Türkler tarafından başlangıçtan bugüne kullanılan başlıca dört alfabe vardır. Günümüzden geriye doğru gidersek sırasıyla; Latin alfabesi, Arap alfabesi, Uygur alfabesi ve Orhun alfabesidir. Bunlardan başka Soğd, Mani, Süryani, Brahmi ve Yunan alfabesi de kullanılmış fakat geniş çaplı bir havzada hâkim olmadıklarından umumî alfabe haline gelmemiştir. Umumî olarak kullanılanlar; Eski Türkçe devrinin Orhun ve Uygur alfabeleri, sonrasında Arap alfabesi ve en son günümüzde kullanılan Latin alfabesidir. Türkiye Türkçesinin tarihi devirlerinden biri olan Osmanlı Türkçesi de 13.yüzyıldan başlayarak 20.yüzyılın başlarına kadar kullanılan bir yazı dilidir. Arap alfabesi ile yazılan bu dil, içerisinde Arapça ve Farsça kelimelerin yer aldığı bir Türk yazısıdır.
Türklerin 13.yüzyılda Anadolu’ya yerleşmesiyle birlikte Türkçe, Anadolu’da bir yazı dili olarak gelişmeye başlamıştır. İslamiyet’in kabulüyle birlikte İslam medeniyet dairesine giren Türkler, zamanla alfabelerini değiştirmiş ve Uygur alfabesi yerine Arap alfabesini benimsemiştir. Geçiş dönemi eserlerinde Uygur ve Arap alfabeleri karışık kullanılmış olsa da çok geçmeden Arap alfabesi ön plana çıkmıştır. Türkçenin en uzun süre kullanılan ve en geniş coğrafyaya yayılan alfabesi de yine Arap alfabesi olmuştur. Bu dil, Türkçenin yaklaşık altı yüz asırlık bir döneminde kullanılmış, günümüze binlerce kitap, arşiv belgesi, hüsn-ü hatlar bırakmıştır.
1928’ten sonra yerini bugünkü alfabemiz olan Latin alfabesine bırakan Arap harfleri yavaş yavaş hayatımızdan çıkmış, geçmişin eserleri bugünün insanı tarafından okunamaz, anlaşılamaz olmuştur. Toplumun hafızasının bu eserlerden mahrum kalması geçmişini tam anlamıyla keşfedememesine, henüz yarım asır önce yazılmış olan eserleri okuyamamasına ve büyük bir zenginliğin kapalı kalmasına sebep olmuştur. Bu hafızanın yaşatılması ancak yazılı metinlerin okunması ve doğru anlaşılmasıyla mümkün olacağından dilin hem birey hem de toplum için önemi göz önüne alındığında Osmanlı Türkçesini öğrenmenin gerekliliği de ortaya çıkmıştır.
Bugün Osmanlı Türkçesi hakkında maalesef yerleşik bazı yanlışlar vardır. Bu dilin, Türkiye Türkçesinin bir dönemi olmadığını ve apayrı bir dil olduğunu düşünenlerin sayısı oldukça fazladır. Yine bu dilin Arapça, Farsça ve Türkçe kelimelerle karıştırılmış yapay bir dil olduğunu öne sürenlerin sayısı da epey fazladır. Türkiye Türkçesinin bir dönemi olan Osmanlı Türkçesine “Osmanlıca” denilerek sanki yeni bir dil varmış izlenimi verenlerin de bu yanlış anlaşılmada payı büyüktür. Oysa üstünde ısrarla durduğumuz şey bu dilin Türkiye Türkçesinin bir dönemi olarak kullanıldığı “Osmanlı Türkçesi” olduğudur. Kısacası Osmanlı Türkçesi Arap harfleriyle yazılmış içerisinde Türkçe, Arapça ve Farsça sözcüklerin olduğu -bugün de çok farklı değildir- fakat Türkçe dil bilgisi kurallarına göre çekimlediğimiz yani bir Arap’ın veya Fars’ın bütünüyle anlayamayacağı bir dildir.
Altı yüz yıllık süre içerisinde kullanılan Osmanlı Türkçesi gramer yapısı ve söz varlığı olarak farklı dönemlerden geçmiştir. Bu dönemleri incelediğimizde siyasî ve sosyal hayatın dil üzerindeki etkisi fark edilecek; sanatı, düşünceyi, ilmi, politikayı ve tarihi iyi anlayabilmek adına Osmanlı Türkçesinin önemi de ortaya çıkacaktır.
13. yüzyıldan 15. yüzyılın ortalarına kadar süren başlangıç döneminde dil oldukça sade kullanılmıştır. Anadolu Selçukluları, Beylikler Dönemi ve Osmanlı kuruluş devrine rastlayan bu dönem Eski Anadolu Türkçesi, Eski Oğuzca ve Eski Osmanlıca diye isimlendirilmiştir. Anadolu Selçukluları döneminde resmî dil olarak Arapça, edebî dil Farsça, günlük konuşma dilinde ise Türkçe tercih edilmiştir. Halka hitap eden ve öğreticilik vasfı taşıyan edebî eserlerde Türkçe kullanımına önem verilse de bu tarz eserlerin sayısı oldukça azdır. Beylikler Dönemi’ndeyse durum biraz daha farklıdır. Türk Beylerinin Arapça ve Farsça bilmemesi eserlerin Türkçe yazılmasını zorunlu kılmıştır.
Yine bu dönem eserlerin sade bir dille yazılması istenmiş, anlaşılır bulunmayan eserler yeniden tercüme ettirilmiştir. Osmanlı Devleti’nde ise sınırların genişlemesiyle birlikte 15.yüzyılın ortalarına doğru yazı dilinde birlik hakimiyeti oluşmuştur. Türkçe bilim dili, edebiyat dili ve devlet dili olarak kullanılır hale gelmiştir fakat Arapça ve Farsça diline olan önem azalmamış aksine ilmî bir eseri Arap veya Fars dilinde yazmak övünç kaynağı olmuştur. Bu sebeple yazılan edebî eserlerde Arapça ve Farsçanın sık kullanıma rastlanmıştır.
15. yüzyılın ortalarından 19.yüzyıla kadar süren dönemdir. Bu dönemde İstanbul bir kültür ve medeniyet merkezi haline gelmiştir. Yalnız İstanbul’da değil ülkenin pek çok yerlerinde önemli şairler, tarihçiler, mütercimler yetişmiş, Osmanlı Türkçesi Arapça ve Farsça ile rekabet edebilecek seviyeye yükselmiştir. Sanat amaçlı yazılan eserler dışında sade bir dil benimsenmiş sanat gayesi güden eserlerde ise Arapça Farsça kelime ve tamlamalara başvurulmuştur. İran edebiyatına duyulan hayranlığın gittikçe artmasıyla edebî faaliyetlerde Arapça ve Farsça kelimelerde artış olmuştur. Zamanla dildeki bu ağırlaşmaya tepki gösterenler de olmuş, Necati Bey gibi birkaç isim şiirlerinde halk atasözlerini ve Türkçe kelimeleri kullanarak Türkçenin şiir dili olarak da yeterli olduğunu göstermek istemişlerdir. 16.yüzyılda Türkî-i basit isimli bir akım da başlatılmış fakat yeteri kadar ilgi çekememiştir.
Tanzimat döneminden 20.yüzyılın başlarına kadar süren dönemdir. Osmanlı, Tanzimat’la birlikte Batı kültürünün etkisi altına girmeye başlamış, Batıdan alınan yeni fikirlerin halka kolay ulaşmasını ve halkın anlamasını sağlamak adına sade dille gazeteler basmıştır. Yazarların sade bir dil için çaba sarf ettiği Tanzimat döneminde, ilmî ve edebî eserlerde Osmanlı Türkçesinin sadeleşmesi hedeflenmiştir. 1895-1901 yılları arasında Servet-i Fünûn dergisi etrafında toplanan yazar ve şairler Tanzimat aydınlarının sadeleştirmeye çalıştığı eserleri yeniden -hatta daha ağır bir şekilde- Arapça ve Farsça kelimelerle doldurmuştur. Fransız edebiyatını örnek alan bu sanatçılar, orada karşılaştıkları kavramları Türkçe ile tam karşılayamadıklarını, bu kelimelerin derin manalarına ancak Arapça ve Farsça gibi zengin diller sayesinde ulaşacaklarını düşünmüş ve dili yeniden yabancı kelimelerin etkisi altına sokmuştur.
Tanzimat’la birlikte sosyal hayatta meydana gelen bütün değişiklikler dile de yansıdığından çok geçmeden dilde ıslahata gidilmesine karar verilmiştir. Osmanlı Türkçesinin karışık olduğu bu dönemde dilde çözüm yolları aranmış, 1911’de Selanik’te yazılan Yeni Lisan isimli makale dilde sadeleşmeye hız kazandırmıştır. Çok geçmeden sanatçıların da desteğiyle Klasik Osmanlı Türkçesi dediğimiz bu devir sona ermiş Modern Türkiye Türkçesi diye adlandırdığımız bugünkü döneme girilmiştir.
Osmanlı Türkçesini öğrenmek için öncelikle Osmanlı Türkçesi alfabesini öğrenmeniz gerekir. Bunun için bir kursa gidebilir, online eğitimlere katılabilir veya bir kitap alarak kendi başınıza öğrenebilirsiniz. Harflerin başta, ortada, sonda aldıkları şekilleri; ünlü harfleri ifade eden sembollerin nasıl gösterildiğini anladıktan sonra yolun neredeyse yarısını tamamlamış olursunuz. Sonra basit tek heceli kelimelerin öğrenimine, cümlelere ve nihayet yazılı metinlerin okunmasına geçebilirsiniz.
Alfabeyi öğrendikten sonrası günlük hayatın yazıldığı metinlerin anlaşılması oldukça kolaydır. Başlangıçta temel kelimeler ve cümleler öğrenilir. Kolaydan zora doğru gitmek en güzel sonucu getirir. İleri aşamalarda özellikle edebî ve tarihî metinlerde Arapça ve Farsça kelimelerin çokluğu gözlerinizi korkutmasın, bunların bazısı günümüzde kullandığımız kelimeler olduğundan anlamanız kolay olacaktır. Daha önce rastlamadığınız kelimeler içinse bir sözlüğe başvurabilirsiniz. Her öğrenilen yeni şey gibi Osmanlı Türkçesi de pratik ister. Bu konuda günlük pratiklere devam etmek, bolca metin okumak, sözlük edinmek, çeşitli uygulamalar indirerek seviyenize göre çalışmalar yapmak ve öğrenilenleri elin de bir hafızası vardır, diyerek mutlaka not etmek tavsiye edilen yöntemler içerisindedir.
Eğer ilgi duyuyorsanız emin olun altı yüzyıllık bu gizemli kapıyı aralamak size müthiş bir zevk verecektir. Bu çalışmanızda Enstitünün açmış olduğu Osmanlı Türkçesi (Osmanlıca) eğitimini de gözden kaçırmamanızı tavsiye ederim. Bu yola girmek isteyenlere şimdiden başarılar diler ve emek vermeden ilerlemenin maalesef mümkün olmadığını da hatırlatmak isterim.
Tavsiye Edilen Kitaplar:
Osmanlı Türkçesi Nedir?
Arap harfleri ile okunup yazılan Türkçedir. Türklerin İslam’ı kabulüyle kendilerine alfabe olarak seçtiği, içerisinde Arapça-Farsça kelime ve tamlamaların kullandığı eski yazıdır. Latin alfabesine geçilmesiyle birlikte ortadan kalkmıştır.
Osmanlıca Türkçesini Kimler Öğrenebilir?
Aslında isteyen, merak eden herkes öğrenebilir. Bugün üniversitelerin Tarih ve Türk Dili ve Edebiyatı bölümlerinde zorunlu ders olarak okutuluyor. Bunlar dışında halk eğitim merkezleri, özel kurslar, online eğitimlerle de öğrenenlerin sayısı oldukça fazla.
Osmanlı Türkçesini Öğrenmek Bize Ne Kazandırır?
Metinleri orijinalinden okuyabilir, öğrendiğiniz kelimelerle günlük konuşma dilinizi zenginleştirebilir ve yeni iş fırsatlarına sahip olabilirsiniz.