Ormanların tahrip edilmesi ve erozyon sorununun varlığı, hızlı nüfus artışı, düzensiz şehirleşme ve yeşil alanların yokluğu, kıyıların bozulması, sanayide kullanılan kimyasal maddelerin insan sağlığına etkisi, nükleer ve termik santrallerle ilgili sorunlar sadece Türkiye'ye ait sorunlar değildir. Dünyanın pek çok ülkesinde çözümleri aranan bu sorunlar dünyanın başına dert açmaya devam etmektedir.
Ekoloji insan ve diğer canlıların birbirleriyle ve çevreleriyle olan ilişkilerini inceleyen bir bilim dalı olarak tanımlanır. Yakın yıllara kadar ekoloji, biyolojinin oldukça değersiz bir branşı olarak; bitki ve hayvanların çevreleriyle olan ilişkilerini inceleyen bir bilim dalı olarak tanımlandı. Oysa son elli yıldır, ekolojinin kapsamı çevre sorunlarının giderek önem kazanmasıyla genişledi ve insan-doğa ilişkilerini de içermeye başlamış durumdadır. Ancak, bu genişletilmiş haliyle bile ekoloji bilimi hala biyolojinin bir dalıdır. Bu açıdan bakıldığında ekoloji bilim dalı biyolojinin bütün dallarıyla ilişkilidir. Çünkü biyolojinin incelem alanını canlılar ve yaşadıkları çevre oluşturur.
Ekoloji de canlıların cansız çevreleriyle olan ilişkilerini inceler. Böyle olunca canlının yaşadığı bir sorun ya dış çevresinden kaynaklanır ya da iç çevresinden kaynaklanır. Canlıların çevreleriyle ilgili yaşadıkları sorunlar daima yaşadığımız dünyanın sorunudur. Çevreden gelen sorunların canlı üzerinde yarattığı sorunlar diğer bilim dallarıyla da ilgilidir. Aynı zamanda canlıların çevre üzerinde yarattığı sorunlar da incelenmeye açık, bilimsel çözüm gerektiren durumlardır. Bu sorunların çözülmesi için ortaya konan çabalar yeni bir bilim dalının doğmasına yol açmıştır.
Yeni doğan bu bilim dalı için kullanılan çevre mühendisliği terimi biyolojiyle ekolojiyi ve bunun yanında mühendisliği bir araya getirerek çevre sorunlarına analiz yeteneği ile çözüm bulma seçeneği katmıştır. İşte çevre mühendisi, doğal kaynakların en iyi şekilde kullanılmasını sağlarken, üretim ve tüketim faaliyetlerinin insan sağlığı ve refahı için doğal dengeye zarar vermeyecek şekilde planlanması için çalışan kişidir.
Doğada büyüklüğü ne olursa olsun hiç bir canlı tek başına bulunmaz. Diğer hiçbir canlının bulunmadığı, belli fiziksel ve kimyasal koşulların sağlanmadığı bir ortamda var olamaz. Canlının bulunduğu yerdeki kimyasal-fiziksel koşullar ve diğer canlılar bu canlının çevresini oluşturan elemanlardır. Ekolojik anlamda çevre sözcüğü, bireyle ilişkili canlı cansız herşeyi kapsar. Böylelikle, her organizmanın çevresi canlı ve cansız olmak üzere, iki kısımdan meydana gelir.
Organizmayla aynı fiziksel alanı paylaşan ve organizmayı doğrudan doğruya veya dolaylı olarak etkileyen bütün türler, canlı çevremizi oluşturur. Örneğin gölde bulunan bir balığın canlı çevresi yalnız diğer balıklardan oluşmaz. Göldeki çeşitli bitki türleri, büyük küçük hayvan çeşitleri, mikroorganizmalar ve de gölde avlanan balıkçı, hep o balığın canlı çevresi kapsamındadır. Organizmanın cansız çevresi, genel itibariyle kara, su gibi canlının içinde ya da üstünde yaşadığı maddesel bir ortamdan oluşur. Bunun dışında hava koşulları, toprak ve suyun fiziksel-kimyasal özellikleri, gün ışığının mevsimsel dönüşümü, hep cansız çevreyi oluşturan koşullar arasında bulunur.
Organizmalar hem cansız çevrelerinden etkilenir, hem de varlıklarıyla cansız çevrelerini etkilerler. Organizma-cansız çevre ilişkileri çok çeşitlilik göstermektedir. Örneğin bitkilerin büyüyebilmek için ortamdan nitrat, fosfat gibi besleyici mineralleri almaları; endüstri artıklarından zehirlenmeler; kuraklıktan bitkilerin ölmeleri gibi. Organizmalar aynı zamanda işlevleriyle, cansız çevrelerinin fiziksel-kimyasal niteliğini değiştirirler. Örneğin, baklagiller familyasından bitkiler, üzerinde büyüdükleri toprağın yapısını etkilerler; içindeki azot miktarını arttırırlar. Doğada ekolojik ilişkiler yalnız organizma ile cansız çevresi arasında kalmaz, canlıların birbirleriyle etkileşimlerini de içerir.
Organizmalar arasında çeşitli nitelikte ilişkiler olması doğaldır. Günümüz insanının büyük bir kesimi kentleşmiş ve doğaya yabancılaşmıştır. Doğayla içiçe yaşayan belli bir kesim ise hala canlılarla iç içe yaşamaktadır. Doğaya yabancılaşmış kent insanı yaşamın keşmekeşliği içinde sürüklenirken doğayla bağını kurmak için balkonunda yetiştirdiği bitkilerle günlük yaşamını kurgulamaya çalışmaktadır. Yaşamı doğayla bütünleştiğinde anlam kazanan kent insanı bulduğu küçücük bir alanda bile yetiştirdiği bitkileriyle vakit geçirmeye çalışıp doğayla içiçe olmanın kendilerine kazandıracağı ifadenin mutluluğunu yaşamaya çalışmaktadır. Doğayla iç içe insan kendindeki yaşam kavgasından sıyrılmış yaptığı işle boğuşurken unuttuğu benliğini yeniden hatırlamanın keyfini sürer.
Yerel ve küresel çapta, insanları çevrenin, çevreyi de insanların olumsuz etkilerinden korumak, insan sağlığı ve refahı için çevre koşullarını iyileştirebilmek adına temel bilimsel kavramları uygulamaya koyan çevre mühendisliği çevre ve mühendislik kavramlarını birleştiren bir bilimdir. Bu tanım baz alınarak geliştirilen Çevre Mühendisliği Programı, gelişen teknolojiyle ortaya çıkan toprak, su ve hava kirliliği sorunlarının giderilmesi konusunda yapılacak çalışmaların tasarımı, yeniden projelendirilmesi ile insan sağlığının refahına uygun çevre koşullarının sağlanması konularında eğitim ve araştırmalar yapmaktadır.
Çevremizdeki etkinlikler arasında yaşam için gerekli uyumu bozan etmenleri ortaya çıkarma ve yeni uyumsuzluklara yol açmadan bunları ekonomik olarak giderme amacını taşımaktadır. Çevre mühendisliği bölümü mezunları, gerçekleştirilen bütün üretim-tüketim etkinliklerinin insan sağlığına, refahına ve doğal dengeye zarar vermeyecek şekilde düzenlenmesi için gereken önlemleri araştırarak, her çeşit atık ve artıkların canlı ve cansız varlıklara zarar vermeye başladığı ölçüdeki sınır değerleri saptar, yerleşim merkezlerinin su şebekesi, kanalizasyon gibi altyapı sistemlerinin insan sağlığına en uygun biçimde kurularak edilip işletilmesi için gerekli önlemlerin alınması için çalışmaktadır.
Tüm ekosistemler canlı ve cansız öğeler ile üç temel işlev için birbirlerine bağlanırlar. Bu işlevleri şöyle sırayabiliriz:
Enerji akımını şöyle özetleyebiliriz. Her ekosistemde, temel üreticiler güneş enerjisini fotosentez olayı yoluyla kimyasal enerjiye dönüştürebilirler. Bitki dokularında organik madde durumunda toplanan bu enerjinin bir kısmı bitkinin yaşam işlevleri için kullanılır; diğer bir kısmı ise, beslenme yoluyla otobur hayvanların vücuduna geçmektedir. Otobur hayvanlar da aldıkları enerjinin bir kısmını kendi yaşam işlevleri için kullanmaktadır; diğer bir kısmı da, onları yiyen etobur hayvanlara ulaşır. Böylelikle güneşten, etobur canlılara doğru sürekli ve tek yönlü bir enerji akımı başlatılmış olur. Bu arada, ölen tüm bitki ve hayvan vücudundaki kimyasal enerji ise, ayrıştırıcılar tarafından kullanılır. Kimyasal madde döngülerini ise şöyle özetleyebiliriz.Yeşil bitkiler fotosentez yapabilmek için, güneş ışığı haricinde bulundukları yerden su, karbondioksit ve diğer inorganik faktörleri de alırlar ve bunları dokularında biriktirirler.
Eğer ortamdan sürekli alınan ve canlıların vücutlarında toplanan bu kimyasal maddeler ortama geri dönmez ise, cansız ortam inorganik maddeler yönünden fakirleşir. Yeşil bitkiler bir zaman sonra fotosentez yapamaz duruma gelir. Dengeli ekosistemlerde bu durum oluşmaz. İnorganik maddelerin sürekli olarak cansız ortamdan alınıp,canlı öğeler içinde birbirine aktarıldıktan sonra, yine cansız ortamdan alınıp, canlı öğeler arasında aktarıldıktan sonra, yine cansız ortama eklenmesi bir döngü oluşturur. Populasyonların denetlenmesi sistem içindeki geri besleme mekanizmalarını oluşturan ilişkiler, canlılar arasındaki ilişkilerden de oluşur.Ekosistemlerin bu üç işlevi, tam öğelerin birbirleriyle olan ilişkilerini düzenler. Modern ekoloji temel olarak, ekosistemlerin işlevlerini inceleyen bilim dalıdır. Bu üç işlev, ekosistemlerin ekosistemlerin niteliksel ve matematiksel olarak çalışabilmeleri için gerekli temeli oluşturmaktadır.
ÇEVRE YÖNETİMİ ve ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ: Doğal alanlar yeryüzündeki yaşamın sürdürülebilmesi için en önemli kaynaklardan birisi durumundadır. Bu kaynakların yeniden tanımlanması, özelliklerinin belirlenmesi ve insan kullanımı sonucu oluşacak kirliliğin etkilerinin azaltılması, kontrol edilmesi veya minimize edilmesi için kültürel, biyolojik, sosyal ve ekonomik koşulların da dikkate alınarak gerekli çevresel kararların verilmesi, alınması gereken önlemlerin planlanması ve uygulanması, (ÇED) Çevresel Etki Değerlendirmesi raporlarının hazırlanarak, etüd ve danışmanlık hizmetlerinin yapılması, çevre mühendislerinin temel görevleri arasında yer almaktadır.
RİSK ANALİZİ ve YÖNETİMİ: İnsan sağlığı ve ekolojik sistemler üzerinde kimyasalların oluşturduğu risklerin değerlendirilebilmesi için, oluşabilecek tehlikelere cevap verebilecek, tehditlerin etkisini ve olma ihtimalini azaltacakuygun hazırlıkları yaparak, prosedürleri ve kontrolleri teşhis etmek de çevre mühendisliği mezunlarının görevleri arasındadır.
1.Yarıyıl
2.yarıyıl
3.yarıyıl
4.yarıyıl
5.yarıyıl
6.yarıyıl
7.Yarıyıl
8.yarıyıl
Mezun olan ve "çevre mühendisi" ünvanını alan öğrenciler;
Ülkemizde son yıllarda yapılan yasal düzenlemeler ile çevre mühendisliği alanında istihdam boşluğu doğmuştur. Yani Çevre Mühendisliği, gençler için gelecek vaat eden bir meslek olarak karşımıza çıkmaktadır.
Çevre Mühendislerinin Mesleki Alanlarına baktığımız zaman çeşitli alanlarda iş yapabildiğiniz görürüz.
Alanınızda ne kadar uzmansan bir kişiyseniz, üniversite okurken kendinizi ne kadar geliştirdiyseniz o kadar çok yüksek maaş ile işe başlama şansınız olur.Bununla birlikte tecrübe kazandıkça da maaşınız artar. 5-6 senelik çevre mühendisleri ortalama olarak özel sektörde 5000 TL gibi bir maaş ile çalışırlar. Kamuda çevre mühendisliği maaşları çalıştığınız kamu kuruluşuna göre değişiklik gösterir. Fakat ortalama olarak devlette çalışmaya yeni başlayan bir çevre mühendisi 5300 TL maaş alabilmektedir. Bu maaş eş durumu, yabancı dil puanı, tecrübesi, aldığı görev ve daha birçok şeye bağlı olarak değişebiliyor.
Birçok kişi devlette yükselmenin olmadığını söylese de tam aksine devlette de yükselme imkanınız olabilir. Çalıştığınız kurumda düz bir mühendisken müdürlüğe terfi ederseniz maaşınız da buna bağlı olarak artar. Normal şartlar altında 10 sene boyunca devlette çalışan bir çevre mühendisi yaklaşık olarak 6300 TL maaş alır dersek örnek vermiş oluruz.
Çevre mühendisliği taban puanları ve sıralamalarına baktığımızda bölümün sayısal puanla öğrenci aldığını görürüz. Taban puanlara baktığımızda İngilizce olarak Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde 409,35151 puanla en üst seviyeyi Dokuz Eylül Üniversitesi'nde ise 267,43415 puanla en alt seviyeyi görürüz. Başarı sıralamalarına bakıldığında 57635 sıralamyla en üst başarı sırasını 275824 ile en alt başarı sıralamasını görmekteyiz.
Çevre Mühendisliği Nedir?
Doğanın sürdürülebilirliğini sağlamak için ekosistem elemanlarının işbirliği içinde çalışmasını sağlamaya önelik önlemler alan, geri dönüşümleri sağlayan ve analiz yapan bir mühendislik bölümüdür.
Çevre Mühendisliği İş İmkanları Nelerdir?
Çevre ve şehircilik, orman köy işleri bakanlığı gibi çeşitli bakanlıklarda çevre kirliliğinin önlenmesi çalışmaları yapan bir alandır.
Çevre Mühendisliği Mezunları Ne İş yapar?
Çeşitli bakanlıklarda çevre kirliliği ve önlemleri, toprak ve su kirliliği alanlarında tespit, analiz ve raporlama alanında çalışırlar. Ayrıca yüksek lisans ile başlayıp üniversitelerde akademik kariyer de yapabilirler.