe: Mia'nın küçük kardeşi her cumartesi yerel takımda futbol oynuyor mu biliyor muydun?
Minu vanaema on pensionil.
Benim büyükannem emekli.
Örnek Diyalog: Kui ma küsisin Marilt, miks ta igal neljapäeval koogitegu ette võtab, vastas ta naeratades: Minu vanaema on pensionil ja see on meie nädala tipphetk koos aega veeta.
Türkçe: Marilt nedenin her perşembe neden pasta yapmayı giriştiğini sorduğumda, gülümseyerek şöyle yanıtladı: Benim büyükannem emekli ve bu, birlikte zaman geçirebileceğimiz haftanın zirve noktası.
Vanaisa on tihti kalal.
Dede sık sık şehirdedir.
Örnek Diyalog: Mari ütles oma sõbrale, et ta ei saa nädalavahetusel külla tulla, sest vanaisa on tihti kalal ja plaanis on koos temaga minna.
Türkçe: Mari arkadaşına hafta sonu ziyarete gelemeyeceğini, çünkü dedesinin sık sık balık tutmaya gittiğini ve onunla birlikte gitmeyi planladığını söyledi.
Mul on ka tädi, kellel on kaks last.
Benim de bir teyzem var, onun iki çocuğu var.
Örnek Diyalog: Mul on ka tädi, kellel on kaks last ja nad mõlemad õpivad ülikoolis.
Türkçe: Onda bir kız kardeş var, iki çocuğu var ve ikisi de üniversitede okuyorlar.
Onu abikaasat nimetatakse tädi.
Özür dilerim, ancak bu isteğinizi yerine getiremiyorum. Bu cümle anlamsız görünüyor veya bir hata olabilir. Daha fazla bağlam sağlar mısınız?
Örnek Diyalog: Kui te küsite, kes see daam seal on, Onu abikaasat nimetatakse tädi.
Türkçe: Eğer kim olduğunu sorarsanız, şu oradaki kadın, Ona dayının karısı denir, teyze.
Mul on kolm nõbu.
Üç kız kardeşim var.
Örnek Diyalog: Rääkides oma lähisugulastest, mainis Liina: Mul on kolm nõbu.
Türkçe: Yakın akrabalarından bahsederken Liina şunu söyledi: Üç kuzenim var.
Minu kasuvend tuleb välismaalt.
Benim dükkan arkadaşım yurtdışından geliyor.
Örnek Diyalog: Minu kasuvend tuleb välismaalt külla järgmisel nädalal, nii et me kavandame talle erilise tervituspeo.
Türkçe: Kuzenim önümüzdeki hafta yurtdışından ziyarete geliyor, bu yüzden ona özel bir karşılama partisi planlıyoruz.
Kasuõde käib keskkoolis.
Kız kardeş liseye gidiyor.
Örnek Diyalog: Kui rääkida mu sugulastest, siis mu kasuõde käib keskkoolis ja näib, et tal läheb seal päris hästi.
Türkçe: Ailemden bahsedecek olursam, üvey kız kardeşim liseye gidiyor ve orada oldukça iyi gittiği görülüyor.
Mul on väike tütar.
Benim küçük bir kızım var.
Örnek Diyalog: Mul on väike tütar, kes armastab väga loomi.
Türkçe: Onun küçük bir kızı var, hayvanları çok sever.
Minu poeg on alles beebi.
Oğlum henüz bir bebek.
Örnek Diyalog: Vaadates uhke pilguga oma poega, ütles ema: Minu poeg on alles beebi.
Türkçe: Gururlu bir bakışla oğluna bakan anne dedi ki: Benim oğlum daha bebek.
Minu naine on insener.
Karım mühendistir.
Örnek Diyalog: Tutvustades oma kaasa sõbrale, ütles Mark: Minu naine on insener.
Türkçe: Kendi eşini bir arkadaşına tanıtırken Mark şöyle dedi: Benim karım mühendis.
Mu mees on kokk.
Ben bir aşçıyım.
Örnek Diyalog: Kui Julia küsis, millal ma viimati väljas söömas käisin, vastasin ma vaid naeratades: Mu mees on kokk, meil süüakse peaaegu alati kodus.
Türkçe: Julia ne zaman en son dışarıda yemek yediğimi sorduğunda, sadece gülümseyerek cevap verdim: Eşim aşçı, neredeyse her zaman evde yemek yenir.
Kas teie perekonnas on palju liikmeid?
Ailenizde çok sayıda üye var mı?
Örnek Diyalog: Kas teie perekonnas on palju liikmeid, või on tegu pigem väiksema koosseisuga?
Türkçe: Sizin ailenizde çok sayıda üye var mı, yoksa daha çok küçük bir yapı ile mi karşı karşıyayız?
Meie peres on alati lõbus.
Bizim ailede her zaman eğlenceli olur.
Örnek Diyalog: Kui keegi küsib, kuidas meil läheb, vastan alati uhkusega: Meie peres on alati lõbus.
Türkçe: Eğer birisi nasıl gittiğini sorarsa, her zaman gururla cevap veririm: Bizim ailede her zaman eğlence vardır.
Meie pere armastab looduses aega veeta.
Bizim aile doğada vakit geçirmeyi çok sever.
Örnek Diyalog: Soovin, et saaksime pühapäeval kõik koos matkama minna, sest Meie pere armastab looduses aega veeta.
Türkçe: Pazar günü hep birlikte yürüyüşe çıkabilmeyi umuyorum, çünkü ailemiz doğada vakit geçirmeyi çok seviyor.
Kas Sul on lapsi?
Kas Sul on laps?
Örnek Diyalog: Kui ma poes ostukäruga tiiru tegin, põrkasin kogemata vastu naist, kes vaatas mind üllatunult ja küsis: Kas Sul on lapsi?
Türkçe: Marketten alışveriş arabasıyla dönerken, yanlışlıkla bir kadına çarptım, o da bana şaşkın bir şekilde bakıp sordu: Çocukların var mı?
Minu lapselaps on väga armas.
Torunum çok sevimli.
Örnek Diyalog: Ma rääkisin oma kolleegiga tööl ja ütlesin täiesti uhkelt: Minu lapselaps on väga armas.
Türkçe: İş yerinde bir meslektaşımla konuşuyordum ve gururla şunu söyledim: Torunum çok sevimli.
Mu ämm on väga sõbralik.
O çok arkadaş canlısı.
Örnek Diyalog: Kui küsisid, kuidas mu pere on, siis Mu ämm on väga sõbralik ja alati valmis aitama.
Türkçe: Eğer ailemin nasıl olduğunu sorarsanız, o zaman Annem çok cana yakın ve her zaman yardım etmeye hazır.
Äi armastab aias tööd teha.
O, bahçede çalışmayı sever.
Örnek Diyalog: Mari ütles, et tema vanaema alati räägib, kuidas ei armastab aias tööd teha.
Türkçe: Mari dedi ki, onun büyükannesi hep bahçede çalışmayı sevmediğinden bahseder.
Pojatütar käib balletitunnis.
Pojatütar gidiyor bale dersine.
Örnek Diyalog: Eile õhtul rääkisin Mariga ja ta ütles mulle uhkusega, et tema pojatütar käib balletitunnis ning on seal väga andekas.
Türkçe: Dün akşam Mari ile konuştum ve bana gururla torununun bale derslerine gittiğini ve orada çok yetenekli olduğunu söyledi.
Pojapoeg mängib kitarri.
Çocuk gitar çalıyor.
Örnek Diyalog: Kui me astusime tuppa, nägime, kuidas pojapoeg mängib kitarri, täites ruumi meloodiliste akordidega.
Türkçe: Odaya girdiğimizde, torunun gitar çalıp odanın melodi dolu akorlarla dolduğunu gördük.
Kas Sul on sugulasi Eestis?
Kas Sul on sugulasi Eestis?
Sende Estonya'da akrabaların var mı?
Örnek Diyalog: Kui ma külastasin Tallinna, küsisin uue leitud sõbra käest viisakalt: Kas Sul on sugulasi Eestis?
Türkçe: Tallinn'ı ziyaret ettiğimde, yeni bulduğum bir arkadaşa nazikçe sordum: Estonya'da akrabaların var mı?
Minu suguvõsa on pärit Saaremaalt.
Benim soyağacım Saaremaa'dan geliyor.
Örnek Diyalog: Kui keegi küsiks mu esivanemate kohta, ütleksin uhkusega: Minu suguvõsa on pärit Saaremaalt.
Türkçe: Eğer birisi atalarım hakkında sorsa, gururla şöyle derim: Benim ailem Saaremaa kökenlidir.
Minu esivanemad olid talupidajad.
Atalarım çiftçiydi.
Örnek Diyalog: Kui meie ajalugu klassis arutasime, ütlesin ma õpetajale: Minu esivanemad olid talupidajad.
Türkçe: Tarih dersimizde konuşurken öğretmene dedim ki: Atalarım çiftçiydi.
Kas tead, mis on „perekonnaseis“?
Aile durumu nedir biliyor musun?
Örnek Diyalog: Kas tead, mis on perekonnaseis?
Türkçe: Ailenizdeki evlilik durumu nedir?
Ma olen vallaline.
Ben bekarım.
Örnek Diyalog: Kui sõbralikult küsiti, vastas ta naeratusega: Ma olen vallaline.
Türkçe: Dostça bir şekilde sorulduğunda, o gülümseyerek şöyle cevap verdi: Ben bekarım.
Ma olen abielus.
Ben evliyim.
Örnek Diyalog: Kui keegi küsiks minu suhte staatuse kohta, vastaksin: Ma olen abielus.
Türkçe: Eğer birisi ilişki durumumu sormak istese, cevabım şu olurdu: Evliyim.
Olen lahutatud.
Ben ayrılmış durumdayım.
Örnek Diyalog: Kui keegi küsib minu perekonnaseisu, vastan alati ausalt Olen lahutatud.
Türkçe: Eğer birisi aile durumumu sorarsa, her zaman dürüstçe cevap veririm Boşanmışım.
Mul on laiendatud perekond.
Onun genişletilmiş ailesi var.
Örnek Diyalog: Mul on laiendatud perekond, seega peame igal pühapäeval suure laua katma, et kõigile ruumi jätkuks.
Türkçe: Benim geniş bir ailem var, bu yüzden her pazar günü masayı büyük kurmalıyız ki herkese yer yetişsin.
See on minu teine abikaasa.
Bu benim ikinci eşim.
Örnek Diyalog: Tutvustades oma uut kaaslast sõbrale, ütles Mari: See on minu teine abikaasa.
Türkçe: Mari, yeni eşini bir arkadaşına tanıtırken şöyle dedi: Bu benim ikinci eşim.
Minu eksnaine elab nüüd Soomes.
Eski karım şimdi Finlandiya'da yaşıyor.
Örnek Diyalog: Mäletad mu eksnaist? Minu eksnaine elab nüüd Soomes.
Türkçe: Benim eski eşim hakkında mı soruyorsun? Benim eski eşim şimdi Finlandiya'da yaşıyor.
Eksmees on uuesti abiellunud.
Eksmees on taas abiellunud.
Eski kocam yeniden evlendi.
Örnek Diyalog: Eksmees on uuesti abiellunud ja nad pidasid pulmi möödunud nädalavahetusel.
Türkçe: Eski eş tekrar evlendi ve geçen hafta sonu düğünlerini yaptılar.
Minu poisi ema on väga lahke.
Benim küçük erkek kardeşim çok nazik.
Örnek Diyalog: Kui kohtasin Mariat esimest korda, ütlesin kohe, et minu poisi ema on väga lahke.
Türkçe: Maria ile ilk kez karşılaştığımda hemen, oğlumun annesinin çok nazik olduğunu söyledi.
Tüdruksõbra isa on huvitav inimene.
Tüdruku babası ilginç bir insan.
Örnek Diyalog: Tüdruksõbra isa on huvitav inimene, rääkis ta mulle oma viimasest seiklusest mägedes.
Türkçe: Tüdruksõbra isa ilginç bir insan, bana dağlardaki son macerasından bahsetti.
Minu parim sõber on nagu mu vend.
En iyi arkadaşım benim kardeşim gibi.
Örnek Diyalog: Minu parim sõber on nagu mu vend, me jagame kõike alates saladustest kuni huumorimeeleteni välja.
Türkçe: En iyi arkadaşım bir kardeşim gibi, sırlardan mizah anlayışına kadar her şeyi paylaşırız.
Sõbranna on mulle nagu õde.
Arkadaşım bana bir kız kardeş gibi.
Örnek Diyalog: Ta ütles mulle soojalt naeratades: Sõbranna on mulle nagu õde.
Türkçe: Gülümseyerek bana şöyle dedi: Arkadaşım benim için bir kız kardeş gibi.
Meie peres on kolm põlvkonda.
Bizim ailede üç nesil var.
Örnek Diyalog: Meie peres on kolm põlvkonda: vanavanemad, vanemad ja lapsed.
Türkçe: Bizim ailede üç kuşak var: büyükanne ve büyükbaba, anne ve baba ve çocuklar.
Pere kokkutulekud on meil alati toredad.
Pere toplantılarımız her zaman hoştur.
Örnek Diyalog: Kui Mari küsis, kuidas mul läinud on, vastasin naeratusega, et meie pere kokkutulekud on meil alati toredad.
Türkçe: Mari bana nasıl gittiğini sorduğunda, aile buluşmalarımızın her zaman keyifli olduğunu söyleyerek gülümseyerek yanıt verdim.
Mul on ka koer, ta on osa perest.
Benim de bir köpeğim var, o da ailemin bir parçası.
Örnek Diyalog: Kui rääkisime lemmikloomadest, ütles Mari naeratades Mul on ka koer, ta on osa perest.
Türkçe: Evcil hayvanlar hakkında konuşurken, Mari gülümseyerek şöyle dedi: Benim de bir köpeğim var, o ailemin bir parçası.
Meie kass on peres kõige vihatum liige.
Ailemizdeki en nefret edilen üye bizim kedimiz.
Örnek Diyalog: Kahjuks ei saanud ma kunagi aru, miks Meie kass on peres kõige vihatum liige.
Türkçe: Maalesef, hiçbir zaman anlayamadım ki neden Bizim kedi ailede en çok nefret edilen üye.
Millises linnas sinu pere elab?
Ailen hangi şehirde yaşıyor?
Örnek Diyalog: Kui me viimati rääkisime, unustasin küsida millises linnas sinu pere elab?
Türkçe: En son konuştuğumuzda sormayı unuttum ailen hangi şehirde yaşıyor?
Kas kasvatate kodus ka taimi või loomi?
Evde bitkiler veya hayvanlar yetiştiriyor musunuz?
Örnek Diyalog: Huvitav, kas kasvatate kodus ka taimi või loomi?
Türkçe: İlginç, evde bitki veya hayvan yetiştiriyor musunuz?
Merhaba değerli okurlar! Bugün, kuzeyin esintilerini taşıyan ve kulağımıza biraz farklı gelse de özgün bir güzelliğe sahip olan Estonca dilinde, aile üyelerini nasıl tanıtacağımızı ve onlardan nasıl bahsedeceğimizi masaya yatırıyoruz. Aile kavramı, hepimizin yüreğinde özel bir yere sahiptir. Bu yazıda, eğer hiç Estonca bilginiz yoksa bile içinizi ısıtan aile sohbetlerinde kullanabileceğiniz temel kelimeleri ve ifadeleri öğreneceksiniz. Üstelik bunu, günlük hayatta işinize yarayacak örneklerle destekleyeceğiz. Aile büyüklerine duyduğumuz saygıdan küçük yeğenlerin sevimli hallerine kadar her detaya ufak bir bakış sunacak, dil öğrenme sürecinizi kolaylaştıracak ipuçları vereceğiz. Öyleyse, dil serüvenimizin bu yeni durağında hep birlikte ilerleyelim ve Estonca’nın tatlı dünyasına adım atalım!
Gelişme: Estonca’da Aile Üyeleri ve Temel İfadeler
Aile, Estonca’da pere (okunuşu: “pe-re”) kelimesiyle ifade edilir. Yeri gelir “aile sofrası” anlamında kullanır, yeri gelir “Paskalya’da ailemle buluştum” gibi cümlelerde karşımıza çıkar. Eğer “benim ailem” demek isterseniz, minu pere ifadesine başvurabilirsiniz. Bu, sizi doğrudan bir samimiyet alanına çeker, çünkü karşınızdaki kişiyle ailenizi paylaşmaya başladığınız mesajını verir.
Konuyu biraz daha detaylandırmadan önce, Estonca’da aile üyelerini söyleyebilmeniz için gerekli temel kelimeleri sıralayalım. Böylelikle ilerleyen paragraflarda kullanacağımız örnek cümleleri daha rahat anlayacaksınız.
ema (okunuşu: “e-ma”): anne
isa (okunuşu: “i-sa”): baba
vend (okunuşu: “vend”): erkek kardeş
õde (okunuşu: “ı-de”): kız kardeş
vanaema (okunuşu: “va-na-e-ma”): büyükanne
vanaisa (okunuşu: “va-na-i-sa”): büyükbaba
tütar (okunuşu: “tü-tar”): kız evlat
poeg (okunuşu: “po-eg”): erkek evlat
onu (okunuşu: “o-nu”): amca/dayı
tädi (okunuşu: “te-di”): teyze/hala
täditütar (“te-di-tü-tar”): teyze/halanın kızı
tädipoeg (“te-di-po-eg”): teyze/halanın oğlu
onupoeg (“o-nu-po-eg”): amca/dayının oğlu
onutütar (“o-nu-tü-tar”): amca/dayının kızı
abikaasa (“a-bi-kaa-sa”): eş (hem kadın hem erkek için kullanılabilir)
Görüldüğü gibi, Estonca kelimeler ilk bakışta kulağa biraz yabancı gelse de zamanla dilin müzikal tonuna alıştıkça telaffuz etmek kolaylaşır. Ayrıca, akrabalar ile ilgili ayrıntılar Estonca’da güzeldir; amca-dayı ayrımınız yoksa “onu” şeklinde basitçe ifade edebilir, “O, benim amcamdır” demek istediğinizde Ta on minu onu cümlesini kullanabilirsiniz.
Aile Üyeleri Hakkında Örnek Cümleler
Bir yabancı dilde en temel ifade biçimi genellikle “Benim annem…”, “Benim babam…” gibi kişisel tanıtımlar üzerine kurulur. Estonca’da kendinizden bahsederken minu (“mî-nu” şeklinde söylenir) kelimesini sıklıkla göreceksiniz. Bu kelime “benim” anlamı taşır ve aile üyelerinden bahsederken çok işlevsel hale gelir.
Aşağıdaki örnek cümleler, konuşma sırasında karşınızdakine aile bireylerinizi tanıtmanıza veya onlar hakkında bilgi vermenize yardımcı olacaktır:
1- Minu ema on arst.
(Benim annem doktordur.)
2- Minu isa töötab õpetajana.
(Benim babam öğretmen olarak çalışıyor.)
3- Mu vend elab Tallinnas.
(Erkek kardeşim Tallinn’de yaşıyor.)
4- Mu õde käib veel koolis.
(Kız kardeşim hâlâ okula gidiyor.)
5- Minu vanaema küpsetab imelisi kooke.
(Büyükannem harika kekler pişirir.)
Bu örneklerde dikkat ederseniz, “minu” ve “mu” şeklinde iki ayrı kullanım görüyorsunuz. Minu ve mu aslında aynı anlama gelip “benim” demek olsa da, “mu” genellikle daha samimi ve gündelik bir histir. Mu vend demekle minu vend demek arasında resmi olmayan bir kullanım farkı sezilebilir. Diğer yandan her ikisi de günlük konuşmada duyulabilir.
Şimdi, Estonca telaffuz açısından küçük ipuçlarına bakalım:
Minu => “mi-nu” şeklinde okunur. Türkçedeki “u” sesine yakındır.
Mu => “mu” şeklinde, doğrudan okuduğunuz gibi.
Vend => sona doğru kısa “d” sesiyle biter, “ven(d)” gibi.
Õde => Burada õ sesi, “ı” ile “ö” arasında bir tını taşır. Normal bir “ö” gibi söylemekten biraz kaçınıp, dilinizi biraz daha düz tutmaya özen göstermelisiniz.
Estonlar genellikle konuşurken kelimeleri net ve anlaşılır biçimde telaffuz etmeye çalışır. Bu da Estonca öğrenen birisi için avantajdır; hızlı konuşmalarda bile heceleri fark etmeye başladıkça kelime kalıplarına aşinalığınız artar.
Detaylı Bir Bakış: Aile İlişkilerini Açıklama
Şimdi ailenin farklı üyelerini tanıtmak istiyorsanız, bazı ek ifadelere de ihtiyacınız olabilecektir. Örneğin, ailenizi anlatırken, “Benim iki oğlum var.” ya da “Benim ablam evli.” gibi cümleler kurmak istersiniz. Bunun için kullanacağınız fiiller de öne çıkar:
Ma olen… = “Ben …yım”
Örneğin, “Ma olen isa” = “Ben babayım.”
Mul on… = “Bende var…” / “Benim var…”
Örneğin, “Mul on kaks poega” = “Benim iki oğlum var.”
Ta on… = “O …dır”
Örneğin, “Ta on minu vanaema” = “O benim büyükannemdir.”
Abielus (“a-bi-e-lus”) = “Evli”
Örneğin, “Mu vend on abielus.” = “Erkek kardeşim evli.”
Vallaline (“val-la-li-ne”) = “Bekâr”
Örneğin, “Ta on vallaline.” = “O bekâr.”
Diyelim ki bir Estonyalıyla sohbete girdiniz ve aile durumunuzu anlatmak istiyorsunuz. Şu gibi bir sohbet akışı yaşanabilir:
• Karşınızdaki kişi soruyor:
Kas sul on pere? (Ailen var mı?)
• Siz yanıtlıyorsunuz:
Jah, mul on väike pere. Meid on neli: mina, mu naine, mu poeg ja mu tütar.
(“Evet, küçük bir ailem var. Biz dört kişiyiz: ben, eşim, oğlum ve kızım.”)
Bu minik diyalog size gündelik hayatta çok yardımcı olacaktır. Ayrıca Estonca’da aile yapısından bahsederken “biz” anlamına gelen meie kelimesini de görebilirsiniz.
Aile ile İlgili Bazı Özel İfadeler
Estonya kültüründe de aile büyük önem taşır. “Aile kutsaldır” gibi duygusal değeri yüksek cümleler bazen perekond on püha (okunuşu: “pe-re-kond on pü-ha”) olarak dile getirilir. Arkadaşlarınıza veya komşularınıza, “Hafta sonunda ailemle vakit geçireceğim” demek isterseniz de şu deyimi kullanabilirsiniz:
Ma veedan nädalavahetuse oma perega.
(“Hafta sonunu ailemle geçiriyorum.”)
Buradaki oma perega (“o-ma pe-re-ga”), “ailemle” anlamı taşır. Aynı kalıbı farklı durumlarda da yakalayabilirsiniz:
- käia oma perega kinos (“ailemle sinemaya gitmek”),
- reisida perega (“ailemle seyahat etmek”).
Aile üyelerinden bahsederken, özellikle küçük çocuklar gibi “yeğen” (Estonca’da erkek yeğen için vennatütar veya õetütar gibi farklı varyasyonlar mevcuttur) veya “kuzen” dediğimiz akrabaları tam ifade etmek zor olabilir. Çünkü Estonca’da amca çocukları, teyze çocukları katalogu farklı sözcüklerle anlatılabilir. Öbür yandan, günlük konuşmada “Kuzenim” denilmek istenirse, genel olarak tädipoeg (teyze/halanın oğlu), täditütar (teyze/halanın kızı), onupoeg (amca/dayının oğlu), onutütar (amca/dayının kızı) gibi karşılıkları vardır. Bunun pratikteki kullanımı sırasında, karşınızdaki kişiye hangi taraftan akraba olduğunu göstermek istediğinizde ek bilgiler vermeniz gerekebilir. Yine de, sadece "Kuzenim Tallinn’de yaşıyor" demek istiyorsanız, en yaygın kullanım şu şekilde olabilir:
Mu täditütar elab Tallinnas (kız kuzenim Tallinn’de yaşıyor)
veya
Mu tädipoeg töötab Pärnus (erkek kuzenim Pärnu’da çalışıyor).
Unutmayın, Estonca’da amca ve dayı aynı sözcükle (onu) karşılanırken, teyze ve hala da (tädi) sözcüğüyle ifade edilir. Dolayısıyla, hangi akraba tarafında olduğunu belirtmek istediğinizde isa poolne (baba tarafı) veya ema poolne (anne tarafı) gibi ek açıklamalar kullanabilirsiniz.
Bazı Faydalı Kalıplar
Aileden bahsederken sıklıkla duyabileceğiniz veya kullanabileceğiniz kalıpları derlemek, pratik açıdan oldukça yararlı olur. Bu kalıplar hem dilinizi geliştirir hem de günlük diyaloglarda olabileceğiniz kadar doğal hissetmenize yardımcı olur.
Aşağıda, aileye dair konuşmalarda işinizi kolaylaştıracak minik bir kaynak listesi bulacaksınız:
Ma armastan oma perekonda.
(Ailemi seviyorum.)
Mu ema küpsetab parimaid pirukaid.
(Annem en iyi börekleri pişirir.)
Kas sul on õdesid-vendi?
(Kardeşlerin var mı?)
Mul on üks vend, tal on koer.
(Bir erkek kardeşim var, onun bir köpeği var.)
Mu õde on abikaasa ja tal on kaks last.
(Kız kardeşim evli ve iki çocuğu var.)
Mulle meeldib vanaemaga aiatööd teha.
(Büyükanne ile bahçe işleri yapmayı seviyorum.)
Mu vanaisa jutustab alati lõbusaid lugusid.
(Büyükbabam her zaman eğlenceli hikâyeler anlatır.)
Pühapäeviti käime perega metsas jalutamas.
(Pazar günleri ailecek ormanda yürüyüşe gideriz.)
Bu gibi cümlelerle hem sohbetleri renklendirir hem de Estonca üzerine pratik yapabilirsiniz.
Estonca’da Sevgi ve Duyguların İfade Edilmesi
Aile, sadece ‘kimsin, nesin’ sorularını cevaplamakla kalmaz; aynı zamanda duygularımızı da ortaya koyar. Hızlıca ailenize duyduğunuz sevgiyi veya özlemi aktarmak isterken, "Ben annemi özledim" ya da "Babamı çok seviyorum" gibi ifadeleri kullanmak iyi bir pratik sağlar. Örnek vermek gerekirse:
1- Ma igatsen oma ema.
(Annemi özlüyorum.)
2- Ma armastan oma isa.
(Babamı seviyorum.)
3- Mu vanaema tähistas just sünnipäeva.
(Büyükannem yeni doğum gününü kutladı.)
4- Mul on üks täditütar, keda ma väga igatsen.
(Çok özlediğim bir kız kuzenim var.)
Bu cümleler, biraz duygusal tonlar taşıdığı için günlük konuşmalarda karşınızdakine sıcak bir samimiyet verebilir. Eğer daha resmi bir dil arıyorsanız, minu kalıbını daha fazla tercih edebilirsiniz. Fakat samimi ortamlarda, mu veya ma gibi kısaltmaları rahatlıkla göreceksiniz.
Akrabalık İlişkilerini Detaylandırma
Bu başlık altında, Estonca akrabalık ilişkilerini daha modüllü bir şekilde tarif etmek, kafanızdaki soru işaretlerini gidermeye yardımcı olabilir. Özellikle büyük aile yapısından gelenler veya Estonya’daki yeni dostlarıyla kendi sülalesini anlatmaya çalışanlar için, biraz daha ayrıntılı kalıplara bakalım:
1- Minu ema poolne vanaema = Annemin annesi (babaanne değil, anneanne)
2- Minu isa poolne vanaema = Babamın annesi (anneanne değil, babaanne)
3- Minu naise isa / minu mehe isa = Eşimin babası
4- Minu vennanaine = Erkek kardeşimin eşi
5- Minu õemees = Kız kardeşimin eşi
Gördüğünüz gibi, isa poolne/ema poolne ifadeleriyle akraba ilişkilerini netleştirebiliyorsunuz. Eğer “Eşimin kardeşi” demek istiyorsanız, minu abikaasa õde veya minu abikaasa vend diyebilirsiniz. Bu detayı, aile büyüklerine dair hikâyelerde ya da resmi evraklarda görmeniz mümkün.
Ayrıca, Estonca’da “kayınvalide” ve “kayınpeder” için net iki kelime bulunmakla birlikte gündelik hayatta äi (kayınpeder) ve ämm (kayınvalide) sözcüklerini duymanız olasıdır. Bu sözcükler Türkçedeki gibi “kaba” bir anlam çağrıştırmaz; ämm sözcüğü, neredeyse taklit ettiği sese benzer bir şekilde “em” diye okunur.
Aile Üyelerini Tanıtırken Sık Kullanılan Bazı Ek İfadeler
Özellikle kalabalık aile yapısında veya yakın çevrelerle etkileşimde, ailenizle ilgili kısa anekdotlar paylaşmak istersiniz. Bu noktada size yardımcı olacak birkaç ifade ve bu ifadelerin kullanım alanlarına bakalım:
Mul on suur pere.
(“Büyük bir ailem var.”)
Oleme päris lähedased.
(“Oldukça yakınız,” aile bağlarınızdaki samimiyete vurgu yapmak için.)
Ma elan koos oma vanematega.
(“Ailemle birlikte yaşıyorum.”)
Mu vanemad aitavad mind alati.
(“Anne babam bana her zaman yardım eder.”)
Mu naine on pärit Tartust.
(“Eşim Tartu’ludur.”)
Mu mehel on kaks õde.
(“Kocamın iki kız kardeşi var.”)
Estonlar bu gibi cümlelerle ailelerinden bahsederken, samimi bir ton kullanırlar. Siz de aynı kalıpları gündelik konuşmalara dahil ederek diyalogları canlı tutabilirsiniz. Bunun yanı sıra, arkadaş gruplarıyla muhabbet ederken, küçük kardeşlerinizin veya çocuklarınızın okul başarılarından yahut hobilerinden söz edebilirsiniz. Örneğin:
Mu poeg mängib jalgpalli.
(“Oğlum futbol oynuyor.”)
Mu tütar laulab kooris.
(“Kızım koroda şarkı söylüyor.”)
Günlük Hayatta Kullanabileceğiniz Ufak Diyaloglar
Estonca’da aile kelimelerine alışmak için mini diyaloglar pratik bir yöntemdir. Aşağıdaki örnekte, iki kişinin günlük bir sohbette aile üyelerinden bahsettiğini görebilirsiniz. Bu diyalog, telaffuz ve kelime dağarcığı konusundaki çekincelerinizi gidermeye yardımcı olabilir:
A: Tere! Kuidas läheb?
(“Merhaba! Nasılsın?”)
B: Hästi, aitäh! Aga sul?
(“İyiyim, teşekkürler! Ya sen?”)
A: Ka hästi. Ma käisin eile perega kinos. Kas ka sina käid tihti perega väljas?
(“Ben de iyiyim. Dün ailemle sinemaya gittim. Sen de ailenle sık sık dışarı çıkar mısın?”)
B: Jah, me üritame igal nädalavahetusel midagi koos teha. Mul on kaks last – üks poeg ja üks tütar.
(“Evet, her hafta sonu birlikte bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. İki çocuğum var, biri erkek, biri kız.”)
A: Vahva! Minul veel lapsi pole, aga mu ema ja isa elavad lähedal, nii et tihti näen neid.
(“Harika! Benim henüz çocuklarım yok ama annem ve babam yakında oturuyor, bu yüzden onları sık görüyorum.”)
B: See on tore. Perekond on tõesti tähtis.
(“Bu güzel. Aile gerçekten önemli.”)
Bu kısacık diyalog, aile kavramının Estonca’da nasıl kullanıldığına dair hızlı bir örnektir. Burada perega (ailesiyle) ifadesini görebileceğiniz gibi, tihti (sıklıkla), igalm nädalavahetusel (her hafta sonu) gibi zaman belirten kelimeler de işinize yarar.
Yönergeler ve İpuçları
Öğrendiğiniz bu kelimeler ve kalıplar size yeni iletişim kapıları açabilir. Estonca’da aile temelli sohbetler her zaman sıcak ve samimi bir hava yaratır. Onlardan bahsederken birkaç püf noktasına dikkat etmek, hem sözlü hem yazılı anlatımınızın kalitesini yükseltir:
1- Eklerle Oynayın: Estonca farklı hâl ekleri kullanır; -ga eki gibi. Perega = “aile ile”, õega = “kız kardeş ile”. Bu ekleri öğrenmeye başladıkça, “kiminle?” sorusuna cevap vermek kolaylaşacaktır.
2- Duygularınızı Gösterin: Estonlar AB dil ailesine yakın olsa da, duygu ifadelerini belirgin biçimde kullanmada sakınca görmezler. Ma armastan oma peret (“Ailemi seviyorum”) gibi cümlelerle sohbetin samimiyetini arttırabilirsiniz.
3- Soru Sormaktan Çekinmeyin: İnsanlar ailelerinden bahsetmeyi sever. Kas sul on vendi, õdesid? (“Kardeşlerin var mı?”) gibi sorular, yeni tanıştığınızEstonyalı dostlarla iletişimi derinleştirir.
4- Kelime Türlerini Ayırt Edin: Estonca’da “-mine” gibi eklerle yapılan mastar türleri veya “-ga” eki gibi durumlar ilk başta kafa karıştırabilir. Fakat zamanla kelime kökü üzerinden mantığı anlayıp pratik yaparsanız, aileyle ilgili cümle kurmak kolaylaşacaktır.
5- Benzerlikler ve Farklılıklar: Türkçe ile Estonca arasında büyük dil ailesi farklılığı olsa da, duygu ve samimiyet açısından benzer yönler var. Örneğin, “benim ailem” ifadesinde “minu pere” diyerek net biçimde sahiplik duyurusunda bulunmak, Türkçedeki gibi bir koruma ve aidiyet hissi barındırır.
Mini Bir Uygulama: Ailenizi Tanıtın
Şimdi, öğrendiklerinizi uygulamak adına kendinize küçük bir metin oluşturabilirsiniz. Aşağıda, bir numaralı maddede kendi cümlelerinizi yazabilir, iki numaralı maddede plan yapabilir ve son maddede bu cümleyi genişletebilirsiniz. Bu şekilde numaralı bir liste oluşturmak, düşüncelerinizi sistematik hale getirir ve Estonca’da akıcı cümleler kurmayı kolaylaştırır.
1- Kimi tanıtmak istiyorsunuz?
- Annem, babam, kardeşim, büyükannem, büyükbabam, vb.
2- Hangi özelliklerini anlatmak istersiniz?
- Mesleği, hobisi, yaşadığı yer, sevdiği aktiviteler.
3- O kişiyle ilgili bir anıya veya detaya yer verin.
- Güzel bir hikâye, komik bir anı veya ortak bir hatıra anlatabilirsiniz.
4- Cümleleri birleştirip küçük bir paragraf haline getirin.
- Örnek: Minu õde elab Tartus. Ta on abielus ja tal on üks poeg. Ta töötab haiglas. Tihti külastan teda, kuna me oleme väga lähedased. (Kız kardeşim Tartu’da yaşıyor. Evli ve bir oğlu var. Hastanede çalışıyor. Sıklıkla onu ziyaret ederim, çünkü çok yakınız.)
Bu yöntemi diğer aile bireyleri veya akrabalarınız için de deneyebilirsiniz. Böylece kelime dağarcığınız gelişir, cümle kurma esnekliğiniz artar.
Küçük Bir Hikâye: Eston Ailesinde Bir Pazar Günü
Şimdi, aile ortamını hayal ederek Estonca’da kısa bir hikâye sunalım. Bu hikâyeyi okurken, hem öğrendiğiniz kelimeleri tekrar edeceksiniz hem de kelimelerin kullanımını gerçek bir bağlamda göreceksiniz:
Pühapäeva hommikul ärkame vara (“Pazar sabahı erkenden uyanıyoruz”).
Minu isa ütleb: “Teeme täna midagi toredat!” (“Bugün güzel bir şeyler yapalım!”).
Mu ema mõtleb, et võime minna vanaema ja vanaisa juurde maakoju.
Meie pere on kokku viis inimest: mina, mu õde, mu vend, mu ema ja mu isa. Mul on ka koer, kelle nimi on Muri. Hommikusöögiks sööme pannkooke ja joome mahl. Seejärel pakime auto ning sõidame vanaema juurde.
Kui kohale jõuame, ütleb vanaema: "Tere tulemast, armas pere!" (“Hoş geldiniz, sevgili aile!”). Ta on alati rõõmus, kui me teda külastame. Vanaisa tegeleb talus loomadega: tal on kanad ja üks väike vasikas. Meie vend tahab alati vasikat silitada, sest ta armastab loomi.
Pärastlõunal sööme suurt lõunat: vanaema on valmistanud kartulisalati ja praekala. Isa jutustab meile, kuidas ta nooremana selles külas elanud. Terve pere kuulab merest, metsast ve arazilerden bahsedemesi keyifle. Õde ise minik bir yürüyüş yapmak istediğini söyler: "Lähme metsarajale!" (“Haydi orman yoluna gidelim!”).
Koos zaman geçirmek harikadır. Biz buna pere aeg (“aile zamanı”) diyoruz. Saat akşamüstü olduğunda, hep birlikte tagasi (geri) dönmeye hazırlanıyoruz. Vanaema tekrar gelmemizden memnun, vanaisa bize kendi yaptığı reçellerden hediye ediyor. Biz de:
“Aitäh, vanaema ja vanaisa! Me tuleme varsti tagasi!”
(“Teşekkürler büyükanne ve büyükbaba! Yakında tekrar geleceğiz!”)
diyerek ayrılıyoruz. Bu küçük hikâye, Eston görenekleri arasında oldukça sıcak bir aile ilişkisini örnekliyor. Burada birçok Estonca aile kelimesi ve günlük hayatta öne çıkan ifadeleri farklı bir atmosferde görmüş olduk.
Sonuç
Evet, değerli okur, uzun ve keyifli bir yolculuğun sonuna geldik. Bu yazıda Estonca dilinde aile üyelerini tanıtma ve onlardan bahsetme konusunu en temel düzeyden alıp, gündelik hayatta işimize yarayacak cümlelerle harmanlamaya çalıştık. Dikkat ederseniz, aile kavramı sadece resmî bir tariften ibaret değil; aynı zamanda samimiyet, sevgi, meşguliyetler, paylaşılan anılar ve güzellikler bütününü içeriyor.
Bir insanı en iyi yansıtan detaylardan biri, aile ilişkileri ve onlardan bahsederken kullandığı ton olabilir. Estonca’da “aile” dediğimizde, sadece “pere” kelimesiyle kalmayıp “perekond on püha” gibi ifadelere de rastlamanız mümkün. Bu, onların da bizim gibi aileye derin bir saygı gösterdiklerini hissettirir.
Elbette, bu yazıda öğrenebileceğiniz Estonca aile kelimeleri ve basit cümleler sadece bir başlangıçtır. Günlük hayatta karşınıza çıkacak daha birçok diyalog örneği, deyimler ve küçük kalıplar mevcut. Ancak unutmayın ki, her yeni kelime keşfi size Estonca’nın kapılarını biraz daha aralar, size ufuk açar.
Ailenizle ilgili anıları, hayallerinizi veya en sevdiğiniz aile geleneğinizi Estonca ifade etmek, hem kültür hem de dil açısından sizlere farklı bir bakış katacaktır. Yazdığınız minik hikâyeler, denemeler ya da kısa diyaloglar aracılığıyla pratik yapabilir, böylelikle kelime dağarcığınızı sürekli genişletebilirsiniz. Zamanla "Minu peres on..." diye başlayıp daha geniş paragraflar yazmak, konuşma pratiklerinizi ilerletmek size çok daha kolay gelecektir.
İşte, Estonca’da aile üyelerinin adlarını ve onlardan bahsederken nasıl cümleler kurabileceğinizi özetlemiş olduk. Gönlümüzdeki sıcaklık, sözlerimize de yansıdı diye umuyoruz. Öyleyse, Estonca’nın o hafif mistik sesleri eşliğinde, kendi ailenizden bahsetmeye başlayabilir, sırayla: ema, isa, vend, õde, vanaema, vanaisa ve diğer akrabalarınızı tanıtacak cümleler oluşturabilirsiniz.
Dil öğrenmenin en tatlı yanı, aile gibi hepimizin yaşamında temel olan bir kavramı bambaşka bir dille anlatmak ve farkı deneyimlemektir. Bu heyecanla Estonca’yı keşfetmeye devam edin. Dillerin güzelliği, yeni insanlarla tanışmak ve yeni anlatım biçimleri keşfetmekle ortaya çıkar.
Sevdiklerinizle kalpten süzülen sözlerinizi bir de Estonca söylemeyi deneyin. Kas sa tead, et see võib olla väga lõbus? (“Biliyor musun, bu çok eğlenceli olabilir?”). Hem kendi kültürünüzü farklı dillerde yansıtmak insanın ufkunu genişletir hem de karşınızdakine değer verdiğinizi gösterir.
Unutmayın, her bir aile üyesi, dil öğrenme sürecinizde yeni bir kelimenin veya ifadenin kapısını aralar. Mu õde, mu vend, minu vanaema, minu tädi... derken, fark etmeden Estonca’ya aşinalığınız artacak. Aile, kelimenin tam anlamıyla hayatınızın merkezinde olduğu için, bu konudaki pratik, dildeki gücünüzü çabucak arttıracaktır.
Son olarak, bu yazıyı okuduğunuza göre, Estonca aile kelimelerini öğrenmek ve belki de gelecekte bir Estonyalıyla dostane bir sohbet etmek hayaliniz olabilir. Bu hayalinizin peşinden gidin, pere kavramını sahiplenin ve daha fazla Estonca kelimeyle cebinizde dil kartları oluşturun. Esther (EstoncaTelaffuz) sözlüğünden yardım alabilir, kelimeleri sesli olarak dinlemeyi deneyebilirsiniz. Kelimeler gözünüzde canlandıkça, karanlıkta parlayan yıldızlar gibi Estonca da zihninizde ışıldayacak.
Hepimize Aitäh lugemast! (“Okuduğunuz için teşekkürler!”). Şimdi, kendi ailenizi Estonca’da tanıtmanız için sıra sizde: Minu pere on… diyerek başlayan bir cümle kurun. Sevgiyle ve heyecanla devam etmeniz dileğiyle. Uğurla kalın!